DSP Genel Başkanı Masum Türker, Almanya Başbakanı Angela Merkel’in Türkiye’ye Suriyeli sığınmacılar için 'şu kadar para vereceğiz' teklifinde bulunmasını 'ülkenin dış politikadaki zafiyeti' olarak değerlendirdi.
Seçim çalışmaları kapsamında Adana’ya gelen Türker, DSP il binasında düzenlediği basın toplantısında, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Türker, “Merkel'in şu anda Türkiye gelip, sığınmacılar için size şu kadar para vereceğiz teklifinde bulunma cesaretini göstermesi ülkemizin dış politikadaki zafiyeti olarak görüyorum. Onların teklif ettiği para, zaten Türkiye'nin almaya hak kazandığı miktardır. Ama o parayı nereye verecekler diye taahhüt etmişler. Cami onarma, kültür faaliyetlerinde, sivil toplum örgütlerinde; şimdi 'biz o paraların tamamını toplayıp size verelim, bunlarla göçmenleri burada tutun, bize sığınmacı gelmesin.' diyorlar.” dedi.

ŞENGEN VİZESİNİ BİR HAFTA SONRA 'KALDIRDIM' DEMEYECEKLERİ NE MALUM

Türkiye'nin bir politikasının bulunduğunu; Cumhurbaşkanı ve hükümetin “Suriye ile Türkiye arasında bir tampon bölge kurulmasını” gündeme getirdiğini hatırlatan DSP lideri Türker, tampon bölgeyi kurmaya yanaşmayan Avrupa'nın önerdikleri “Ahlaksız teklifle Türkiye'ye tampon ülke olun.” dediğini savundu. Türker, şöyle devem etti: “Türkiye'nin bunu kabul etmesiyle, bazı böyle 'kendini bilmez' sermaye grupları, gazetedeki yorumcular 'işte şengen izni verilecek, yani vizesiz gireceğiz' diyor. Bizler 1980 yılına kadar Almanya'ya vizesiz girmeyi yaşamış kuşağız. Almanya kafası esti; o zaman şengen vizesi, Avrupa Birliği'ne giriş vizesi diye bir şey yokken, Kenan Evren'in askeri hükümetini bahane edip, Türkiye'ye vize koydu. 'Bugün serbest bırakırız' diye geçen şengen vizesini bir hafta sonra 'kaldırdım' demeyecekleri ne malum. Bu nedenle Türkiye'nin böyle ahlaksız tekliflerle karşılaşmayacak bir devlet politikasına ihtiyacı var. Ama bu devlet politikasının olması için Cumhurbaşkanı'nın artık siyasi değil, tarafsız bir çizgide; seçime giren 16 partiyi bu iki hafta içinde yuvarlak masa etrafında toplamalı. Ve onlarla terörün çıkış yollarını konuşmalı. Bizde, diğer partiler de konuşur. En azında milli bir politika oluşur. Türkiye'ye kimse gelip bu şekilde teklifte bulunamaz.”

GAZETECİLER İÇERDE; CANLI BOMBALAR GEZİYOR

Türkiye'de şu anda binlerce IŞİD mensubundan 200'ünün faal terörist olduğunu açıklayan Masum Türker, bunların ‘ne zaman, nerede, nasıl çıkacağı; canlı bomba olacağının’ belli olmadığını ifade etti. IŞİD teröristlerinin nerede ikamet ettikleri, ne yedikleri, içtikleri; nasıl yaşam sürdürdüklerinin istihbarat ekipleri tarafından bilindiğine dikkat çeken Türker şunları söyledi: “Ama ne yazık ki bunlar hakkında hiç bir eylem yapılmıyor. Üç, dört kişi bir araya gelse; bir gazeteci yazı yazarsa hemen içeriye atılıyor. Şuanda savcı, avukat (Gültekin Avcı) kimliği olan bir gazeteci yazdığı yazılarından dolayı 'terörist sayılıp' içerde tutuluyor. Ama IŞİD'li canlı bombalar gelmişler geziyorlar, bunların isimleri adresleri, kurdukları yerler bizim güvenlik ve istihbaratımızın elinde olduğu halde hiç bir eylem yapılmıyor. Bu durum Türkiye'yi dünya kamuoyunda zor duruma düşürüyor. Çünkü dünya kamuoyu şu anda Türkiye'nin 'IŞİD'e kol kanat gerdiği' izlenimi içinde. Bu izlenimi muhakkak silmek zorundayız. Bu ülkenin Cumhurbaşkanının, Başbakan'ın yada bir devlet yetkilisinin ülkesi aleyhinde olabilecek bir olayın içinde düşünmüyorum. Ama ne yazık ki onların ayaküstü hükümet yönetim anlayışından dolayı, söylemleriyle dünya kamuoyunda böylesi bir yapı oluşturuyorlar.”

ÇANTA TARTIŞMALARI

MHP lideri Devlet Bahçeli, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve Başbakan Ahmet Davutoğlu arasında süren 'çanta' tartışmasına da değinen Türker, “Bahçeli mi, Başbakan mı doğru söylüyor? Devlet Bey bu çanta işini anlatana kadar Başbakan niye bir şey konuşmadı? Kılıçdaroğlu mu, Başbakan mı doğru söylüyor? Gizli bilgiler mi var? Başbakan 'devlet meseleleri anlatılmayacak; bunlara bir daha bir şey ifşa etmeyeceğim. O zaman soru sormak her vatandaşın hakkı. Hey Başbakan senin halkın bilmemesi gereken ne bilgilere sahipsin ki bizlerden saklıyorsun. 'Ama ben bunların bir kısmını Kılıçdaroğlu'na anlattım' diyorsun. Kılıçdaroğlu'na sormak lazım; senin bilip, Başbakan'a aktardığın o istihbarat bilgilerini neden halkla paylaşmıyorsun. Devlet değilsin; sen madem bunları biliyorsun, söyle. 'Anlatırım haa' diye kullandığın, Davutoğlu'nun, 'şantajdır, ne biliyorsan anlat' dediği olayı halkla paylaş. Bu dört parti terör üzerinden siyaset yapıyor.” şeklinde konuştu.

Türkiye'de AKP'nin bir sindirme politikası izlediğine işaret eden Türker, “Gazetecilerin gözaltına alınması, tutuklanması ve bazı TV kanallarının dijital platformlardan çıkartılmasına” diar, soruyu, “Sindirme, gözdağı verme ve sonuçta insanları yıldırma...Düne kadar gözaltıların gerekçesi, 'bunlar Kürt, terör örgütünün propagandasını yapıyorlar' şeklindeydi. Derken kendilerini iktidara taşıyan Hizmet hareketi grubuna ait gazete ve televizyonlarda çalışanları tutukladılar. Mehmet Faraç, ulusalcı görüşleriyle bilinen bir kişi. Şimdi onu içeriye alıyorlar. Yarın öbür gün belki başka bir solcu arkadaşı alacaklar. Can Dündar'a da böyle bir muamele yapıldı. Biz bunlara karşıyız ve reddediyoruz. Hiçbir kişi görüşlerinden dolayı gözaltına alınmamalı ve dava açılmamalıdır. Partimizin kurucusu Bülent Ecevit için çok yazılmış, çizilmiştir. Siyasi hayatı boyunca hiç bir gazeteciye dava açılmamıştır.”

Türkiye'nin 12 gün sonra gelecek 50 yılını belirleyecek bir seçime gideceğini dile getiren Türker, “Türkiye maalesef aynı merkezden yönetilen dört parti tarafından yönetim kabiliyetiyle karşı karşıya bırakıldı. Ama bu dört parti, Türkiye 6 aydır hükümetsiz bıraktı. Bu hükümetsiz kalmanın arkasında bugün terör başını aldı gidiyor. Türkiye'nin bölünmesi için içte ve dışta etkili olan güçler hemen devreye girdi. Türkiye'nin bu hale gelmesinde terörün kontrol edilemez noktaya gelmesinde son 4, 5 yıldır mevcut iktidar partisi tarafından yürütülen Suriye politikasından kaynaklanmaktadır. Suriye politikasında tutturmuşlar 'Esed gitsin, Esed kalsın' tartışması; oysa Esed orda bir partinin başkanıdır. Asıl olan Baas Partisi'dir. Esed gitse yerine gelecek olanlar aynı yapıda ve noktada duruyorlar.” ifadelerini kullandı.