Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK), Süleyman Şah Saygı Karakolu'nun Suriye toprakları içinde yer değiştirmesiyle ilgili olarak TSK ve PKK'nın işbirliği yaptığı yolundaki yayın ve haberler ile Eşme ruhuna yapılan yorumları kınamasının ardından HDP'den cevap geldi. HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken ve arkadaşları, TBMM Genel Kurulu'nda Türkiye'de asker-siyaset ilişkisi konusunda Meclis araştırması istedi.

AKP iktidarının orduyu gerilettik söylemine karşı ordu ile geçici bir sessizlik ittifakı yaptığının açığa çıkmaya başladığının belirtildiği önergede, Süleyman Şah Türbesi'nin Rojava'nın Eşme köyüne taşınması öncesi ve sonrasında gelişen diyalog ve pratiklerin Türkiye'de yeni siyaset yollarının açığa çıkmasına ruh kazandırdığına dikkat çekildi. TSK'nın kendi alanı olmamasına rağmen, görev alanının sınırlarını aşarak söz konusu ruha karşı 90 ıllık siyasete müdahale geleneğinin yeni bir refleksini gösterdiğinin anlatıldığı önergede, Türkiye siyasi tarihinde demokrasi tartışması var oldukça ve sürdükçe Türkiye'de asker-siyaset ilişkisinin de aynı paralelde sürdüğü Türkiye'de askerin siyaseti dizayn etme gücü ve istencinin, Türkiye siyasi tarihi ile aynı yaşta olduğuna dikkat çekildi.

"Yani aktif bir darbe olmasa da darbe zihniyeti varlığını Türkiye'de siyasi, ekonomik ve sosyal yaşamın mührü haline getirmiştir." denilen önergede, "E-darbe gibi darbe istençleri ortaya çıksa da toplumdan doğru güçlü bir darbe karşıtı kamuoyunun oluşması ve sivil siyasetin savunulması, çeşitli girişimlerin boşa çıkmasında başat aktör olmuş, bu sürecin doğal sonucu olarak sivil siyasetin toplum içerisindeki meşruiyeti artmıştır. Ergenekon ve Balyoz Davaları ile birlikte ordunun siyasetteki yerinin demokratik rejimlerde olduğu gibi bir zemine oturduğu bazı çevreler tarafından ifade edilmeye başlandı. Fakat bu görüşün aksini ifade eden yaklaşımlar da mevcuttu. Çünkü ortada ordu-siyaset ilişkisinin dizayn edip demokratik, hukuk devleti ilkelerine çekecek yapısal çözümler yoktu. TSK'nın Ergenekon ve Balyoz darbelerinden 2014 yılının son çeyreğine kadar süren sessizliği, çözüm sürecinin ikinci yılında farklı bir hale dönüşmüştür. Çözüm süreci ile ilgili TBMM'den çıkan 'çerçeve yasa' sonrası hızla adımların atılması beklenirken Kobane'de IŞİD adlı çetenin saldırılarına direnen halka destek verilmesi amacıyla koridor talep edilmesine AKP hükümetinin olumsuz yaklaşması sokak gösterilerine sebep olmuştur. Sokak gösterilerinde kamu görevlilerinin silahlarından çıkan ateşle insanların yaşamını yitirmesi gerginliği arttırmış ve çözüm sürecini olumsuz etkileyecek bir düzeye gelmiştir. Tam böylesi bir süreçte Türkiye'de Sokak eylemleri ve şehir içlerinde gerçekleşen bazı karanlık olaylara ilişkin TSK peşi sıra açıklamalar gerçekleştirmeye başlamıştır. TSK bu açıklamaların bazılarında, haber yapma özgürlüğünü kullanan basın organlarını hedef göstermiş, bazılarında ise kendisini yargı erki yerine koymuştur. Türkiye'de ordunun siyasi ve sosyal yaşama müdahale etme durumu her dönem olduğu gibi yakıcılığını sürdürmektedir. AKP iktidarının orduyu gerilettik söylemine karşı ordu ile geçici bir sessizlik ittifakı yaptığı açığa çıkmaya başlamıştır. Nitekim Süleyman Şah Türbesi'nin Rojava'nın Eşme Köyü'ne taşınması öncesi ve sonrasında gelişen diyalog ve pratikler Türkiye'de yeni siyaset yollarının açığa çıkmasına ruh kazandırmıştır. Ve fakat TSK kendi alanı olmamasına rağmen, görev alanının sınırlarını aşarak söz konusu ruha karşı doksan yıllık siyasete müdahale geleneğinin yeni bir refleksini göstermiştir. Türkiye'nin normalleşmesi, demokrasi normlarının oturması, hukuk devletinin ilkelerinin yerine getirilmesi, asker-siyaset ilişkisinin belirgin bir şekilde normalleşmeyle uyum sağlaması için yapısal çözümlerin bulunması elzemdir. Tüm bu süreci araştıracak, gerekli adımları atacak kurum ise TBMM'dir. Bu kapsamda bir Meclis araştırması açılmasını talep ediyoruz." ifadeleri kullanıldı.