Büyük Birlik Partisi (BBP) eski Genel Başkanı Mustafa Destici, bugün Türk toplumunun en temel problemlerinden bir tanesinin ahlaki yozlaşma olduğunu söyledi. Destici, Türkiye’deki son 10 yıl değerlendirildiğinde gayri ahlakilik adına akıllara ne gelirse, uyuşturucudan fuhuşa, yolsuzluktan hırsızlığa en az yüzde 200 arttığını kaydetti.

Türk Eğitim Sen 'Türkiye’de Din Eğitimi Çalıştayı' düzenledi. İçkale Otel’de gerçekleştirilen çalıştaya Türk Eğitim Sen Başkanı İsmail Koncuk, eski BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, MHP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Erdem ve birçok davetli katıldı. Mustafa Destici, konuşmasında, şu anda içinde bulunulan şartların geçmiş dönemlere göre daha pozitif olduğunu söyledi.

Bunu, toplumun gayretlerinin daha ileri noktaya götüreceğine inandığını kaydeden Destici, “Burada en önemli konu şudur. Bugün geldiğimiz noktada din eğitimindeki ya da dini alandaki istismarcılık. Buna müsaade edilmediği ve göz yumulmadığı zaman buna fırsat verilmediği zaman özellikle din eğitimi veren okulların bir takım siyasi görüşlerin arka bahçesi haline dönüştürülme gayretinden vazgeçildiği zaman biz din eğitiminin daha iyi ve daha güzel bir şekilde daha mükemmel bir şekilde verileceği kanaatini taşıyoruz. Bugün Türk toplumunun en temel problemlerinden bir tanesinin ahlaki yozlaşma olduğunu biliyoruz.” şeklinde konuştu.

Türkiye’deki son 10 yıl değerlendirildiğinde, gayri ahlakilik adına akıllara ne gelirse uyuşturucudan fuhuşa, yolsuzluktan hırsızlığa en az yüzde 200 arttığının görüldüğünü anlatan Destici, “Türk toplumunun ve milletimizin en temel problemi bu. Elbetteki biz bunu nasıl yenebiliriz, nasıl ortadan kaldırabiliriz, cehaleti yenerek kaldırabiliriz. Hem genel anlamda eğitim seviyesini, ahlak seviyesini yükselterek yapabiliriz ama onunla birlikte mutlaka din eğitimini daha üst düzeyde, daha kaliteli ve daha gerçekliğine uygun bir şekilde saptırmadan, yozlaştırmadan bir takım güçlerin makyavelist ve pragmatist anlayışlarına ve siyasi çıkarlarına alet etmeden adam gibi bir din eğitimi verirsek bunu başarabiliriz.” diye konuştu.

"KELAM-I İLAHİ ALAY KONUSU OLDUĞUNDA DİYANET’İN ÜST YÖNETİCİLERİNİN NİYE SESLERİ ÇIKMADI"

MHP Ankara Milletvekili İlahiyatçı Prof. Dr. Mustafa Erdem ise 13 yıllık süreç içinde en çok istismar edilen alanlardan bir tanesinin başörtüsü konusu olduğunu söyledi. Prof. Erdem, "MHP olarak bu konunun bir sakız olmaktan çıkarılması ve istismar malzemesi yapılmaması, din ve diyanetle uğraşan kanı bozuk dini bozukların buna musallat olamaması için bir yasa teklifi götürdük. Bunun ebediyen yasak olmaktan çıkarılması için bir yasa teklifi verdik. Üzülerek ifade ediyorum ki dini bir siyasi malzeme olarak kullanıp onun üzerinden yarattığı algı uygulamaları ile toplumu dinden ve siyasi iktidar haline getiren kişilere kurban edenler Türkiye Cumhuriyeti'nde başörtüsü yasağını kaldıran önergeyi reddetmişler ve şu anda başörtüsü yasağı yasal olarak devam ediyor." dedi.

Din ve diyanetle alakalı bu kadar duyarsız hatta tam tersine istismar zihniyeti ile uğraşanların, Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmesi ve parçalanmasına vesile olan PKK taleplerinin tamamının birer yasa halinde güvence şekline dönüştüğünü anlatan Erdem, şöyle devam etti: “Diyanet İşleri Başkanlığımız, yasasının gereği olarak Türkiye’de iman, ibadet ve ahlak konularındaki düzenlemeleri ve bunun toplum tarafından anlaşılması ve uygulanmasını temin etmekle yükümlü bir kurumdur. Ama Türkiye’deki siyasilere, bir beşere, insan sıfatı verilip algı yönetimi ile kutsallaştırıldığı zaman veya aynı siyasilerin, Allah’ın insanlığın kurtuluşuna vesile olarak indirmiş olduğu Kelam-ı İlahi'yi istihza alay konusu yaptığı zaman Türkiye’de Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bu konuda bir taraf olmaması insanlık için yüz karasıdır. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın üst yöneticilerin bu konuda niye seslerinin çıkmadığı sorulduğunda Peygamberimizin ya hayır söyle ya sus hadisini kullandıkları dikkati çekiyor. Buradan soruyorum bize hakikat karşısında susmanın dilsiz şeytan olduğunu öğretenler bunlar değil miydi? Eğer bugün Türkiye’de Allah’ın kelamı ile alay ediliyor ve bu bir şekilde insanlık aleminin yüz karası olarak rahatsızlık sebebi oluyorsa dini ve diyaneti bir şekilde korumakla sorumlu olan siyasiler veya diyanet işleri başkanlığı suskunluklarını koruyorsa acaba dilsizlerin toplandığı cemaatler haline gelmiş diyebilir miyiz? Bu, bizim için çok acı bir husustur.” Açıklamasında bulundu.