Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) kapatılmasına ilişkin tartışmaları değerlendirdi. Erdoğan, “Ben parti kapatılması olayını doğru bulmuyorum. Fakat bu partinin yöneticilerinin bu işin bedelini ödemeleri gerekir. Fert fert, birey birey. Anayasa’nın 14. maddesi çok şeyler sağlıyor. Eğer o yeterli değilse, dokunulmazlık zırhından bunları sıyırmak suretiyle bunların bedelini şu açıklamaları yapanlar, terör örgütünü kendi arkasında gösterenler, ‘sırtımızı şuraya dayıyoruz’ diyenler bu ifadelerin bedelini ödemelidirler.” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 28 Temmuz-1 Ağustos tarihleri arasında gerçekleştireceği Çin ve Endonezya resmi ziyareti öncesi Esenboğa Havalimanı’nda basın mensuplarının sorularını cevapladı. 'Güvenli bölge' konusunda ilk adımın, altyapısını oluşturmak olduğunu söyleyen Erdoğan, “Sayın Obama ile yapmış olduğumuz görüşmede bunları etraflıca ele aldığımız gibi daha önce Dışişleri Bakanlığı’mızın Amerikalı yetkililerle yapmış olduğu görüşmeler ve şu anda da devam etmekte olan görüşmelerle her şeyden önce terör örgütüyle, DEAŞ’la özellikle Kuzey Suriye’deki mücadelenin verilmesi büyük önem arz ediyor. Aynı zamanda ulusal güvenliğimize tehdit oluşturan yine bölgedeki malum unsurlar var. İkmal bölgesi diye tanımladığımız bu bölgelerin tehditten arındırılması ve orada güvenli bölge oluşturulması, takdir edersiniz ki bizdeki 1 milyon 700 bin Suriyeli vatandaşın içerisinde artık ülkelerine dönme beklentisi içerisinde olmaları bakımından onlar için de bir zemin oluşturacaktır. Bunların çalışmalarını da görevli olan heyetlerimiz ayrıca yapmaktadırlar. İlk etapta buranın arındırılması, temizlenmesi ve bu arındırma, temizlemeden sonra da oranın güvenli hale getirilmesinden sonra güvenli bölge tanımının yapılması adımı da atılmış olacaktır.” ifadelerini kullandı.

“TERÖR SADECE TÜRKİYE’Yİ İLGİLENDİRMİYOR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, terörün mevzi konu olmadığını, terörün uluslararası içeriği olan bir konu olduğunu söyledi. Erdoğan, şunları söyledi: “Terör sadece Türkiye’yi ilgilendirmiyor. Komşu ülkeleri de uluslararası camiayı da, şu anda örneğin bir DEAŞ dediğimiz zaman, DEAŞ’a gelen bütün yabancı savaşçıların dünyanın en ücra köşelerinden geldiğini görüyoruz. Avustralya’dan gelenler var. Aynı şekilde Çin’den gelenler var. Fransa, İngiltere, İtalya, her yerden. Türkiye, 16 bin yabancı savaşçıya rezerv koymuştur. Bunlar bu konudaki hassasiyetimizi gösteriyor. Fakat bu hassasiyet Türkiye’nin tedbirleriyle bitmez. Burada bütün dostların iletişimi çok iyi sağlaması gerekiyor. İstihbaratı çok iyi sağlaması gerekiyor ki, bu Türkiye’nin de işini kolaylaştırmış olsun. Bu ziyarette de önemli konulardan bir tanesi bu olacaktır.”

Stratejik iş birliği noktasında Çin ile başlatılan ama istenilen hızda devam etmeyen projeler olduğunu hatırlatan Erdoğan, "Bunları hızlandırmamız gerekiyor. Sayın Devlet Başkanı ile başbakanlığı döneminde İstanbul’da yaptığım görüşmede çok önemli adımları hedeflemiştik. Onları hayata geçiremedik. Bu ziyaretimde bunları tekrar görüşeceğiz.” şeklinde konuştu.

“ULUSLARARASI HUKUKTAN KAYNAKLANAN NE HAKKIMIZ VARSA KULLANIYORUZ, KULLANMAYA DA DEVAM EDECEĞİZ”

Erdoğan, "Türkiye’nin sürdürülen mücadelede NATO’dan beklentileri nedir?" sorusuna şu cevabı verdi: "NATO üyesi olan bir ülke olarak, herhangi bir NATO üyesi ülke bir saldırıya uğraması halinde, malum NATO üyesi olan ülke ile ilgili kendisine her türlü desteği verir. Burada da nihayetinde 4. Madde uygulamadadır. Şu anda saldırıya uğramış olan Türkiye burada kendisini koruma, güvence altına alma haklarını şu anda kullanmaktadır. Bunu sonuna kadar da kullanacaktır. Uluslararası hukuktan kaynaklanan ne hakkımız varsa kullanıyoruz, kullanmaya da devam edeceğiz. Ama diyoruz ki, NATO’ya düşen görevler her an olabilir. Dolayısıyla NATO’nun da bu konuda hazırlıklı olma talebimiz var. Nitekim Amerika’nın yapmış olduğu açıklamaları duydunuz. DEAŞ nasıl bir terör örgütüyse terör örgütüyle savaştığını iddia eden PKK da bir terör örgütüdür diye Amerika açıklamasını yaptı. Terör örgütleri birbirleriyle savaşmıyorlar mı? Hepsi bir çıkar mücadelesi içinde, bunu söylüyor. Türkiye’de şu anda terör örgütünün uzantısı durumunda olan siyasi partinin bu terör örgütüne karşı ortaya koyduğu tavrı duydunuz mu? Tam aksine onları sahiplenmenin gayreti içinde olmuştur. Hala da onları sahiplenmeye devam ediyor.”

Balistik füzelerle ilgili açıklamalarda bulunan Erdoğan, “En uygun teklifi veren ülke Çin Halk Cumhuriyeti olmuştur. Daha sonra bazı gelişmeler oldu. Bu gelişmeler sebebiyle bazı aksamalar söz konusu. Fakat bu ziyarette bu konuları tekrar ele alacağız. Bu, uygun teklifi zenginleştirecek bir teklif, bizler tarafından da makul karşılanacaktır.” dedi.

“ÇÖZÜM SÜRECİNİN İSTİSMARINI GÖRDÜK”

"Çözüm süreci bitti mi?" sorusu üzerine Erdoğan, “Çözüm sürecinin başlangıcına bakalım, buraya geldiğimiz ana bakalım. Demokratik açılım olarak başlattık. Hükümetimizin samimiyetiydi. 30 Mart seçimlerine, giderken bir şeyi gördük. Çözüm sürecinin istismarını gördük. Martta başbakan olarak partimin başındaydım, maalesef karşılığını bulmadı. Genel seçimlere geldiğimizde bu işin ciddi manada hasar gördüğünü gördük. Bu hasarla birlikte artık ortada bir gerçek var. Bu ülkede milli birliğimize, kardeşliğimize kastedenlerle bir çözüm sürecini devam ettirmek mümkün değil. Hak ve özgürlükler noktasında hiçbir iktidarın veremediklerini veren bizim iktidarımız olmuştur. Şu anda da yine bu süreç aynen devam etmektedir. Ama bunun lafını yapıp uygulamaya gelince acımasızca tehditlerle, sandıklar silahların gölgesinde işlev görmeye kalkarsa bunun adı demokrasi olmaz." şeklinde konuştu.

“BEN PARTİ KAPATILMASI OLAYINI DOĞRU BULMUYORUM FAKAT...”

HDP’nin kapatılmasına ilişkin tartışmalara değinen Erdoğan, şöyle devam etti: "Ben parti kapatılması olayını doğru bulmuyorum. Fakat bu partinin yöneticilerinin bu işin bedelini ödemeleri gerekir. Fert fert, birey birey. Anayasa’nın 14. Maddesi çok şeyler sağlıyor. Eğer o yeterli değilse, dokunulmazlık zırhından bunları sıyırmak suretiyle, bunların bedelini, şu açıklamaları yapanlar, terör örgütünü kendi arkasında gösterenler, ‘sırtımızı şuraya dayıyoruz’ diyenler bu ifadelerin bedelini ödemelidirler. Ama partinin kapatılmasını asla doğru bulmuyorum. Bir partiyi kapatırsınız bir başka parti açılır. Fakat yönetenler, aktörler çok önemli. Biz gerçek kişileri bu konuda muhatap almalıyız. Tüzel kişiyle uğraşmanın anlamı yok. Onun için de gerçek kişilere yönelik olarak Parlamento bence gerekli değerlendirmelerini yapmalı. Bunları dokunulmazlık zırhından arındırılmak suretiyle ‘terör örgütüyle iş mi tutuyorsun, senin sırtını dayadığın yer terör örgütü mü, bunun bedelini ödeyeceksin'. Bunu ödetmeli.”