TBMM Genel Kurulu’nda Soruşturma Komisyonu’nun görüşüldüğü oturumda en etkili konuşmalardan birini CHP Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldan yaptı. Genel Kurul’da genelde konuşmacılar konuştukları sırada milletvekilleri birbiriyle konuşurken, Aldan'a sıra geldiğinde uğultu sona erdi. Herkes susarak Aldan’ı dinledi. Aldan, konuşmasının sonunda ise yaşanan süreçle ilgili ilginç bir örnek verdi: "Son sözlerim, yüce milletime: Çocukken işte 8-9 yaşlarında sapanla kuş avladığımız dönemde leyleklere taş attığımızda büyüklerimiz bizi döverlerdi. 'Bunlar mübarek hayvanlardır' derlerdi. Derlerdi ki; 'leylekler Mekke'yi Medine’yi görmüş hayvanlardır. Kabe’nin üzerinden geçerler. Onun için mübarek hayvanlardır' derlerdi. Sonra belgesellerde televizyonlarda gösterildi, anladık ki leylek kuru iklimlerin leyleği değil. Kabe'nin üstünden falan geçmiyor. Şunu da anladık ki leylek öyle mübarek hayvan vasfını hak edecek bir yiyecek de yemiyor. Yılan yiyor, çıyan yiyor, kurbağa yiyor. Ey yüce milletvekilleri; leylek hacı leylek değil. Leylek çıyan yiyor, kurbağa yiyor."

'TARİHİ BİR GÜN FALAN DEĞİL'

Partisi adına rapor hakkındaki görüşünü belirtmek üzere kürsüye gelen CHP Muğla milletvekili Ömer Süha Aldan, "Bugün bazı arkadaşlar söylediler Meclis tarihi bir an yaşıyor diye. Meclis tarihi an falan yaşamıyor. Çok sıradan bir gün. Sebebi yolsuzluğu kanıksadık. Yolsuzluk yok oldu artık bu ülkede. Bu salona acaba iktidar partisinin vekilleri umursamadıkları için mi gelmiyorlar, yoksa buradan bazı sözcükleri duymak mı istemiyorlar?" dedi.

'ZARRAB NEREDEYSE BAKANLAR KURULUNA BAŞKANLIK EDECEKTİ'

Aslında çok önemli şeyler olduğunun altını çizen CHP milletvekili Aldan, sözlerine şöyle devam etti: "En basitinden şöyle söylemek lazım: İran kökenli sonra Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmuş, 30’lu yaşlarda bir sanatçı ile evlenerek ünlenmiş bir kişi. Bu operasyon yapılmasa bir sene sonra neredeyse Bakanlar Kuruluna başkanlık edecekti. Böyle bir tablo oluşmuş. Hediyeler almış yürümüş. Ayakkabı kutusu içinde 500 bin dolar yoktu, elbise içinde para yoktu. Peki elbise bedava mıdır? Vakko’dan bir elbise kaç paradır? Bir polis memuru trafikte 15-20 lira çorba parası aldı diye rüşvetten yargılanırken bu ülkede bunları görmezden geliyoruz. Piyanolar, geziler, paralar, pullar, kasalar… Ama ne yazık ki bunu 17-25 Aralık soruşturmasını yürüten savcı da görmüyor komisyon da görmüyor. Görmek istemiyorlar. Açık söyleyeyim burada. Bu soruşturmaya tabi tutulan bakanların bir kısmını da tanıyorum. Gerçekten burada ilk defa burada söylüyorum, bir siyaset adamı olarak söylemiyorum. Bu işin içinde büyük bir hırsızlık var. Var. Bunu örtmek, kapatmak artık mümkün değildir."

YOLSUZLUĞUN KAÇAKÇILIĞIN DİK ALASI BURADA

İşin teknik boyutu konusunda da değerlendirmede bulunan Muğla milletvekili Aldan, "Efendim, bu soruşturma sırasında yasak delil elde edildi. Başlangıçta delil yasaksa sonraki deliller de yasaktır anlayışı doğru bir yaklaşım olamaz. Ortada olan her şey belli. Teknik takip yapıldıktan sonra asıl yapılması gereken işin mali boyutunu araştırmak iken tamamıyla bunun üzeri ne yazık ki örtülmüştür. Altın ticareti yapılmış. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti maskara haline dönüştürülmüş. 1,5 ton altın meselesi var Gana’dan. Soruşturma dosyasında var açıkça. Tabi görülmek istenmezse görülmez. Aslında bu altın Gana’dan gelmemiş. ULS havayolları ile Sortinet Grup arasındaki anlaşma şu şekilde: Bu altın 4 ton olacak, Sabiha Gökçen’den Libya’ya götürülecek, Libya’dan Gana’ya, Gana'dan Sabiha Gökçen’e, Sabiha Gökçen’den Tahran’a. Aslında bu altın Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinden giden bir altın. Ama bunu görmek istemezseniz görmezsiniz. Yolsuzluğun dik alası burada, kaçakçılığın dik alası burada. Ama bunların hiçbirini görmek istemiyorsunuz." şeklinde konuştu.

"KOMİSYON ÜYESİ BANA 'ABİ İÇİMİZE SİNMİYOR AMA PATRON GİDİYOR' DEMİŞTİ"

Aldan, şöyle devam etti: "Bazı arkadaşlarım buraya çıktığımda bana dediler ki ya biraz vicdana hitap et. Hiç vicdana hitap etmeyeceğim. Çünkü bir yıldan bu yana vicdan üzerine zaten bir baskı altında AKP grubu. Bundan bir yıl önce şu anda komisyonda görevli AKP’li arkadaşım bana aynen şunu söylemişti: ‘Abi valla bizim de içimize sinmiyor ama ne yazık ki patron gidiyor. Sorun bu, sorun bu. Ve patron gidiyor’ demişti."

'BU BAKANLAR YALNIZŞALACAKLAR, YÜCE DİVAN ONLAR İÇİN BİR ŞANS'

Aslında bu bakanların hiçbirinin önemi olmadığını, bakanların gerçekten itibarsızlaştığını ifade eden Muğla milletvekili, "Muhalefet bir yıldan bu yana kum torbası gibi onlara vuruyor. Basında pekçok aleyhlerinde yazılan yazılar var. Bu insanların özel yaşamları bir anda kayboldu gitti. Siyasi yaşamları bitti bu bakanların. Bundan sonra yalnızlaşacaklar. Şimdi yanında olanlar bir dönem sonra uzaklaşıp gidecekler. Ve kahırlı bir hayat onları bekliyor. Aileleri ile üzüntülü bir yaşam onları bekliyor. Bu bakanlar kimsenin umurunda değil. Aslında bu bakanlar yargılanmış olsalar, gerçekten Yüce Divan’a çıkmış olsalar kendilerine yeni bir yaşam yaratma anlamında önemli bir şansları olacaktı." sözlerini kaydetti.

Aldan, "Ben isterim ki bu bakanlar gelip burada savunma yapsınlar bir kere. Onları dinlemek istiyorum. İkincisi, Yüce Divan’da yargılanmayı kendileri istesinler. Sadece biri için onların yargılanmasının önüne geçiliyor. Aslında Anayasa Mahkemesi’ne güvenmiyoruz sözcükleri tamamıyla yalandır. Bugünkü Anayasa Mahkemesinin 8 üyesini Sayın Abdullah Gül, 1 üyesini de Sayın Recep Tayyip Erdoğan seçmiştir. Çoğunluk zaten AKP’nin tercih ettiği insanlardadır. Böyle bir yargılamanın yapılmasında yarar vardır." diye ekledi.

'KOSKOCA ADAMLARIZ, PUSULALARI GÖSTERMEYİN'

Aldan, milletvekillerine hitabını şöyle sürdürdü: "Bu Meclis’e her seçim sırasında ortalama yüzde 70 oranında kişi geri gelemiyor. Bu önemli bir orandır. Burada önemli bir tercihte bulunacaksınız. Pek çoğumuz bir daha gelemeyeceğiz, buralarda konuşamayacağız. Ben akıllara seslenmek istiyorum: Bakın, partinizi seviyorsanız, kendinizi seviyorsanız, ülkenizi seviyorsanız şöyle bir şey düşünün: Vakti zamanında Tansu Çiller ile Mesut Yılmaz birbirlerini akladılar. Şu anda partileri ortada yok. Akılcı davranın lütfen, akılcı bir karar verin. Ve bu kararı verirken şu kapalı yere gidip açıktan pusulaları göstermeyin. Koskaca adamlarız. Bunu tüm Meclis’e belirterek söylemek istiyorum: O kapalı yere gidip vicdanınız neyi el verirse onu, pusulayı, oraya geri çıkacağız. Biz bunları izleyeceğiz. Vakti zamanı gelince bu işlerin muhasebesi yeniden yapılacak. İşte o zaman TBMM tarihi bir gün yaşayacak. Şimdi değil. Şimdi sıradan bir gün. Şimdi yolsuzluğun kanıksandığı, çoğunluğun egemen olduğu bir anı yaşıyoruz. Bu anlamda muhalefet çaresiz ve ben iktidar partisi milletvekillerine başka bir irade göstereceklerine hiçbir zaman inanmıyorum. AKP bir ahde vefa örneği gösterecektir. Belki önemli olan bu ahde vefa olarak mı kalacaktır yoksa bu vesayet anlayışı ilelebet devam mı edecek?"

'LEYLEK HACI LEYLEK DEĞİL, YILAN YİYOR ÇIYAN YİYOR'

Ömer Süha Aldan, konuşmasının sonunda ise ilginç bir benzetme aktardı: "Son sözlerim, yüce milletime: Çocukken işte 8-9 yaşlarında sapanla kuş avladığımız dönemde leyleklere taş attığımızda büyüklerimiz bizi döverlerdi. Bunlar mübarek hayvanlardır derlerdi. Derlerdi ki leylekler Mekke'yi Medine’yi görmüş hayvanlardır. Kabe’nin üzerinden geçerler. Onun için mübarek hayvanlardır derlerdi. Sonra belgesellerde televizyonlarda gösterildi, anladık ki leylek kuru iklimlerin leyleği değil. Kabe'nin üstünden falan geçmiyor. Şunu da anladık ki leylek öyle mübarek hayvan vasfını hak edecek bir yiyecek de yemiyor. Yılan yiyor, çıyan yiyor, kurbağa yiyor. Ey yüce milletvekilleri; leylek hacı leylek değil. Leylek çıyan yiyor, kurbağa yiyor."