Büyük Birlik Partisi(BBP) Genel başkanı Mustafa Destici, Koza İpek Grubu'na kayyum atanması ve sonrasındaki gelişmeleri rezalet olarak nitelendirdi. Destici, “Bu hukuksuzluktur, adaletsizliktir. Gerçekten bu siyasi ahlaksızlıktır. Kim bana dokunmayan yılan bin yaşasın derse, o yılanlar gelir bir gün onu da sokarlar.” ifadesini kullandı. Dün mitingde kayyum atayan hakime 'o kayyum listesini eline kim verdi' diye soran Destici, sorularını ve tepkisini bugün de sürdürdü: "O hakim kardeşimiz Allah aşkına, elini vicdanına koysun. Hakim yani. Kafasını yastığa koyduğunda vicdanen rahat mı, ben doğru yaptım diyebiliyor mu? Eğer diyorsa eyvallah. Hiçbir şey demiyorum.”

Zonguldak programı için dün geceyi Dedeman Oteli’nde geçiren Destici, İstanbul’a gitmeden önce Merhum Muhsin Yazıcıoğlu davası, İpek grubuna kayyum atanması ve çalışmadan 6 ay maaş alan milletvekillerine yönelik açıklamalarda bulundu. Dün Alaplı ilçesindeki mitingde kayyum atamasını yapan hakime yönelik eleştirilerini sürdüren Destici, “Ben bir kere bu olayı başından sonuna kadar bir rezalet olarak değerlendirdiğimi ifade ettim. Yine aynı düşüncedeyim. Çünkü her ne kadar bu karar bir hakim tarafından verilmiş olsa da bir kere bu kadar büyük bir davada, bünyesinde büyük şirketler, 2 televizyon, 2 gazete, radyo ve internet siteleri olan bir kuruluşla ilgili tek bir hakimin insafına ve vicdanına bırakılamayacak kadar büyük bir dava bu. Dolayısıyla üst mahkeme sonuçlanmadan bence kayyum atanması kabul edilemeyecek bir şey. Bu zaten kayyum atama değil. Kayyum nasıl atanır? Kayyum tarafsız, bilgili ve o şirketi o dava sürecinde hakkıyla yönetecek, zarara uğratmayacak ve koruyacak kişidir. Hem eski yöneticilerin -varsa- bir takım deliller karartmaması diğer taraftan da zarar etmemesini sağlayacak. Aynen yayın politikasını devam ettirecek. Kayyum bu!
Ama şimdi bakıyorsun kayyum olarak kim atanıyor? Kayyum olarak iktidar partisinin hala üyesi olanlar atanıyor. Daha önce iktidar partisinde milletvekili adayı olmuş, il başkanlığı yapmış, şu anda belediye meclis üyeliği yapanlar ya da iktidar partisinin bürokratları atanıyor. Ee şimdi ben dün sordum o hakim bey kardeşimize? Dedim ki ya bu kayyumları siz çok mu aradınız? Ya da bunlarla eskiden bir dostluğunuz mu vardı? Bu liste size kim tarafından verildi? Zaten bu kayyum listesine baktığımız zaman bu kararın bir hukuki karar değil, siyasi karar olduğunu anlıyoruz.” dedi.

Bu kararın siyasi olduğu iddiasını güçlendiren 3 nokta olduğunu kaydeden BBP lideri Destici, “Birincisi kayyum listesi, ikincisi kayyum atandıktan hemen sonra seçime 3 gün kala ekranları kapatmak, direkt grubun televizyon ve gazetelerine gitmek, burada amacın ne olduğu, millete muhalefetin ulaşmaması ve iktidarı eleştiren bir sesin kesilmesi. Üçüncü olarak da Sayın Cumhurbaşkanı’nın ‘muhalefet edenlerin ya da böyle yapanların sonu böyle olur, mutlaka sıra diğerlerine de gelecek’ demesi, bu işin bir hukuki karar değil de yukarıdan angaje edilen taleple yerine getirildiği kanaati oluşturdu bende.” şeklinde konuştu.

"O HAKİM KAFASINI YASTIĞA KOYDUĞUNDA VİCDANIM RAHAT DİYOR MU?"

Bunun siyasi bir ahlaksızlık olduğunu ve haksızlıklar karşısında herkesin el birliği yapması gerektiğini dile getiren Destici, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu kanaatler sadece bende değil ki. Toplumun hemen hemen tamamında, Adalet ve Kalkınma Partisi’ne oy veren, hatta yönetici pozisyonundaki arkadaşlarla bire bir konuştuğumuzda da aynı kanaati dile getiriyorlar. Dolayısıyla bu hukuksuzluktur, bu adaletsizliktir. Gerçekten bu siyasi ahlaksızlıktır. Bunun kabul edilebilir hiçbir tarafı yok. Ben bütün milletimizi haksızlıklara karşı hakkın ve doğrunun yanında durmaya ve haksızlıklara hep birlikte karşı çıkmaya çağıyorum. Tabi ki demokrasi ve hukuk içerisinde haklı ve mağdurun yanında durmaya davet ediyorum. Çünkü bu, Bugün gazetesine, Koza İpek Grubu'na yapılanlar yarın başka bir gruba da yapılabilir. Yani sarı öküz hikâyesi var. Kim bana dokunmayan yılan bin yaşasın derse, o yılanlar gelir bir gün onu da sokarlar. Demokrasi ve hak mücadelesini iktidarıyla muhalefetiyle herkesin el birliği içerisinde vermesi lazım. Ama maalesef şu anda bunu görebiliyor muyuz? Göremiyoruz; çünkü büyük bir baskı var, büyük bir zulüm var. Her taraftan insanlarımız sıkıştırılıyor, yaşam alanları, siyaset alanları ve ticaret alanları daraltılıyor. Ve bazı şeylere mahkum bırakılıyorlar. Maalesef herkes de dik duramıyor, omurgalı duramıyor. Çünkü bazıları için dünya menfaati, koltuklar, makamlar daha tatlı gelebiliyor. Ben bunları derken şunu göz ardı etmiyorum: Eğer bahsi geçen firma ile ilgili gerçekten yanlışlıklar varsa elbette ki bunları yargı incelesin. Buna bir şey demiyorum; ama mahkeme sonuçlanmadan böyle bir yola gidilmesi ve kayyumlar listesi fecaat ve milletin gözünün içine baka baka bunu yapıyorlar. Yani o hâkim kardeşimiz Allah aşkına elini vicdanına koysun. Hakim yani. Kafasını yastığa koyduğunda vicdanen rahat mı, ben doğru yaptım diyebiliyor mu? Eğer diyorsa eyvallah. Hiçbir şey demiyorum.”

MUHSİN YAZICIOĞLU DAVASI

Gazetecilerin merhum Muhsin Yazıcıoğlu davasıyla ilgili soruları üzerine Destici, şunları söyledi: “En son mahkemeye giderken Kahramanmaraş’a Ankara’daki havaalanında bir siyasetçi arkadaşla karşılaştım. İki dönem Muhsin Yazıcıoğlu araştırma komisyonunda bulunmuş, deneyimli bir milletvekiliydi. Beni görünce ‘hayırdır, nereye gidiyorsunuz?’ dedi. Ben de mahkemeye gittiğimiz söyledim. Dedi ki ‘Başkanım inan ki siz Meclis’e girmeden, iktidarın bir ucundan tutmadan bu mesele çözülmez’ dedi. Niye diye sordum. Bir kısmı bu işin askerlere dayanacağını düşünerek bu işin arkasına düşmüyor, bir kısmı devlet zarar görmesin hassasiyeti gözetiyor. Bir diğeri de zaten iktidar. Ne kadar hata, ihmal kusur var, zaten onun boynunda. Onun için iktidar da konuşulmasını istemiyor' dedi. Peki ‘adalet adamları nerde, yargıçlar, savcılar, hukuk sistemimiz nerede?’ deyince, ‘şu anda yargının bağımsız olduğunu mu düşünüyorsunuz? Yargı tamamen siyasetin emrine girmiş vaziyette’. Maalesef bunlar üzücü şeyler. Biz ümidimizi kesmeden yargıdan bugüne kadar nasıl takip ettiysek bundan sonra da süreç aydınlanana kadar takip etmeye devam edeceğiz. Biz inşallah eninde sonunda her şeyin açığa çıkacağına inancımızı muhafaza ediyoruz.”

Destici, Yazıcıoğlu davası için namus sözü verenlerin sözlerini yerine getirmediğini hatırlattı. Merhum genel başkanları üzerinden oy devşirmeye çalışanları da sert dille eleştiren Destici, “Bütün camia ve adaletin tecelli etmesini bekleyen milyonlarca insan Muhsin Yazıcıoğlu davasının aydınlatılmasını bekliyor. Muhsin Yazıcıoğlu Meclis’in en şerefli üyelerinden biriydi. Dolayısıyla Meclis’in de borcu var. İktidar da Muhsin Yazıcıoğlu’na borcunu ödeyemedi. Namus borcudur diyenler de maalesef o sözleri sadece salonlarda kendilerine millete alkışlatmak için söyledikleri bugün ortaya çıkıyor. Sadece o sözün dışında da hiçbir şey yapmadıklarına biz bugüne kadar şahit olduk. Sadece üzülüyoruz. Seçime yaklaştığımız bugünlerde rahmetli genel başkanımızın ismini zikrederek oy devşirmeye kalkan siyasi ahlaksızlar var. Bu siyasi ahlaksızlığı ve istismarcılığı bırakın. Eğer bu konuda samimiyetiniz varsa üzerinize düşen borcu yerine getirin diyoruz. Biz bu konu aydınlatılıncaya kadar devam edeceğiz.” dedi.

MİLLETVEKİLLERİNİN 6 AYLIK MAAŞ TEPKİSİ: HARAM

Meclis’te 28 saat mesai yapan milletvekillerinin 6 ay maaş almalarına da değinen Destici, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir kere bu milletvekili arkadaşlarımız kardeşlerimiz, eğer zerre kadar helal haram noktasında hassasiyetleri varsa bu milletin parası, millet açlık ve yoksulluk sınırı altında yaşamaya devam ederken, asgari ücretli, emekli inim inim inlerken sadece 26 saat çalışmışlar. Dün bir milletvekili arkadaşımız bana bunu söylediğinde ‘siz iade ettiniz mi’ dedim. Hiçbir cevap veremedi. Karşılaştığım bütün milletvekillerine bunu soruyorum. Diyorum ki parayı iade ettin mi? Etmediysen konuşma diyorum. Yani bir kere haram ya! Sen çalışmadan milletin parasını nasıl alıyorsun? Bir de bunu kendileri söylüyorlar, ‘biz 26 saat çalıştık, 28 saat çalıştık’ diye. Mutlaka bu paraların iade edilmesi lazım. Bir kere devletin ödememesi lazım. Haydi ödedi, yani eğer helal haram noktasında en ufak bir hassasiyetleri varsa devletin milletin malına göz dikmemişlerse, yetim malı olarak görüyorlarsa kesinlikle çalıştıkları parayı alsınlar içinden; ama geri kalan parayı mutlaka iade etmeleri lazım. 120 bin lira civarında para. Bununla birlikte 26 saat çalışacaklar 4 yıl boyunca SGK ödemeleri en üst düzeyden ödenecek. Böyle bir şey var mı? Türkiye’yi yönetenler ve meclistekiler, millet için değil de kendileri için gerekli düzenlemeleri yaparken nasıl bir araya geliyorlar? Ama hükümet kurmada, terörü yok etmede, işsizliği yok etmede bir araya gelemediler. Ben milletimize de çağrı yapıyorum: Eğer milletimiz de 6 aylık maaş alıp sadece 28 saat çalışan milletvekillerine oy verirlerse o zaman onlar da bu vebale ortak olurlar.”

Konuşmasının sonunda 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nı kutlayan Destici, içerideki ve dışarıdaki hainlerin bin yıllık kardeşliği bozamayacaklarını ve ülkeyi bölemeyeceklerini kaydetti.