Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, çözüm süreci ile ilgili önemli değerlendirmelerde bulundu. İmralı Heyeti’nde yer alan Sırrı Süreyya Önder, “Barış konusunda topyekün bir ulusal koalisyon gerçekleştirmeliyiz. Bu kurulacak olan hükümet koalisyonundan daha elzem daha hayati ve daha yüksek kıymette bir şey olacaktır.” ifadelerini kullandı. "Çok kısa bir sürede savaş olgusunun bu ülkenin gündeminden çıkarabileceğimiz gerçeğini hatırlatmayı tarihi bir borç sayıyoruz." diyen Önder, "Bu sorumluluğumuzun gereği olarak Adalet Bakanlığı'na müracaatımızı yaptık." diye konuştu.

HDP’li İdris Baluken ve Pervin Buldan ile Sırrı Süreyya Önder’den oluşan İmralı Heyeti, sürece ilişkin değerlendirmelerini kamuoyuyla paylaşmak üzere TBMM’de basın toplantısı düzenledi. Çözüm sürecinin yaklaşık 2 aydır dondurulmuş durumda olduğunu belirten Sırrı Süreyya Önder, “Bir ilan edilmemiş bir İmralı tecriti yürürlüğe konmuş durumda. Bunun sürecin ciddiyetiyle uzaktan yakından yan yana gelebilecek bir davranış olduğu düşüncesinde değiliz. Bir an önce hükümetin kendi emeğine bile saygı göstermeyerek devrilmesine sessiz kaldığı bu masa hazır halk tarafından tekrar dört ayağı üzerine oturtulmuşken süratle süreç kaldığı yerden kendisini yenileyerek daha da güçlendirerek halktan aldığı bu akreditasyonu da önüne alarak hayata geçirilmelidir.” diye konuştu. Bunu tekrar hatırlamakta fayda olduğunu ve Dolmabahçe deklarasyonu ile dile getirilen şeyin içinde demokratikleşme normlarının dışında bir tek cümle olmadığını savunan Önder, şöyle konuştu: “Demokratik siyasetin önünü açma eşit yurttaşlık özgür bir ülke hegamonik alanlara izin vermeyen yaklaşımlar gibi bir dizi can alıcı mesele Dolmabahçe deklarasyonunda çerçevelendi. Bu seçimin kazananı Dolmabahçe deklarasyonudur aslında. Halk uzlaşma, ortaklaşma ve demokratikleşmeye kuyumcu terazisindeki gibi bir ayar çekmiştir bütün Türkiye siyasetine. Kaldığımız yeri tekrar hatırlarsak bozulma anını da bu şekilde hatırlarsak o nokta şurasıydı. Öcalan bütün gücü ile bu barışı tesis etmeye çalışırken devlet ve siyasal iktidarların en sık yaptığı yanlış ve kötülükten korumak için bir izleme komisyonunun nezaretinde yürümesini istemişti. Yarın öbür gün bu süreci yürüten tarafların sen öyle demiştin ben böyle demiştim gibi spekülasyonlara meydan vermemek için konuşulan şeylerin bir tanığı olsun demişti. Bunu hükümetle de mutabık kalmıştık. Cumhurbaşkanı'nın onu da doğru bulmuyorum bunu da güzel bulmadım şu da aslında olmamalıydı giderek Kürt meselesi yoktur gibi bir ülke gerçekliğinden uzak ve çok zarar verici yaklaşımına hükümet kendi emeğine bile sahip çıkamama basiretsizliği gösterdiği Bülent Arınç’ın bir çıkışını ayrı tutarsak haberimiz vardı 'biz de muhataplarımıza bu konuda söz verdik' mealinde bir yaklaşım geliştirmiştir onun dışında hükümetten bu konuda barışı koruma demokrasiye geliştirme anlamında hiçbir yaklaşım görmedik.”

ADALET BAKANLIĞI'NA MÜRACAATIMIZI YAPTIK

Çözüm sürecinde gelinen noktayı bu ülkenin barışına saplanmış bir dikene benzeten Önder, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Diken de battığı yerden çıkar dolayısıyla bu dikeni bütün siyaset kurumu olarak devletin organları müstakil bile olsa hükümet ve tüm siyasal partiler bu gerçeklikle bilerek zaman kaybetmeden önümüze sıkıntılar doğurabilecek alanları çoğaltmadan hazır halkın bu arzusunu köreltmeden barış konusunda topyekün bir ulusal koalisyon gerçekleştirmeliyiz. Bu kurulacak olana hükümet koalisyonundan daha elzem daha hayati ve daha yüksek kıymette bir şey olacaktır. Biz İmralı heyeti olarak gerek hükümete gerek devlet kurumlarını başta da bütün siyaset kurumlarına bütün siyasal partilere bu gerçekliğin kıymetinin bilinmesi ve üzerin titrenmesi böyle yapılması durumunda çok kısa bir sürede savaş olgusunun bu ülkenin gündeminden çıkarabileceğimiz gerçeğini hatırlatmayı tarihi bir borç sayıyoruz. Bu sorumluluğumuzun gereği olarak Adalet Bakanlığı'na müracaatımızı yaptık, Kamu Güvenliği Müsteşarlığı'nı bilgilendirdik sürecin bugüne kadar nasıl yürüdü ise aynı şekilde kimsenin hoyratlığını, mutlak iktidar tutkusuna kurban edilmeden bırakıldığı yerden büyük bir ciddiyetle ele alınması istiyoruz.”