Bağımsız Burdur Milletvekili Hami Yıldırım, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ tarafından yazılı olarak cevaplandırılması istemiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanlığı'na soru önergesi verdi.

17 Aralık 2013 tarihinde Hükümet üyesi bazı Bakanlar, bürokratlar ve işadamlarına yönelik rüşvet ve yolsuzluk soruşturması basında yer aldığını ve kamuoyuna yansıdığını hatırlatan Yıldırım, "Takip eden dönemde bu rüşvet ve yolsuzluk soruşturması gerekçe gösterilerek, dönemin başbakanının ifadesiyle cadı avı başlatılmış, emniyet ve yargı mensupları başta olmak üzere ülkenin tüm kurum ve kuruluşlarında binlerce kamu görevlisi sürgüne gönderilmiş, görevden alınmış, açığa alınmış, meslekten atılmış ve gözaltı ve tutuklamalara maruz bırakılmıştır. Aynı süreçte yine sayıları yüzlerle ifade edilen basın mensubu, çalıştıkları gazete, dergi ve tv kanallarından uzaklaştırılmış veya ayrılmak zorunda bırakılmışlardır. Zaman içinde bu tutumun devamı mahiyetinde yasadışı dinlemeler ve Tahşiyeciler Davası gibi başlıklarla basına servis edilen algı yönlendirme amaçlı olduğu izlemini veren yeni soruşturmalar açılmak suretiyle gözaltı ve tutuklamalar genişletilmiştir. Anılan kapsamda gözaltına alınanların bir kısmı –esasen her biri mesleki başarıları, zamanın Başbakanı’nın verdiği ödüller ve dürüstlükleriyle kamuoyuna isimleri yansımış olan- emniyet mensupları ve Samanyolu Yayın Grubu Başkanı halen Silivri 6 nolu L tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda tutuklu olarak bulunmaktadır." dedi.

Bu çerçevede Yıldırım, şu soruları yöneltti:

- İçeride tutukluluk süreleri 7 ayı geçenler olmasına rağmen, söz konusu tutukluların hiçbiri hakkında henüz iddianame hazırlanmamış olduğu doğru mudur? Eğer hazırlanmamış ise bu makul müdür? Bu bir temel insan hakkı ihlali değil midir?
- Söz konusu tutuklular tam olarak ne ile suçlandıklarını anlayabilmek için, Bilgi Edinme Kanunu çerçevesinde (çünkü soruşturma dosyalarına erişmeleri engellenmiş durumda) İçişleri Bakanlığı’na müracaat etmekte, ancak bu müracaatları için ulaşabilecekleri sayfa başına bedel ödemeleri gerekmekte, dolayısıyla her bir dosya için 1000 – 1500 TL’ye varan bedel ödemektedirler. Üstelik bu kadar zorlukla ve bedel ödeyerek (-ki bu tutuklular ya işine son verilmiş veya emekli edilmiş kişiler oldukları için hepsi de dar gelirlidirler) ulaşabildikleri soruşturma dosyalarının hiçbiri tam ve tutukluluk hallerinin kaldırılmasına ilişkin savunma süresi içinde kendilerine ulaştırılmamaktadır. Dolayısıyla, söz konusu tutuklular, para verdikleri halde, dosyaların zamanında ve tam olarak kendilerine verilmemesi sebebiyle, ne ile suçlandıkları, neden tutuklandıklarını tam olarak bilmeden savunma yapmak durumunda bırakılmaktadırlar. Bu şekilde söz konusu tutukluların savunma hakları engellenmektedir. Bu uygulamalar insan hakları ve savunma hakkının engellenmesinden dolayı anayasa ihlali değil midir? Bu hak ihlallerinin giderilmesi için bir girişiminiz olacak mıdır? Nedir?
- Söz konusu kişilerle ilgili olarak sürekli yeni soruşturmalar açılmak suretiyle tutukluluğa dair itirazların boşa çıkarıldığı ve böylece tutukluluk sürelerinin uzatılmaya çalışıldığı iddiaları doğru mudur? Doğru ise bu konuda hangi önlemleri alıyorsunuz?
- Söz konusu kişilerin tutukluluk hallerinin devamına dair verilen yargı kararlarında ilgili mevzuat uyarınca gerekçe belirtilmesi zorunlu iken, genel geçer ifadelerle “tutukluluk hallerinin devamına” karar verilmesi mevzuata aykırı değil midir? Bu konuda hâkimlere baskı yapıldığı iddiaları doğru mudur? Söz konusu mevzuata aykırı uygulamanın giderilmesi için ne yapmayı düşünüyorsunuz?
- Söz konusu tutukluların, ziyaretçi izni, koğuş şartları, 5275 sayılı yasa çerçevesinde iyi hale bağlı ödüllendirilme durumu, avlu izinleri gibi hususlarda aleyhte farklı-ayrımcı uygulamalara tabi tutuldukları iddiaları mevcuttur. Bunlar doğru mudur? Doğruysa bu haksızlığı nasıl gidermeyi düşünüyorsunuz?
- Söz konusu tutuklularca yazılı olarak Cezaevi Müdürlüğüne iletilen taleplere/dilekçelere ya hiç cevap verilmemekte, ya 40-50 gün sonra cevap verilmekte, cevap verilenlerin hemen tamamı olumsuz neticelenmektedir. Sizce bu uygulama mevzuata ve insan haklarına aykırı değil midir? Bunların giderilmesi için ne tür tedbirler almayı düşünüyorsunuz?
- Tutukluların yakınlarıyla kapalı görüş esnasında (camın iki tarafında yapılan görüşme) özel-mahrem görüşmeleri kaydedilmekte, saklanmakta ve bu hukuksuz kayıtlar yeni suçlamalara konu edilmektedir. Mer’i mevzuata göre bu işlem bir suç, bir insan hakkı ihlali değil midir? Bu suçun işlenmesine mani olmak için bugüne kadar herhangi bir tedbir alınmış mıdır? Bu suçu işleyenler hakkında her hangi bir işlem yapılmış mıdır? Bu hukuksuz uygulamayı sonlandırmak için ne yapmayı düşünüyorsunuz?
- Söz konusu tutuklular tarafından herhangi bir konuda mevzuata aykırılık dile getirildiğinde, şikâyet konusu aykırılığın daha da artırıldığı, böylece tutukluların yıldırılmaya, baskı altına alınmaya çalışıldığı iddiası doğru mudur? Doğru ise bu bir suç ve hak ihlali değil midir? Bu ihlalin giderilmesi için ne yapmayı düşünüyorsunuz?
- Söz konusu tutukluların bulundukları koğuşlar içinde açık kapalı bütün mekânlar sürekli olarak kamera kaydı altındadır. Bu mevzuata uygun mudur? İnsan hakkı ihlali değil midir? Bu uygulamanın sonlandırılmasını düşünüyor musunuz?
- Mevzuatta yeri olmasına rağmen, söz konusu tutukluların, tutukluluk hallerinin devamına ilişkin mahkeme kararlarının, yakınlarına telefonla bildirmesine izin verilmemektedir. Dolayısıyla, tutuklular ancak haftalık görüşme günlerinde bu durumu yakınlarıyla paylaşabilmektedirler. Bu bir hak ve mevzuat ihlali değil midir? Bu konuda hangi tedbirleri almayı düşünüyorsunuz?