Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi (GÜSAM) Başkanı Ercan Taştekin, artan terör saldırılarına ilişkin açıklamalarda bulundu. Taştekin, “Terör örgütü, Suriye'de yaşadığı şehir savaşı tecrübesini aktif şekilde Türkiye'de pratiğe çeviriyor. Maalesef bu strateji, kısa sürede devletin tüm güvenlik mekanizmalarını savunma konumuna getirmiştir.” dedi.

GÜSAM Başkanı Ercan Taştekin, son dönemlerde artan terör olayları ile ilgili yazılı açıklama yaptı. Taştekin, örgütün, Suriye’deki kanton ile Kandil bağlantısını kurmak için başta Şırnak’ın Silopi ilçesi olmak üzere sınır ilçelerde alan hakimiyeti kurmak istediğini belirtti.

Son dönemde artan terör olaylarını değerlendiren Taştekin, terörle mücadele sürecinde yürütülen güvenlik politikasının, dağınık ve kontrolsüz yürütüldüğünü vurgulayarak, “Bunun sonucu olarak da güvenlik güçlerinin tutum ve davranışlarında sistematik olarak sertleşme görülüyor.” ifadesini kullandı.

EMNİYET TEŞKİLATI HAZIRLIKSIZ YAKALANDI

Mücadeledeki bu kontrolsüzlüğün halkın devletten kopmasına, örgütün kucağına itilmesine yol açacağına dikkat çeken Taştekin, şunları kaydetti: “Güvenlik birimleri ise hükümetin tekrar örgütle masaya oturması ihtimalinden ve istihbarat birimlerine güvensizlikten örgüte karşı tam saha mücadele konsepti geliştirememekte. Özellikle polis teşkilatı mücadele sürecine en zayıf olduğu ve hiçbir hazırlığı olmadığı anda yakalandı. İstihbarat boyutuyla polis teşkilatının kısa süre önce derin bir konsept değişimine girmesi, terör örgütünü risk analizinden tamamen çıkarması, takip ve tarassutlarını ‘paralel’ söylemine kaydırması, örgüte bu süreçte altın tepsiyle fırsat sundu.”

90’LI YILLAR REFLEKSİ ÖRGÜTE YARAR

Ercan Taştekin, açıklamasına şöyle devam etti: “Terörle mücadelede, 1990'lı yılların reflekslerine dönülmesi bölge halkını örgütle baş başa bırakır ve halk, bölücü örgütü kurtarıcı olarak görmeye başlar. Yani böyle bir mücadele örgütün ekmeğine yağ sürer. Ayrıca mücadelede etkin güvenlik ve operasyon bakış açısı yerine, ilkel ve etnik yaklaşımı benimseyen güvenlik politikası, yakın bir gelecekte devleti daha zayıf ve çaresiz şekilde masaya sürükleyecek. Oysa ki 2011-2012 yıllarında yapılan operasyonlar, örgütte büyük bir travma oluştururken, halkla gerek devletin, gerekse güvenlik güçlerinin teması maksimize edilmiş, böylelikle çözüm süreci başladığında her ne kadar beli kırılmamış olsa da zayıflamış bir örgüt ile masaya oturuldu. Ancak hükümet bu fırsatı kullanamamış, süreç bölücü örgütün güçlenmesine yarayacak şekilde gelişmiştir. Bu stratejik geçiş sürecinde örgüt Suriye'de yaşadığı şehir savaşı tecrübesini aktif şekilde Türkiye'de pratiğe çevirmekle kalmamış, kısa sürede devletin tüm güvenlik mekanizmalarını savunma konumuna getirdi.”

BÖLÜCÜ ÖRGÜT SİLOPİ’YE ÖZEL ÖNEM VERİYOR

Şırnak’ın Cizre ilçesinden sonra Silopi ilçesinde yaşananlara da dikkat çeken Taştekin, örgütün bu ilçelerle ilgili derin planlarının olduğunu savundu. Silopi’nin kaçakçılık ve hudut kapısı açısından da çok kritik olduğunu açıklayan Taştekin, şu ifadeleri kullandı: “Silopi, üç tarafı yabancı ülkelere bakan, hudut kapısı bulunan yoğun kaçakçılığın ve kirli paranın döndüğü bir ilçe. Bölücü örgüt buraya özel önem vermekte. Suriye'nin kuzeyinde örgütün özerk yapı kurmuş olması, Suriye'deki yapı ile Kandil’e bağlı kamplar ve köyler arasında fiziki bağlantının güvenli şekilde sağlanabilmesi için bölücü örgüt kendisi için İdil, Cizre, Silopi, Uludere hattında güvenli bir bölge oluşturmaya çalışmakta. Bölücü örgüt uzun vadede Hakkari sınırından başlayarak Mardin-Nusaybin-Kızıltepe hattına kadar geniş bir hattın kontrolünü sağlamaya çalışmakta. Bu nedenle ilerleyen aşamada Silopi’deki olayların benzeri Nusaybin ve Kızıltepe için de planlanmakta.”