Siyasetçi-yazar İbrahim Güçlü, Kobani eylemleri, Lice ve Cizre olaylarının PKK/HDP'nın itibarını azalttığını belirterek, "Belediyelerdeki başarısızlık da halkın tepkisini kazanmış durumda. PKK/HDP Kürt siyasi güçleriyle taktik uzlaşma sağlayarak iadei itibar yapmaya çalışıyor." dedi.

Cihan'a konuşan Güçlü, herkesin hem AK Parti ve hem de PKK/HDP hinterlandında birbirlerinin kafasına basarak yükselmeye, milletvekilliğini kapmaya çalıştığını ifade etti. Genel seçimler konusundaki tartışmalarda, ilkesel tutum, amaç ortaklığının varlığı yokluğu, davranışın ahlaki olup olmadığı ve siyaset bilimine uygun olup olmadığı konularının hiçbir önem taşımadığını dile getiren Güçlü, bu yaklaşımın, üçüncü dünya insanlarına has bir yaklaşım, düşünce ve davranış kalıbını ortaya koyduğuna dikkat çekti.

Türkiye'de yüzde 10 seçim barajının demokratik olmayan ülkelerin bir standardı olduğunu belirten Güçlü, standart demokrasi açısından en azından bu seçim barajının değişmesi ve Avrupa Birliği ülkelerinin standartlarına çekilmesi gerektiğini kaydetti. Yönetimde istikrar adına dün bu barajdan mağdur olan siyasal İslamcıların, şimdilerde bu seçim barajının korunmasını, değişmemesini çıkarlarına uygun gördüklerini anlatan Güçlü; Kürtlerin, Türklerin, diğer etnik toplulukların, azınlık dinlerin ve mezheplerin demokratik anlamda, hak ve adalet, eşitlik açısından temsilinin sağlanamamasında tek engelin baraj olmadığının altını çizdi.

Türkiye'deki seçim ve temsil sisteminin deve misali olduğunu dile getiren Güçlü, mevcut anayasanın bir elitin anayasası olduğuna dikkat çekti. Bu anayasa değişmeden, milletlerin, etnik, dinsel ve mezhepsel grupların toplumsal sözleşmesi olacak anayasa yapılmadan, eşitlikçi, adaletli, demokratik bir temsil olamayacağını belirten Güçlü, şöyle devam etti: "Türkiye’de elitin anayasasına göre yapılmış yasalar, en başta da siyasi partiler yasası, seçim yasası, parlamento yasası ve tüm yasalar değişmeden, yeni yasalar milletlerin, etnik, dinsel, mezhepsel azınlıkların toplumsal sözleşmesi olan anayasaya göre yapılmazsa, adaletli, eşitlikçi ve demokratik bir temsil olamaz. Anayasa başta olmak üzere tüm yasaların bütünlüklü sentezi sonucunda, milletvekillerinin tespitinin parti başkanlarının dudaklar arasında; HDP’de İmralı ve Kandil’den gelecek direktiflerle olduğu zaman da demokratik, eşitlikçi, adaletli seçim ve temsilden bahsedilemez. Hiçbir siyasi parti ve özellikle de HDP bu temel sorunları bir tarafa bırakarak ve onlarla hiç ilgilenmeyerek sadece seçim barajının indirilmesiyle ilgilenmektedir. Yani onun derdi post, makam, milletvekilliği. Kürtlerin derdi can ve gerçek temsildir. Çok iyi bilinmeli ki seçim barajı inse de HDP bu haliyle barajı geçse de Kürtler temsil edilmiş olamazlar."

"PKK/HDP İTTİFAKTAN ZİYADE BAAS TÜRÜ ULUFE DAĞITARAK KÜRT SİYASİ ÇEVRELERİNİ KENDİSİNE BAĞIMLI HALE GETİRMEK İSTİYOR"

PKK/HDP'nin Kürt siyasi çevreleriyle yaptığı ittifak görüşmelerine de değinen Güçlü, PKK'nın bu tür atraksiyonlarının hep seçim dönemlerinde olduğunu ve sonra da unutulmaya terk edildiğini kaydetti. "Bu görüşmeleri, seçim için kendilerince de seçim barajını aşmak için yapıyorlar." diyen Güçlü, "Onlar da ve kamuoyu da çok iyi biliyor ki görüştüğü Kürt siyasi çevrelerin, toplumsal ve sosyolojik bir karşılıkları yok. O siyasi çevreler, kendi üyelerini bile tutamıyorlar ve temsil eder durumda değiller? Bu nedenle, HDP’in seçim barajını aşmasında bu siyasi çevrelerin belirleyici ve hatta etkileyici olacağı söylenirse, buna kurtlar bile güler. Peki PKK/HDP’nin amacı ne? Bunu açığa çıkarmak gerekir. Her zaman olduğu gibi Kürt çevreleriyle görüşerek, onları kendisine eklemlemek istemekte. Birileri de buna ittifak ve ulusal birliğin oluşması hem de kalıcı ulusal birliğin oluşması diyor. İttifak ve koalisyon demokrasi güçleri arasında yapılır. PKK/HDP demokratik bir parti ve güç değildir. Hegemonik ve Kürt siyasi örgütlerinin tasfiyesine dayanan bir yapılanma. Bundan dolayı, ittifak değil, nüfuz alanını genişletmek için taktik uzlaşmalar geliştirmekte. PKK sadece Kürdistan’ın kuzeyinde değil. Kürdistan’ın bütün parçalarında egemen olmak ve diktatörlüğünü kurmak istiyor. Kendini demokrat olarak tanımlayan ve demokrasiyi savunan Kürt siyasi çevreleri PKK/HDP ile nasıl ittifak edebileceğini düşünür. PKK/HDP, ittifaktan ziyade Baas türü ulufe dağıtarak Kürt siyasi çevrelerini kendisine bağımlı hale getirmek istemektedir. Bunun adı da ittifak olmaz. Yani milletvekillerinden birkaçını sağa sola dağıtarak herkesi kendine bağlayacak. Ayrıca kendi dışında milletvekili seçilenleri de egemenlikleri altına alarak, kimliksiz hale getirecek. Kobani eylemleri, Lice ve Cizre olayları, PKK/HDP’nın itibarını azalttı. Belediyelerdeki başarısızlık da halkın tepkisini kazanmış durumda. PKK/HDP Kürt siyasi güçleriyle taktik uzlaşma sağlayarak iadeyi itibar yapmaya çalışıyor." şeklinde konuştu.