Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 7 Ekim 2014’te söylediği 'Kobani düştü düşüyor' şeklindeki sözlerine yaklaşık bir yıl sonra açıklık getirdi. Kobani konusunda ABD Başkanı Barack Obama ile konuştuğunu ve kendisine “İki güne kalmaz Kobani düşer, burada sizden yardım istiyoruz” dediğini aktaran Erdoğan, “Hep ‘Kobani düştü düşecek’ diye cımbızlanan ifademin gerisinde aslında bu bilgi var.” dedi. Erdoğan ayrıca "bir takım medya kuruluşlarını" da not ettiklerini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanılığı Sarayı’nda 8’inci Muhtarlar Buluşması’nda Trabzon, Rize, Gümüşhane, Bayburt, Sakarya, Giresun, Ordu, Samsun, Sinop, Tokat ve Artvin illerinden gelen muhtarlara seslendi.

Erdoğan, buradaki konuşmasında Kobani’ye ilişkin sözlerine de açıklık getirdi: “Konuştuklarımı sapıtanlar veya saptıranlar var. Kobani’den kaçanları bir hafta içerisinde ülkemizde misafir eden biz değil miyiz? Biz sınırlarımızı kapayabilirdik, ama kapamadık. Biz ne dedik? Biz bize sığınanlara kapımızı kapayamayız. Ve bu konuda sıfır tolerans dedik, kapıları açtık. Bu insanlara kapılarımızı açtığımız gibi kamplar yaptık süratle. Kampların yetmediği yerde bunlar çeşitli yerlerde misafir edildi, değişik illere dağıtıldı. Terör orada canlar da aldı. Ama biz bir şey daha yaptık. Özgür Suriye Ordusu’nun topraklarımız üzerinden Kobani’ye girmesini sağladık. O yetmedi, Kuzey Irak’tan peşmergeleri yine topraklarımız üzerinden aldık, Kobani’ye topraklarımız üzerinden girmelerini sağladık. Bunu yapan da biziz. Herhalde bunu PKK yapmadı. Bunu biz yaptık. Önlerini biz açtık. Niye? Orada Kobani’de, Kobani’deki en azından kendi hemşehrilerine veya oradaki yakınlarına sahip çıkma zeminini hazırlamak ve DAEŞ’le orada sürdürülen mücadelede taleplerini yerine getirmek.”

"OBAMA BANA 'KOBANİ DÜŞER' DEDİ"

Erdoğan, ABD Başkanı Barack Obama ile o dönemde yaptığı bir görüşmeyi de muhtarlarla paylaştı: “Bu arada enteresan bir şey olmuştur. Sayın Obama beni aramıştır, ‘İşte iki güne kalmaz Kobani düşer, burada sizden yardım istiyoruz’ demiştir. Ben de kendisine şunu söyledim: 'Sayın Obama, bakın 200 bine yakın Kobanili zaten bizim ülkemize girmiş durumda. Şu anda orada Kobanili kalmadı. Sadece savaşçılar var, onlar birbiriyle savaşıyor. Ama şunu unutmayın, sizin oraya indireceğiniz silahlar sadece PYD’nin eline geçmeyecek, çünkü o da terör örgütüdür, aynı zamanda DAEŞ’in eline geçecek.' Nitekim öyle oldu ki o silahların yarıya yakınını DAEŞ aldı, diğerini de diğerleri aldı. Bazı gerçekleri görmek lazım. Biz bölgeyi tanıyoruz, biz bölgeyi biliyoruz. Ama dostlar maalesef bizim bu yaklaşımlarımıza dikkat etmediler. Bakın şu anda 70-80 bin civarında Kobanili tekrar Türkiye’den Kobani’ye dönmüş vaziyetteler. Diğerleri hala Türkiye’de. Temenni ederiz ki diğerleri de bir an önce Kobani’ye dönerler ve ülkelerindeki yerlerini alırlar. Hep ‘Kobani düştü düşecek’ diye cımbızlanan ifademin gerisinde aslında bu bilgi var. Bu ifadeyi benim Kobani’nin düşmesini arzu ettiğim şeklinde sunanların ki terör örgütü bunu yaptı, amacı bölgedeki insanımızı tahrik ederek kendi hain emellerini uygulamaya geçirmektir. Türkiye, Suriye ve Irak’tan gelen tüm misafirler gibi Kobani’den gelenleri de samimiyetle bağrına basmıştır, ekmeğini onlarla bölüşmüştür.”

"BİR TAKIM MEDYA KURULUŞLARINI NOT ETTİK"

Erdoğan, şöyle devam etti: “DAEŞ askerimizi polisimizi şehit ettiğinde seslerini çıkarmayanlar, bu örgüt Suruç’ta eylem yaptığında suçu hemen bize ve devlete atmanın çabası içine girdiler. Aldığı haberin doğruluğunu araştırmak her Müslümanın vazifesidir. Bilhassa paralel devlet yapılanması peşindeki örgüt ile bölücü örgütün mensuplarının dolaşıma soktuğu haberler konusunda çok daha dikkatli olunmalıdır. Hatta hatta terbiyesizce, edepsizce kalkıp Suruç katliamını MİT’e yıkmak isteyenlerin de üzerlerindeki suçu bir başkalarına devretme operasyonudur. İşte bunların altında bu dediğim örgütler var. Böyle dönemler hem bozguncuların sayısının arttığı hem de bozgunculuğun etkisini çoğalttığı dönemlerdir. Millet olarak birliğimizi beraberliğimizi kardeşliğimizi, ortak değerler ve hedefler etrafındaki kenetlenmemizi güçlendirdiğimiz sürece her türlü saldırının üstesinden geliriz. Bir takım medya kuruluşlarının da bu kritik dönemde milletimizin moralini bozarak, mücadele azmimizi kırmaya gayret ederek paralel ve bölücü örgütlerinin değirmenine su taşıdıklarını da görüyoruz. Ülkemize ve milletimize düşmanlık eden herkese sayfalarını, ekranlarını, manşetlerini açmakla maruf olan bu medya kuruluşlarının ihanetlerini milletimizle birlikte biz de not ediyoruz. Zamanı geldiğinde bu notlar elbette milletimiz tarafından değerlendirilecektir.”