Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Bir gazete utanmadan, sıkılmadan diyor ki 'İçinde silah olmadığını söyleyen Erdoğan' diyor. Var veya yok, koyalım bir kenara. Bir defa sen o kadar basın ahlakından uzaksın ki... Bu ülkede Milli İstihbarat Teşkilatımızın yaptığı bir operasyona sen kalkıp, paralelle iş tutarak bunu dünyaya faş etmenin gayreti içine giriyorsun. Bir defa bu casusluktur, bu ajanlıktır." dedi.

Erdoğan, Cumhuriyet Meydanı'nda halka hitap etti.

"Manda heveslilerini, tek parti özlemiyle yanıp tutuşanları, milleti bölmenin, ülkeyi parçalamanın hesabını yapan üst aklı bir kez daha mağlup etmek için pazar günü milletimizi sandığa davet ediyoruz." diyen Erdoğan, şunları söyledi: "(İstanbul'daki fetih kutlamaları) Bu coşkuyu, maalesef birileri hazmedemedi. Bu hazmedemeyenler güya ulusalcı, güya milliyetçi ve Cumhurbaşkanlığı makamının himayesinde yapılan bu fetih şenliklerini hazmedemediler. İstanbul Valiliği ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin yaptığı bu kutlamayı hazmedemediler. Şimdi biz bu kutlamayı her yıl yapacağız. Çünkü İstanbul'un fethi, sıradan bir fetih değil."

Erdoğan, "Bundan birileri rahatsız oldu. Siz zannediyor musunuz Bizans dünde kaldı. Bugün de Bizans'ın kalıntıları var. Biz onlara rağmen yürüyoruz." dedi.

"Pazar günü seçim. Yine bir Kurtuluş Savaşı arifesindeyiz. Biz yeni Türkiye'nin inşası için canla başla çalışırken, karşımızda bir eski Türkiye koalisyonu var. Musluklardan kan akıtan, eli kanlı bir partiyle milliyetçi olduğu iddiasındaki parti kol kola girdi, burada yerini aldı. Batman'da pankart açıyorlar, 'Barajı aştık aştık, aşamadık, meskenimiz dağlardır' diyorlar. Çünkü bunlar, dağdan yönetiliyor. Bunlar silahı bırakmadılar. İşte bakın 6-7-8 Ekim tarihlerinde bu eş başkanlardan bir tanesi, sokağa davet etmedi mi ve 50 kişi öldü. Ölenler Kürt, öldürenler Kürt. Peki bunlar nasıl oluyor da benim Kürt vatandaşımın, Kürt kardeşimin temsilcisi oluyor?"

Erdoğan, şunları söyledi: "Şimdi aydın geçinen 200 kişi bildiri yayınlamış. Bunlar aydın değil karanlık. 50 kişinin ölümüne neden olan bu zihniyete destek verenler nasıl oluyor da aydın oluyor? Bu ülkenin geleceğini karartmak isteyenler nasıl oluyor da aydın oluyor? Hesap, kitap ortada, Halep oradaysa arşın burada... 'Tayyip Erdoğan diktatör; 90 partinin olduğu bir ülkede Tayyip Erdoğan diktatör'. Şu anda 20 parti seçime giriyor. Nasıl oluyor bu diktatör? Diktatörün olduğu ülkede bunlar olabilir mi? Böyle bir şey yapabilir misiniz? Dünyada diktatörlüğü biz iyi biliriz, görürüz. Hepsi iftira. Çünkü bunlar meşhur Komünist rejimlerin kalıntıları. Maoist, Leninist, Stalinist..."

Erdoğan, şöyle devam etti: "Bahçeli bunlar için Meclis'e girme çalışması yapıyor. Biz analar ağlamasın diye Çözüm Süreci'ni yürütürken bize demediklerini bırakmayanlar, şimdi gidip anaları ağlatanların bizzat kendileriyle al takke ver külah birlikte yol yürüyorlar. Sadece bu kadar değil. Pensilvanya'daki ihanet şebekesiyle, Kandil'deki kan tüccarı da yoldaş oldu, bu koalisyonda yerini aldılar. İşte gazetelerde boy boy resimlerini görüyoruz. Hayatta bir araya gelebilecekleri düşünülmeyenler, şimdi bir araya geliyorlar. Paralel yapı denen ihanet şebekesi Suriye'deki Türkmenlere gönderdiğimiz yardım üzerinden bizi dünyaya şikayet ederken en büyük desteği bunlardan alıyor."

Erdoğan, MİT TIR'ları ile ilgili tartışmalar konusunda ise şunları söyledi: "Bir gazete utanmadan, sıkılmadan diyor ki 'İçinde silah olmadığını söyleyen Erdoğan' diyor. Var veya yok, koyalım bir kenara. Bir defa sen o kadar basın ahlakından uzaksın ki... Bu ülkede Milli İstihbarat Teşkilatımızın yaptığı bir operasyona sen kalkıp, paralelle iş tutarak bunu dünyaya faş etmenin gayreti içine giriyorsun. Bir defa bu casusluktur, bu ajanlıktır. Bununla ilgili de yargıya suç duyurusunda bulunduk, gereği yapılacaktır. Şimdi bunlar tabi hemen dünyadaki ağababalarına gidiyorlar, dünyadaki ağababalarından destek almak suretiyle kendilerini, bizleri, hükümeti veya MİT'i bir yerlere şikayet etmenin gayreti içindeler. Nereye giderseniz gidin. Bizim Allah'tan başka kimseden korkumuz yoktur. Bu ülkeyi bölmek, parçalamak isteyenlerle mücadelemiz sonuna kadar sürecektir. Manda kabul etmiyoruz. Açık söylüyorum, bu mücadele bitmeyecek, sonuna kadar sürecek."

Erdoğan, "Ana muhalefet kendini bırakmış ötekiler için çalışıyor. Bir yandan Cumhurbaşkanı halktan kptu diyorlar, diğer taraftan bizim milletimizle bir araya gelmemizden rahatsız oluyorlar. Soluğu YSK'da alıyorlar, bir gidiyor, bir geliyorlar. Ya istediğiniz kadar gidip gelin. Beni bu milletimin arasından söküp atamayacaksınız." dedi.

Erdoğan, "Bu Kılıçdaroğlu yatıyor, kalkıyor altın klozet, altın klozet... Dedim ki, 'gel, gez, bak'. Bir tane altın klozet kapağı olan varsa ben cumhurbaşkanı makamını bırakacağım. Ama ispat edemezsen sen CHP'nin başından ayrılacak mısın? Baykal'ı da böyle aldatmadı mı? Ama adam CD'den ya a kasetten gelmiş bir genel başkan. O kaset olmasa genel başkan olması mümkün değildi." diye konuştu.

Erdoğan, şöyle devam etti: "Siyasetin dürüstlükle, ilkelerle ve omurgalı duruşla olur. Bunların siyaseti düşmanlık. Hem de kendi milletine düşmanlık üzerine kurulu. Milletin aleyhine ne varsa onun yanında yer alıyorlar. Kurtuluş Savaşı'nda olduğu gibi; düşman ülkeye girse ve dese ki, 'Ben, Tayyip Erdoğan'ı düşürmek için geldim.' İnan bana onları, ellerinde çiçeklerle karşılarlar. O derece muvazeneyi kaybetmiş durumdalar. Dikkat edin, millet ne istiyorsa onun karşısında yer alıyorlar."

"Pensilvanya, Kandil, Gezi, Ermeni Diasporası, eşcinsel dernekleri birleşmiş, önlerine ana muhalefeti ve milliyetçi olduğu iddiasındaki partiyi de katmış eski Türkiye koalisyonuna devam ediyorlar." diyen Erdoğan, şunları söyledi: "Devlet içinde devlet olur mu? Çıkmış işte bir paralel devlet. Şu hale bak. Bu hocaefendi diye geçinen adama sormak lazım, ya senin inzivaya çekilme yerin Pensilvanya mı, Amerika mı? Ya gel ya Mekke, Medine varken orada ne işin var. Fakat üst akıl böyle emretti. Böyle emrettiği için oradalar. Dert başka. Oradan ülkeye sirayet etmek. Ayrımcılığın ta kendisini yaptılar. Şimdi küçük imamlar vardı, il, il... Bu küçük imamlar da mihrabı terk ettiler, onlar da kaçıyor şimdi. Onlar da değişik yerlerde kimisi Amerika, kimisi Afrika, kimisi şurada, kimisi burada... Fakat ne demiştim 'inlerine gireceğiz' demiştim. Girdik mi? Şimdi kovalıyoruz. Onlar kaçacak, biz kovalayacağız. Çünkü bu milleti bölmeye kimsenin hakkı yok. Bu ümmeti parçalamaya kimsenin hakkı yok. Parçalayanlar karşılarında bizi bulacaklar."