Kültür ve Turizm eski Bakanı Ertuğrul Günay, MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na ‘terörle arasına mesafe koymadığı’ gerekçesiyle HDP hakkında kapatma davası açması çağrısı ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. “Parlamentoya halk oyuyla girmiş ve şuana kadarda bütün bu provokasyonlara karşı oldukça dikkatli bir siyaset dili kullanan insanların Meclis'ten çıkarılmasını istemek biz yeniden dağ günlerine dönelim anlamını taşır.” diyen Günay, “Bu çok yanlış bir söylem ve buna muhalefet partilerinden bir tanesi eşit sayıda milletvekili çıkarmanın verdiği eziklik duygusuyla birinci günden beri çok sert bir dille yok sayıyor ve taraf oluyor ama iktidar içinden de bunu destekleyen bir söylemin buna ortak olması bence son derece vahim. Taç giyen baş akıllı olur diye bir söz vardı tarihte tamamen tersine döndü. İktidarın daha suhuletle daha soğukkanlı olması gerekirken yangına körükle gidiyorlar.” diye konuştu.

'GÖREVDEYKEN SUSKUN KALDIĞIM HİÇBİR ŞEYİ ELEŞTİRMİYORUM'

Kültür ve Turizm eski Bakanı Ertuğrul Günay, Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi’nde ‘GÜSAM Bulaşmaları’ etkinliğine katıldı. Etkinliğe Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi Başkanı, emekli emniyet müdürü Ercan Taştekin ve birçok davetli de katıldı. Günay, etkinlikte basın mensuplarının sorularını cevapladı. Bir gazetecinin, “AK Parti eski İstanbul Milletvekili Reha Çamuroğlu, 17-25 Aralık'ta ortaya çıkanlara şaşırmadığını söyledi. Siz şaşırdınız mı?” sorusuna Günay, “Doğrusu bu kadar örgütlü bir boyutta yolsuzluk olduğunu katiyen bilmiyordum. Benim gördüğüm bazı konular vardı. İstanbul’u bir arsa gibi görmek, bir rant merkezi olarak görmek ve tarihi silueti bile tahrip edecek bir şekilde bu ranta teslim olmak. Bununla ilgili çok ciddi münakaşalarım bakanken de oldu halada eski söylediklerimi tekrar ediyorum. Bugün neyi eleştiriyorsam görevdeyken onu eleştirdim. Görevdeyken suskun kaldığım hiçbir şeyi eleştirmiyorum. Suriye meselesine bakarken itiraz ettim bugün itirazımı sürdürüyorum. İstanbul’daki o siluet meselesine bakanken itiraz ettim itirazımı sürdürüyorum. 2011 sonrası 2012’de bütün bu gayrimenkulle ilgili taşınmazlarla ilgili meselelerin son imzası başbakanlığa toplanmıştı. Biz orada yanlış yapılan bazı işlerin denetlenmesi zannettik. Sonra 2013’te bunun havuz mekanizmasının alt yapısı olduğunu olaylar ortaya çıkınca ben şahsen anladım. Çünkü bakanlar biraz kendi işleri ile çok meşgulseler başka bazı şeyler gözden kaçabiliyor. Ben bu ilişkilerin tamamen dışında kaldığım için bu boyutlarda bilmiyordum. Bu boyutlarda biliyor olsam 2012’de sadece Kazlıçeşme için münakaşa etmez çok başka şeyler söylerdim, sizde duyardınız.” cevabını verdi.

'KOALİSYON GÖRÜŞMELERİ MHP VE CHP’YE MİLLETVEKİLİ OLMAYAN İKİ BAKAN GÖREVLENDİRİLDİ'

Başka bir gazetecinin, “Koalisyon görüşmelerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Hükümet kurulacağına inanıyor musunuz?” sorusuna Günay, “7 Haziran’a giderken Erdoğan’ın anayasa değişikliği ile başkanlık planladığını hepimiz biliyorduk. Seçim sonuçları onu ortaya çıkarmadı. O umut yok oldu. Küllenmedi, bence yok oldu. Türkiye bir anaya değişikliği ile başkanlık sistemine gitmeyecek. Ama şimdi şuraya indirdi çıtayı. Tek başına iktidar imkanı varsa onu deneyecek tek başına iktidar çıkarsa da fiili başkanlık yapacak. Kazara yeni bir seçimle 280 yakalarsa onu bir miktar transferlerle 300’e bağladığı zaman fiili başkanlık yapacak. Bugün profili aşağı indirmiş gözüküyor, çünkü yeni krizin müsebbibi gözükmek istemiyor. Ama yeni krizin başbakandan değil nereden kaynaklandığını aklı olan herkes görüyor. Koalisyon görüşmelerini ciddiye almıyorum. Koalisyon görüşmeleri ciddi olsa başbakan her görüşmede bulunamaz ama bir parti üst düzey yöneticisini bakan olsun ya da olmasın üst düzey yöneticisini görevlendirir. Fakat MHP ve CHP’ye iki koalisyon ortağı adayına milletvekili olmayan ve hükümet kurulmadığı sürece bakanlık görevinde kalacak olan iki bakan görevlendirildi. Bu arkadaşların derdi acele hükümet kurulsun değil, hükümet kurulmadığı müddetçe onlar bakanlık koltuğunda oturacaklar. Yani ben CHP’nin yerinde olsam böyle bir muhatap kabul etmezdim. Ben CHP’nin yerinde olsam bir genel başkan yardımcısı milletvekili, milletvekili sıfatıyla bir bakan derdim. Hükümet kurulmadığı sürece görevinde. Müstafi ve muvakkat bir bakanla milletvekili olmayan bir bakanla bir koalisyon partisi ciddi adayı ile oturup müzakere eder mi? Baykal’la uzun yıllardan beri hiçbir fikrim bağdaşmadı hala da bağdaşmıyor. Son ziyareti dahil olmak üzere fakat bu tiyatro oynanıyor sözünde haklı. Son ziyaretin yanlış olduğunu söyledim. Ama şu tiyatro benzetmesini doğru buluyorum. Buradan hükümet çıkar mı? Olaylar o kadar kontrol edilmez biçimde gelişiyor ki. Seçime mi gider Türkiye, yoksa bir hükümete mecbur ve mahkum mu kalır. Onu şuanda hiç kimse ön göremez. Keskin sirke küpüne zarar veriyor. Öfkeyle kalkan zararla oturuyor. Onu yaşıyoruz.”

'DAĞDA SİLAHLA TARTIŞILMASIN, PARLAMENTODA DEMOKRATİK ORTAM İÇİNDE KONUŞULSUN'

Başka bir gazetecinin, “HDP ile alakalı olarak Devlet Bahçeli kapatılması gerektiğini dile getirdi? Neler söylersiniz?” sorusuna Günay, “Yıllardır talebimiz bu konular dağda silahla çatışma ile tartışılmasın parlamentoda demokratik ortam içinde konuşulsun, ne yapacaksak ne çözüm arayacaksak orada arayalım idi. Bence bu seçimlerde HDP lider kadrosu ile konjonktürü çok iyi kullandı ve barajı geçmenin ötesinde barajı rahat geçme durumunda bir sonuçla parlamentoya girdi. Bu arkadaşlar iktidarın inanılmaz güç kullandığı bir seçimde doğrudan doğruya halkın oyuyla kendilerine inananların oyuyla parlamentoya geldiler. Onların parlamentoda bulunması bence demokrasi için bir umuttur. Sonuçtur, çözümdür demiyorum. Ama bir umuttur. Bunu yok etmemek lazım. Benzer bir serüven 90’yı yıllarda yaşandı. SHP bir bedel ödedi ve DEP’le. İttifak yaptı 10-15 kişi Meclise girdi. Sonra yine koalisyon döneminde SHP-DYP koalisyonu döneminde Çiller onları bir operasyonla Meclisten çıkardı. Meclis buna boyun eğdi. Sonra parlamento dışına siyaset dışına bu arkadaşlar itilmiş oldu aradan geçen 10 küsur yıl bunun bedelini ödedik. Şimdi ilk defa parlamentoda bir ciddi muhatap var karşınızda. Muhatabında bir karizması oluşmaya başladı. Bundan önce parlamentoda bir takım temsilciler vardı ama bir takım başka güç merkezini gölgeleyen bir karizmaları yoktu. Şimdi bir karizması oluşmaya başladı. Bu şanstır. O karizmayı köreltmek değil de o karizmanın toplumda gelişmesine imkan vermek belki başka bazı karanlık güç merkezlerini devre dışına bırakacaktır. İmralı’yı Kandil’i gölgeleyecektir. Siz parlamentodaki muhatabınızla bu işleri konuşarak belki gönüllü yurttaşlık temelinde Türkiye’nin bütünlüğü temelinde, Türkiyelileşme temelinde bir çözüm bulacaksınız. Onları parlamento dışına itmeye kalkmak Türkiye’de yıllardan bu yana bu terörün bir lobisi olduğu ve her iki tarafta bir takım insanların buradan nemalandığı iddiası vardı. Bunların tekrar su yüzüne çıktığı bir kaygıyı ben de yaratıyor. Parlamentoya halk oyuyla girmiş ve şuana kadarda bütün bu provokasyonlara karşı oldukça dikkatli bir siyaset dili kullanan insanların Meclis'ten çıkarılmasını istemek biz yeniden dağ günlerine dönelim anlamını taşır. Bu çok yanlış bir söylem ve buna muhalefet partilerinden bir tanesi eşit sayıda milletvekili çıkarmanın verdiği eziklik duygusuyla birinci günden beri çok sert bir dille yok sayıyor ve taraf oluyor ama iktidar içinden de bunu destekleyen bir söylemin buna ortak olması bence son derece vahim. Taç giyen baş akıllı olur diye bir söz vardı tarihte tamamen tersine döndü. İktidarın daha suhuletle daha soğukkanlı olması gerekirken yangına körükle gidiyorlar.” cevabını verdi.