Kültür ve Turizm eski Bakanı Ertuğrul Günay, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in, Diyanet’i siyasi iktidarın arka bahçesi haline getirdiğini söyledi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Diyanet İşleri Başkanı Görmez’e zırhlı marka makam aracı hediye edecek olmasını ise, “Diyanet İşleri Başkanı zırhlı arabayla gezme ihtiyacı hissediyorsa bu toplumda, hem kendisine hem de bu topluma vah demek gerekir.” sözleriyle değerlendirdi.

AK Parti hükümetinin eski Kültür ve Turizm Bakanı, bağımsız İzmir Milletvekili Ertuğrul Günay, siyasetüstü kalarak toplumda birliği bütünlüğü sağlamak konusunda güven merkezi oluşturması gereken Diyanet’in, kendini yıpratan bir kurum haline geldiğini söyledi. Diyanet’in aslında İslamiyet'te tarif edilmiş bir kurum olmadığını, Osmanlı’daki şeyhülislamlık gibi dini biraz da yönetenlerin zapturaptı altına almak için oluşturulmuş bir kurum olduğunu belirten Günay, “Bu çerçevede de toplum, kendisine uzun zamandan bu yana olması gerekenden fazla değer verdi.” dedi. Geçmişte Diyanet İşleri Başkanlığı görevinde bulunan isimlerin büyük bölümünün, her birinin siyasi eğilim ve kanaatları olmasına rağmen bunları açığa vurmaktan ve dini siyasi amaçların emrinde göstermekten olabildiğince sakınmaya çalıştığının altını çizen Günay, “Ama son zamanlarda Sayın Mehmet Görmez, bu zamana kadarki muktesebatına, akademik sıfatına uymayan, yakışmayan bir biçimde siyasi iktidarın günlük amaçları, çıkarları doğrultusunda Diyanet’i bir destek kurumu haline, siyasi iktidarın arka bahçesi haline getirdi. Bu açıdan hem kendisini yıprattı hem de başında bulunduğu kuruma zarar verdi.” tespitinde bulundu. Daha vahim olanın ise Görmez’in ve dolayısı ile kurumun tutumunun, toplumun dine ve din adamlarına duyduğu saygı ve güveni de önemli ölçüde zedelemesi olduğunu belirten Günay, “Bunu üzüntüyle takip ediyorum, çünkü Türkiye’de bazı kurumların, Diyanet de bunlardan birisi, belki de birincisidir, siyasetüstü kalarak toplumda birliği bütünlüğü sağlamak konusunda bir güven merkezi oluşturmaları gerekirdi ama son zamanlarda ne yazık ki Diyanet, son yapılan büyük tahribatla emniyet, yine yapılan amansız acımasız tahribatla adalet, hepsi birer birer yerlere serilmeye başladılar ve toplumun güvencesi olan temel direkler sarsıldığı için de bir çöküşe doğru hep beraber gidiyoruz.” diye konuştu.

'EGEMEN OLAN DİN YORUMUMUZ EMEVİ SALTANATI ÇİZGİSİ'

Diyanet’te yaşanan lüks araba tartışmalarına da değerlendiren Günay, bu saltanat merakının din tarihinde çok yeni olmadığına vurgu yaptı. Dört halife döneminden sonra Muaviye döneminin başladığını hatırlatan Günay, şunları söyledi: “Aslında iki İslam yorumu var. Birisi Hz. Muhammed (SAV)'in ve raşit halifelerin sürdürdüğü mütevazi, masum, dayanaklı, tahammüllü, sabırlı çizgi. Bir de Ebu Süfyan’ın oğlu Muaviye’den başlayan, oğlu Yezid ile devam eden Emevi yorumu var. Bu da tahakkümcü, mağrur, İslam toplumlarını yönetmeyi bir kutsal görev olmaktan çıkarıp bir dünyevi saltanata dönüştürmüş anlayış. Bizim ne yazık ki şu anda egemen olan din yorumumuz bu ikincisi. Hz. Rasul’ün çizgisi değil benim gördüğüm, bu Emevi saltanatı çizgisi.”

'DİYANET İŞLERİ BAŞKANI ZIRHLI ARABAYLA GEZME İHTİYACI HİSSEDİYORSA VAH DEMEK GEREKİR'

"Mercedes’e binmekte bir beis görmüyorum ama millete ibret olsun diye bunu terkediyorum." anlayışı için, “Nasıl bir kibirdir, nasıl bir tarih idrakinden, din felsefesinden mahrum bir anlayıştır, doğrusu ben bunu ibretle takip ediyorum.” diyen Günay, bunun hiç yakışmadığını söyledi. Günay, şöyle devam etti: “Arkasından nispet olsun gibi kibri yine göklere vardırarak, ‘O Mercedes’i geri verdi ama vermesi gerekmezdi. Ben kendisine zırhlı araba veriyorum.’ diyen bir cumhurbaşkanı. Yani bir Diyanet İşleri başkanı zırhlı aramayla gezme ihtiyacı hissediyorsa hem kendisine hem de bu topluma vah demek gerekir. Diyanet İşleri Başkanı bence törensel görevlerinin dışında cübbesini çıkarıp sade vatandaş gibi Ankara’nın, İstanbul’un, Anadolu’nun sokaklarında gezebilmelidir, gezmelidir. Bir din bilgininin zırhlı arabaya bindiği bir ülke, binmek ihtiyacı hissettiği bir ülke hiçbir vatandaşın tehlikeden uzak kalmadığı, korku dolu bir toplum olmuş demektir ki buna ne Cumhurbaşkanının ne de Diyanet İşleri Başkanı'nın böyle bir korkuyu üretmeye ve bizzat kendi yaşam tarzları ile bu korkuyu toplumda derinleştirmeye hakları yoktur.” Günay, korkudan değil de nispet, birilerine gösteriş olsun diye yapıyorlarsa onlara sade bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ve haddi olmayarak kutsal kitaptan, "Yeryüzünde kibirle yürüme. Ne boyun dağlara erişir, ne de yeri yarabilirsin." ayetini hatırlatmak istediğini söyledi.

'ŞU AN TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN VERDİĞİ MAKAM ARAMASINI KULLANMAYAN TEK BAKANIM'

Günay, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in, makam araçlarına yönelik, "Hepsini toplasanız Türkiye'nin milli gelirinde, bütçesinde çerez parası değil, çerez." sözlerine de tepki gösterdi. Bakan Şimşek’in makam araçlarına harcanan 3,3 milyar TL’den bahsettiği belirten Günay, “Tam o günlerde tevafuk oldu. Gazze’ye yardım vaat eden ve gerçekleştirenler konusunda uluslararası bir tablo yayımlandı. Ben de bir anlamda, ‘Asıl çerez parası bu.’ dedim. Gazze’ye vaat ettiğinizin yanında yaptığınız yardım hiçbir şey değil. 3.3 milyar TL’den bahsediyor, Türkiye’de ben size dört beş bakanlık sayabilirim ki bütçeleri bunun çok altındadır. Birkaç büyük yatırımcı bakanlığı ayırın, birçok bakanlığın bütçesi bunun altındadır. Başka bir somut örnek vereyim, Ordu-Giresin Havalimanı 340 milyon TL, araba saltanatı 3.3 milyar TL. Yani bu havaalanı gibi 10 tane yapılabiliyor. Allah’tan korkun yani. Ne kadar hastane, okul, yol, yoksula yardım, neler yapılabilir bu parayla. Avrupa'da böyle bir araba saltanatı yok.” dedi. Bakanlık yaptığı dönemde son model lüks araba kullanmadığını, kullanılmış araba alıp kullandığını söyleyen Günay, “Şu anda da Türkiye Cumhuriyeti’nde, eski bakan olarak devletin verdiği makam arabasını kullanmayan tek bakanım. Bütün eski bakanlara bakın, aklınıza kim geliyorsa, Binali Yıldırım’a, hattâ bu yolsuzluk nedeniyle görevden alınanlara bakın, hepsinde bir ya da iki tane devletin arabası var. Birinde kendileri, diğerinde korumaları oturuyor. Devletin arabasını kullanmayan, 59, 60, 61. hükümetlerde görev yapmış tek bakan benim. Benim gibi olmazlar da biraz daha ölçülü olsa iyi olur.” tavsiyesinde bulundu.