DP Genel Başkanı Gültekin Uysal, Koza İpek Grubu'na kayyum atanmasına tepki göstererek, "Mülkiyet hakkını gaspederek, kendi şahsi ihtirasları için fiili durum yaparak bir el koymayla sadece bu kurumlara değil ama milletin iradesine, sesine, kulağına el koyulduğuna şahit oluyoruz." dedi.

Uysal, seçim çalışmaları kapsamında Muğla'da partililerille kahvaltılı basın toplantısında biraraya geldi. Genel seçime birkaç gün kaldığını belirten Uysal, "Türkiye'de her geçen gün endişeler arttığı gibi dünden bugüne endişelerin katmerlendirdiği bir günde bu toplantıyı yapıyoruz. 7 Haziran’da milletimiz bir irade ortaya koydu. Milli irade şampiyonluğu yapanların hiçe saydığı, hiçselleştirdiği, '400 vekil istedim, vermediniz, ben de sizi seçim manyağı yaparım' bakışıyla yeniden Türkiye, zorlama bir seçimle karşı karşıya bırakıldı. Bugün Türkiye, bir kişinin ihtirasları neticesinde seçime gitmektedir. Parlamenter sistemin rehin alındığı, esaret altına alındığı Büyük Millet Meclisi'nin, yargı erkinin tek bir kişinin iradesi etrafında iradesiz kılındığı, yetkisiz kılındığı bir dönemi hep birlikte yaşadık." ifadelerini kullandı.

DP Genel Başkanı Uysal, Türkiye’nin can alıcı meseleleri olmasına rağmen temel hak ve hürriyetlerin farklı yol ve yöntemlerle gaspedildiğine, bu zaman diliminde şahit olduklarını söyleyerek, “Dün son olarak 14.00’te, Bugün TV’de programımız vardı. Birkaç saat sonra öğrendik ki Koza İpek Grubu'na, hukuk ve demokrasinin başlangıcı mülkiyet hakkıdır, mülkiyet hakkını gaspederek insanları, kendi şahsi ihtirasları için fiili durum yaparak, keyfiliğin zirve durumuna çıkararak bir el koyulmayla sadece bu kurumları değil ama topyekûn hepimizi ilgilendirdiği için milletin iradesine, sesine, kulağına el koyulduğuna hepimiz şahit oluyoruz. Türkiye’de serbest piyasa düzeninin işlemesi gerekirken bugün Türkiye’yi kayırmacı kapitalist düzen içerisinde, iktidara yakınlığına göre bu ülkenin fırsatlarından yararlanan, nimetlerinden yararlanan ama o ölçüde külfetlerine katlanmayan bir yapının sistematik halde Türkiye’de kurulduğunu görüyor olmaktan da bu büyük millet adına üzüntü duyuyoruz. Bütün sivil aktörlerin, bütün demokratik meseleyi mağduriyete muhatap olmuş insanların, kurumların kimliğine bakmaksızın topyekûn demokrasiye müdahale olarak, bu ülkenin birliğine beraberliğine müdahale olarak, korkusuzca yaşama hakkımıza müdahale olarak görüp tavır alması gereken gündeyiz. Anadolu tabiriyle sarı öküzü vereli epey bir zaman oldu. Bu iş içerisinde hukuksuzluğun, hukukun, adaletin, keyfi uygulamalarla beraber iktidarını AKP’nin, özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir şubesi konumuna getirdiği durumda Türkiye’nin daha fazla bu hukuksuzluk içerisinde yol alabilme şansının kalmadığını görüyoruz.” diye konuştu.

Türkiye’nin yeniden bir adalet reformuna ihtiyacı olduğunu belirten Gültekin Uysal, “Kendilerinin güvenmedikleri mahkemelere, 77 milyon milleti mahkûm zannetmektedirler. Bu adaletin önüne geçmişte de güvenmiyoruz diyerek, Anayasa Mahkemesi'nden başlayarak yüksek yargının yapısıyla oynayarak, bugünkü adalet mekanizmasını bu iktidar partisi kurdu. Adaletin siyasallaştığı noktada icat ettikleri hukuksuzluklarla beraber basına müdahalelerle beraber yarınlarda da bu hukuksuzluklara, kendileri de eninde sonunda muhatap olurlar. Eğer ülkede adil bir adalet düzeni miras bırakmazsanız, bugün icat ettiğiniz hukuksuzluklardan eninde sonunda siz de muamele görürsünüz. Türkiye’de bugün herkes birbirinin celladına dönüştüğü, döne döne kamu gücünü eline geçirerek iktidar olanların, bu gücü dayattıkları noktada bir sarmal içerisinde Türkiye’nin bugün muhatap olduğu bu hukuksuzluk iklimini topyekûn değiştirmek mecburiyetindeyiz. Türkiye’de mağdur olmayan hiç kimse kalmamış durumda. Herkesin hukukundan emin olduğu bir Türkiye’yi inşa etme mecburiyetindeyiz.” şeklinde konuştu.

DP Genel Başkanı Uysal, bugün kendisine muhafazakâr ve itikaden İslamcı diyenleri amelde yağmacı, tokatçı olarak gördüklerini söyledi. AK Parti iktidarının ortaya koyduğu seçim beyannamesinin, 13 yılda yapmadıklarının beyannamesi olduğunu iddia ederek, "13 yılda neyi söz vermişlerse, hangi iddiayla gelmişlerse o iddialarının altında kaldılar. ‘Yolsuzlukla, yoksullukla ve yasaklarla mücadele edeceğiz.’ dediler. Bugün geldiğimiz noktada yolsuzlukta da, yoksullukta da, yasaklarda da zirve yaptırdılar." dedi.