Turgut Özal Üniversitesi Ceza ve Ceza Usul Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yardımcı Doçent Doktor Haluk Çolak, İç Güvenlik Paketi’nin bireylerin hukuki güvenlik ilkesini zedeleyebilecek düzenlemeler olduğu kanaati taşıdığını söyledi. Çolak ayrıca, İç Güvenlik Paketi’nin insan hak ve özgürlükleri bakımından bazı noktalarda geriye gidilme sonucunu doğuracağını kaydetti.

Haluk Çolak, İç Güvenlik Paketi ilgili olarak Cihan Haber Ajansı’na (Cihan) açıklamalarda bulundu. Pakette yer alan makul şüphe kavramını değerlendiren Çolak, “Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre mevcut düzenlemede arama yapılabilmesi için somut delil gerekiyor. Bu somut delil makul şüphe haline getiriliyor. Bu makul şüphe hukuken uygulayıcıların anlamlandıracağı bir kavram olarak karşımıza çıkıyor. 17-25 Aralık operasyonlarından önce somut delil şartı getirildi. Tekrar kaldırıldı makul şüphe kavramı getirildi. Makul salt soyut bir şüphe değildir bunun bir takım dayanakları olması gerekiyor.” ifadelerini kullandı.

“KİŞİ GÜVENLİĞİ OLUMSUZ SONUÇLAR DOĞURABİLECEĞİ KANAATİNDEYİM”

Yakalamanın kişi hak ve özgürlüklerine müdahale niteliği olan tutuklamadan önceki en önemli koruma tedbiri olduğunu hatırlatan Çolak, “Bu anlamda yasa koyucunun düzenlenmesine bakıldığında gecikmesine sakınca bulunan hallerde kanunen yetkili bulunan merci yakalama tedbirine başvurabilir. Fakat kolluk kuvveti bakımından derhal cumhuriyet savcısına başvuru olanağı bulunmadığı zaman bu yönteme başvurması gerekir. Bu katalog suçlara baktığımızda mülkü amirlerce belirlenecek kolluk amirleri bu gözaltı ve yakalama emirlerini verebilmektedir. Bu ek düzenleme adil yargılanma, kişi güvenliği olumsuz sonuçlar doğurabileceği kanaatindeyim. Gözaltı süresinin ne kadar olacağı da net değil. Bireysel suçlarda 24 saat – 48 saat şeklinde ibareler kullanılmış olsa da toplu suçlarda bu 4 güne kadar çıkabilmektedir.” dedi.

“AVUKATLARIN SORUŞTURMA DOSYASINA GETİRİLEN KISITLAMALAR BAKIMINDAN İLERİ DE SIKINTILAR YAŞANABİLECEĞİ DÜŞÜNCESİNDEYİM”

İç Güvenlik Paketi ile avukatların soruşturma dosyasına ulaşım hakkı yeniden kısıtlandığını vurgulayan Haluk Çolak, “Soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek durumlarda bu hakkın sınırlandırılabileceği açık olarak düzenlenmiş. Şüphe ile müdafinin hiçbir sınırlandırmaya tabı olmadan görüşebilmesi olanağına sahip olması, sanığın etkin savunmadan bertaraf edilmemesi AİHM iştihaları ile de yaygın olarak kullanılan bir düzenlemedir. Avukatların soruşturma dosyasına getirilen kısıtlamalar bakımından ileri de sıkıntılar yaşanabileceği düşüncesindeyim.” değerlendirmesinde bulundu.

Koruma tedbiri düzenlenmesine de değinen Çolak, “Soyut olarak başlanan soruşturmada doğrudan doğruya bu koruma tedbirine başvurulmaması gerekir. Koruma tedbirlerinde geçikmezlik, haklı görünüş ve temel hak ve özgürlüklerine müdahale ediğimiz üç temel özellik tüm koruma tedbirlerinde olan bir şeydir. Taşınmaz mali alacak ve haklara el koyma tedbirleri bireylerin mülkiyet hakkı hatta zilliyet haklarına bir müdahaledir. Bu tedbire başvurulduğunda o suçu işlendiğine dair kuvvetli şüphelerin olması gerekir.” şeklinde konuştu.

“İNSAN HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİ BAKIMINDAN BAZI NOKTALARDA GERİYE GİDİLME SONUCUNU DOĞURACAKTIR”

Çolak değerlendirmelerini şu şekilde tamamladı: “AYM ve AİHM’nin yerleşik içtihatlarına bakıldığı zaman hukuk devleti kavramını tanımlarken, uygulamalarında bireye saygı gösteren, bireylere hukuki güvence sağlayan devlet hukuk devleti olarak tanımlanmaktadır. Temel hak ve özgürlüklerinin düzenlenmesine değil aynı zamanda korunmasına da pozitif yükümlülük getirmiştir. Bu anlamda güvenlik paketindeki bazı düzenlemelerin özellikle bireylerin hukuki güvenlik ilkesini zedeleyebilecek bazı düzenlemeler olduğu kaygısını taşıyorum. Özellikle hukuk uygulamaları bakımından, 2005’te kabul edilen yeni ceza muhakemesinin kabul edilmesinden sonraki hukuki kazanımlardan, insan hak ve özgürlükleri bakımından bazı noktalarda geriye gidilme sonucunu doğuracaktır.”