CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Parti Meclisi toplantısında genel seçimler sonrası partisinin koalisyon için belirlediği 14 ilkeyi açıkladı. Cumhurbaşkanının anayasal sınırlar içine çekilmesinin parti olarak temel ilke ve önceliklerinden biri olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, “Hele hele koalisyon görüşmelerinin devam ettiği bu süreçte kendisinin birinci aktör olarak ortaya çıkması asla kabul edilemez. Koalisyon görüşmelerini yapacak kişi Cumhurbaşkanının yetki vereceği kişidir. Bizimle ne görüşülecek? Niçin koalisyon yapmıyorsunuz mu diyecek?" diye konuştu.

CHP Parti Meclisi, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında toplandı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Parti Meclisi toplantısında gündeme ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu.

Seçimler sonucunda yüzde 40’lık ve yüzde 60’lık bir denge oluştuğunu belirten Kılıçdaroğlu, “Toplumun ortaya koyduğu bir denge. Bütün siyasal partilerin bu dengeyi göz ardı etmemesi gerekiyor. Asıl görev, hükümet kurma görevi yüzde 60’lık bloğa düşüyor. Eğer toplumun beklentilerine uygun, onları yok saymayan bir iradeyi ortaya koymak istiyorsak 60’lık kitlenin beklentilerine uygun bir hükümet kurmak durumundayız. Ön yargılarımızla değil akıl ve mantığımızla bakmak durumundayız duygulardan arınmak durumundayız. Seçim atmosferinden çıkmalıyız. Bir sonraki seçimi değil Türkiye’yi düşünmek zorundayız.” diye konuştu.

CHP olarak belirledikleri ilk ilkenin can ve mal güvenliğini güvence altına alacak hukukun üstünlüğüne dayalı bir hukuk sisteminin kurulması olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, “Hukukun üstünlüğü asla göz ardı edilmemeli. Eğer biz uygar dünyanın bir parçası olacaksak bu alanda bütün talimatları yok etmeliyiz ve yeniden inşa etmeliyiz. Hukukun üstünlüğünü sağlamalıyız vatandaş can ve mal güvenliğini hukukun üstünlüğü kavramı içinde sokakta ve çalışırken hissedecek. İkinci temel konu, hukukun üstünlüğü sağlanacak ama 12 Eylül darbe hukukunun tamamen değişmesi lazım. Yüzde 10 seçim barajı ve YÖK belası.. Bunların tamamının 21. Yüzyıl Türkiye’sinde olmaması lazım. Bunların kalkması lazım.” dedi.

Üçüncü ilke olarak siyasi ahlak yasasının çıkartılması gerektiğine inandıklarını vurgulayan Kılıçdaroğlu, "O makam herşeye maydanoz olan bir makam değildir her konuda görüş beyan eden bir makam değildir. O makamın özel bir ayrıcalığı vardı. Siyasetin ne kadar kirlendiğini, sokaktaki vatandaş da biliyor. Hem biz milli değerlerimeze ve hukukun üstünlüğüne sahip çıkacağız ama siyaset kirlensin demeyeceğiz. Diyemeyiz. Kesinlikle siyasi ahlak yasası çıkmalı siyaset kirlilikten arınmalı. Siyaset düzgün temiz namuslu insanların görevi olmalı siyaset zenginleşme aracı olmamalı siyaset köşeyi dönme aracı olmamalı. Siyasi ahlak yasasının kesinlikle çıkması lazım. Siyaseti etik kurallarının belirlenmeli lazım. Bir başka ilkemiz güçlü bir sosyal devlet. Türkiye güçlü olacaksa güçlü bir sosyal devletle olur. 17 milyon yoksulun olduğu bir ülkeye hiç kimse güçlü devlettir diyemez.” şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanının kesinlikle anayasal sınırlar içine çekilmesi gerektiğini dile getiren Kılıçdaroğlu şunları söyledi: “O makam her şeye maydanoz olan bir makam değildir. Her konuda görüş beyan eden bir makam değildir. O makamın özel ayrıcalığı vardır az konuşur öz konuşur. Konuşurken 77 milyon insan dikkatle dinler. Eğer bu iş çığırından çıkmışsa kesinlikle cumhurbaşkanı anayasal sınırları içine çekilmesi bizim temel ilke ve önceliklerimizden birisidir. Hele hele koalisyon görüşmelerinin devam ettiği bu süreçte kendisinin birinci aktör olarak ortaya çıkması asla kabul edilemez. Koalisyon görüşmelerini yapacak kişi cumhurbaşkanının yetki vereceği kişidir. Bizimle ne görüşülecek? Niçin koalisyon yapmıyor musunuz mu diyecek? Koalisyon görüşmeleri gizli kapaklı ortamlarda olması da şık değildir. Arka kapı diplomasisine evet ama gizli kapaklı birbirlerimizi ikna edelim, hayır, bunlara bizim kapımız kapalı. Açık ve net şeffaf düşüncelerimizi kamuoyu ile paylaşacağız. Biz aklımızla, sağduyumuzla ve mantığımızla hareket ediyoruz kendimizi değil partimizi de değil ülkenin çıkarlarını her şeyin önünde tutuyoruz. 6. ilkemiz; örtülü ödeneceği bir kişi kullanır. Cumhuriyetin geleneğinde de bu vardır, kullanan kişi de başbakandır. Örtülü ödenek başbakanın namusuna havale edilen bir paradır. İki kişi örtülü ödeneği kullanamaz. İki kişi örtülü ödeneği kullanıyorsa devlette iki başlılık var demektir. Başbakandan gizli cumhurbaşkanı nasıl örtülü ödenek kullanacak? Byle bir şey olabilir mi? Bunun da kaldırılması lazım. 7 kesinlikle yeni bir dış politikaya ihtiyacımız var.”

SİYASAL İKTİDARIN BORAZANI OLAN BİR TRT VEYA SİYASAL İKTİDARIN SOPASI RTÜK

Ülkenin nüfusunun yarısının genç olduğunu ve gençleri potansiyel suçlu olarak gören bir siyasal düşünceyi asla ve asla kabul etmediklerini ifade eden Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: “Hiçbir meydan gençlere yasaklanmamalı. Gençler enerjilerini nerede boşaltacak? Meydanlarda. Konuşan ve üreten bir Türkiye, gelişen bir Türkiye, özgürlüğü tadan bir Türkiye. Bunu yapmak zorundayız. Gençleri potansiyel suçlu olarak değil bu ülkenin geleceği ve umudu olarak gören bir siyasal anlayışa ihtiyacımız var. Yasaklar var Türkiye’de. Kesinlikle yasakları artan bir Türkiye değil, yasakları azalan, insan haklarına saygı duyan, özgürlük alanını süratle genişleten bir Türkiye istiyoruz. Konuşmayan değil aksine konuşan, düşünen ve üreten bir Türkiye'ye ihtiyacımız var. 10, medya özgürlüğü olmazsa olmaz koşullarımızdan. TRT, iktidarda kim olursa olsun iktidarın borazanı olmaktan çıkarılmalı. Bununla ilgili tüm hukuki düzenlemeler yapılmalı. TRT genel müdürü bir siyasal iktidarın keyfine göre atanmamalı. Kuralları olmalı, yeri geldiğinde elbette ki iktidarı eleştirme özgürlüğüne sahip olmalı. Ama bir siyasal iktidarın borazanı olan bir TRT veya bir siyasal iktidarın sopası olan bir RTÜK modelini kabul etmiyoruz. Daha farklı bir yapılanmaya ihtiyacımız var. 11, vergi denetimleri siyasal araç olarak asla kullanılmamalıdır. Ona izin vermemeliyiz. Vergi denetim elemanı siyasal iktidarın sopası, iş adamlarını terbiye etme aracı olmamalı. Susturma aracı olmamalı. İş dünyasına açık ve net çağrımız; sizin güvenceniz CHP’dir. Nasıl sendikaların, işçi ve emek örgütlerinin güvencesi isek, iş dünyasının da güvencesi biziz.”

YOLSUZLUK YAPANLARIN ARTIK KONUŞMAYA YÜZLERİNİN OLMAMASI LAZIM

Parti olarak 12. ilkelerinin TBMM’de kesin hesap komisyonu kurulması olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti: “Vatandaştan her kuruş verginin hesabı mutlaka ama mutlaka parlamentoda verilmeli. Hem değerlerimizden söz edeceğiz, hem ahlaktan söz edeceğiz, hem kalkınma ve büyümeden söz edeceğiz ama tüyü bitmemiş çocuktan aldığımız verginin hesabını vermeyeceğiz. Siyaset hesap vermeli. O nedenle kesin hesap komisyonu kurulması temel ilkelerimizden birisi. 13, anayasa değişikliği. Çağdaş bir anayasaya ihtiyaç var. Darbe hukukunu değiştireceksek hem yasaları, hem anayasayı değiştireceğiz. Daha özgürlükçü bir anayasaya ihtiyacımız var. Özellikle anayasa değişikliklerinde yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığına ihtiyaç var. Yapılan değişiklikler yargıyı yürütme organının arka bahçesine dönüştürdü. Tümüyle bundan vazgeçmeliyiz. Yargıyı tümüyle tarafsız ve bağımsız kılmalıyız. HSYK’yı ikiye ayırmalıyız. Bakan ve onun müsteşarı bu kurullarda görev yapmamalı. Ama yargı, elbette o da denetimden uzak olmamalı. O da denetime tabi olmalı. Demokrasilerde denetim dışı kalan hiçbir organ olmamalı. Her organın kendi kuralları içinde denetimi olmalı. 14, yolsuzluklarla mücadele bizim olmazsa olmazımızdır. Bunu CHP’nin dile getirmesi bile çok abestir ama siyaset o kadar kirlendi ki, bazı siyasal partiler o kadar kirlendi ki, belli bakanlar o kadar kirlendi ki bunu 14. kural olarak almak zorunda kaldık. Kirlilikten kesin arınması lazım. Kendi değerlerimize saygı duyuyorsak, hukuka, insan haklarına saygı duyuyorsak kesinlikle yolsuzluklarla bizim oturup hesaplaşmamız gerekiyor. Yolsuzluk yapanların çalıp çırpanların artık konuşmaya bu ülkede yüzlerinin olmaması lazım. Ar damarı çatlamış bir siyaset kabul etmiyoruz. Saygın bir siyaset istiyoruz. Hesap veren bir siyaset istiyoruz. Doğru dürüst çalışan bir siyaset istiyoruz. Halkın çıkarlarını, ülkenin çıkarlarını savunan bir siyaset istiyoruz. 21. yüzyılın Türkiyesi'nde yolsuzluklarla mücadele değil tam aksine farklı bir sürecin içine girdik yolsuzluk yapanların itibarlı olduğu bir sürecin içine girdik. Bütün değerlerimizle inançlarımıza ters bir yapının içine sokuldu Türkiye. Bu girdaptan çıkması ve kurtulması lazım. İlke ve önceliklerimiz bunlar.”