HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Alp Altınörs, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın anayasal olmayan yetkilerle ekonomiye müdahalelerinin, ekonominin ciddi sorunlarından birisi haline geldiğini belirtti. Altınörs, "Ne var ki dolar kurunun artışı Erdoğan gibi döviz istifçilerini zenginleştirmektedir. Evlerinde sıfırlaya sıfırlaya bitiremedikleri milyonlarca dolar, Euro biriktirenler büyük vurgunlar yapmaktadır. Üreten, çalışan bütün kesimler ise yoksullaşmakta, borç batağına batmaktadır." ifadesini kullandı.

HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Alp Altınörs, yazılı açıklama yaptı. Seçim öncesinde Merkez Bankası’na ‘faizleri düşür’ baskısıyla dolar kurunun ciddi biçimde yükselmesine neden olan Saray'ın, bu müdahalelerini sürdürdüğünü ifade eden Altınörs, "Erdoğan’ın Saray darbesi nedeniyle oluşan politik istikrarsızlık koşullarında dolar kuru 3 TL’ye doğru yaklaşırken, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Cemil Ertem ‘3 TL’lik dolar kuru rekabetçidir’ açıklamasıyla Merkez Bankası’na müdahale etmeye devam etmektedir.” dedi.

Alp Altınörs, yazılı açıklamasının devamında “Saray’ın iktisatçısı Ertem’e göre, TL ne kadar değersiz olursa ihracat o denli yüksek olacaktır. Keza ona göre, liranın değer kaybının ekonomiyle bir ilgisi yoktur, sadece siyasi nedenlerden kaynaklanmaktadır. Anlaşılan Saray, ihracatçıların kazanması için 74 milyonun yoksulluğa sürüklenmesini dayatmaktadır. Bizzat AKP’nin Enerji Bakanı’nın açıklamasına göre, sadece doğalgazda, dolar artışının maliyeti, yılbaşından bu yana 11 milyar dolardır. Pahalı dolar pahalı akaryakıt demektir. Pahalı akaryakıt ise her şeyin pahalı olması demektir. Oysa ücretler ve maaşlar yerinde saymaktadır. Ancak gelinen noktada, dolar kurunun artışı, ara malı ve makine ithalatına bağımlı bütün imalatçıları, bu arada ihracatçıları da, krize sürüklemektedir. Özel sektör borçları giderek ödenemez hale gelmektedir. Bu borçların büyük kısmının devlet kefaleti altında olması, yükün kurtarma paketleriyle halkın sırtına yıkılabileceği tehlikesini doğurmaktadır. Ne var ki dolar kurunun artışı Erdoğan gibi döviz istifçilerini zenginleştirmektedir. Evlerinde sıfırlaya sıfırlaya bitiremedikleri milyonlarca dolar, euro biriktirenler büyük vurgunlar yapmaktadır. Üreten, çalışan bütün kesimler ise yoksullaşmakta, borç batağına batmaktadır." değerlendirmesini yaptı.

Siyasi saiklerle dolar kurunu yükseltenlerin, bundan fayda umanların, mutlaka kur yükselişinin yarattığı yıkıcı sonuçları da kamu kaynaklarıyla sübvanse etmek zorunda olduğunu kaydeden HDP’li Altınörs, başta temel tüketim mallarından alınan vergilerin kaldırılması gelmek üzere, halkı koruyan ekonomik tedbirleri almayanların, döviz politikasının bütün yükünü halkın sırtına yıktıklarını vurguladı.

"EKONOMİYİ YÖNETME İŞİNİ HALKIMIZIN SEÇECEĞİ YENİ HÜKÜMETE BIRAKMALIDIR"

Altınörs, Saray’ın iddiasının aksine, dolar kurundaki hızlı yükselişin, ekonominin kırılganlığını ortaya koyduğunu belirterek, "Ucuz işgücü-düşük teknoloji-korumasız doğa politikası son üç yıldır Türkiye ekonomisini durgunluk sarmalına, milyonlarca insanı borç sarmalına, doğal yaşamı ekolojik yıkım sarmalına sokmuştur. Şimdi buna Saray’ın dayatmasıyla değersiz TL kuru eklenerek yoksulluk derinleştirilmektedir. Türkiye topyekün bir borç krizine doğru sürüklenmektedir. Kaldı ki kur artışının sebebi sayılan siyasi kargaşanın da birinci dereceden sorumlusu Saray’dan başkası değildir. İktidara fiilen el koymak için çözüm sürecini buzdolabına kaldıran, Kandil’i bombalatan, çatışmaları yeniden başlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan bu gidişin baş sorumlusudur.” ifadelerini kullandı.

Bu sarmallardan çıkışın yegane yolunun, öncelikle yeniden çatışmasızlık ortamının sağlanması ve HDP’nin savunduğu üretken-toplumsal-ekolojik ekonomi modelinin uygulanması olduğuna işaret eden Altırörs, “Saray, ekonomiye yetkisiz müdahalelerle krizi derinleştirmek yerine anayasal sınırlarına dönmeli, ekonomiyi yönetme işini halkımızın seçeceği yeni hükümete bırakmalıdır.” çağrısında bulundu.