Saadet Partisi Genel Başkanı Genel Başkanı Mustafa Kamalak, gündemde yer alan fişleme iddialarını değerlendirdi. Kamalak, "Bu Türkiye için bir zaman kaybıdır ve ayrıca yüz karasıdır diye düşünüyorum. Kabul edilemez bir durum. Türkiye abesle iştigal ediliyor. Vatandaşı fişleyecekmiş falan. Herhalde bunun için memurlar görevlendiriliyor. Ücretler veriliyor. Efendim araç vesaire temin ediliyor. Türkiye enerjisini böyle boş yerlere harcamamalıdır diye düşünüyorum." dedi.

Kamalak partisinin genel merkezinde Genel İdare Kurulu (GİK) toplantısında gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Bir basın mensubunun Çanakkale törenlerinin halka kapatılmasını ve CHP Genel Başkanı’nın gündeme taşıdığı fişlemeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?’ sorusuna Mustafa Kamalak şöyle cevap verdi: "Çanakkale zaferinin gerçek sahibi aziz milletimizdir. Zafer milletimizin ruhuna nakşedilmiştir. Kapatmanın bir anlamı yoktur. Öbür taraftan beni fişliyorlarmış, fişledikleri kadar, takibe alıyorlarmış alsınlar. Bu Türkiye için bir zaman kaybıdır ve ayrıca yüz karasıdır diye düşünüyorum. Kabul edilemez bir durum. Türkiye abesle iştigal ediliyor. Vatandaşı fişleyecekmiş falan. Herhalde bunun için memurlar görevlendiriliyor. Ücretler veriliyor. Efendim araç vesaire temin ediliyor. Türkiye enerjisini böyle boş yerlere harcamamalıdır diye düşünüyorum."

"MEVCUT İKTİDARIN DIŞ POLİTİKASI TAM ANLAMIYLA İFLAS ETMİŞTİR"

7 Haziran seçimlerini de değerlendiren Kamalak, Seçimlerin Türkiye için çok önemli olduğunu ve dış politikanın tam anlamıyla çöktüğünü söyledi. Kamalak, "Mevcut iktidarın dış politikası tam anlamıyla iflas etmiştir. Kim ne derse desin ne kadar basın mensubunu koro halinde şarkı söyletmeye ya da kalemşörlük yaptırmaya davet ederlerse etsinler. Güneş balçıkla sıvamak mümkün değil. Bugün Türkiye’nin dış politikası tam anlamıyla iflas halindedir. Bataklığa saplanmış vaziyettedir. Başta Suriye olmak üzere Irak, Libya, Mısır politikamız çıkmaz bir haldedir. Türkiye’yi bu bataklıktan çıkarmak bakımından önümüzdeki seçimler gerçekten büyük önem arz ediyor." dedi.

"MERKEZ BANKASI ÜZERİNDE YAPILAN POLEMİK, DOLAR’IN FİYATINI 35 KURUŞ ARTTIRDI"

Gündemde yer alan Merkez Bankası’na yönelik tartışmaları da değerlendiren Kamalak, "Son günlerdeki bir aylık tartışmanın bu ülkeye neye mal olduğunu biliyor musunuz. Merkez Bankası üzerinde yapılan polemik, Dolar’ın fiyatını 35 kuruş arttırdı. Bunun faturası Türkiye’nin Dolar cinsi dış borcu 432 milyar dolar olduğuna göre bunun faturası 151 milyar 200 milyon. Bu iş gücü bakımından 604 bin küsur gence iş imkanının heba edilmesi demektir. Olayın vahametini belirtmek bakımından ifade edeyim ki, 2015 yılı merkeze bütçedeki tüm personel ödeneği 119 milyar lira, bir aylık tartış, polemik sonucu kayba uğradığımız 151 küsur milyar." şeklinde konuştu.

“TÜRKİYE BİR KAOSA DOĞRU SÜRÜKLENMEKTE”

Hükümetin yasakları kaldırma vaadiyle yönetime geldiğin ancak yasaklarını gittikçe arttığını söyleyen Kamalak, şöyle devam etti: "Yazık ki yasaklar gittikçe arttırılmıştır. Şuan Meclis’te İç Güvenlik Paketi’miz var. Maliyeti nedir? Biz şunu ifade ediyoruz: özü itibariyle Türkiye’nin sosyal problemleri gün geçtikçe ağırlaştığı için, iç dinamikler rayından çıktığı için, iç barış bozulduğu için, Türkiye bir kaosa doğru sürüklenmekte. Sıkıyönetimi doğuracak haller belirmektedir. 6-8 Ekim olaylarını hatırlayınız. Hükümet o tür olayları bastırabilmek, önleyebilmek için sıkıyönetim ilan etmeden, sıkıyönetim tedbirlerini düşünmek zorunda kalmıştır. İç Güvenlik Paketi’nin maliyeti sürekli sıkıyönetim tedbirlerini uygulamaya koymaktır. Özü budur. Kanunda değişiklik ön görülüyor. Sıkıyönetim komutanlarının yetkileri valilere aktarılıyor. Ancak sıkıyönetim tedbirlerinden daha ağır sonuçlar ön görülüyor. Çünkü sıkıyönetim. Kaldırıldığı zaman. Sıkıyönetim kuralları askıya alınır. Burada sıkıyönetim ilan edilmeden sıkıyönetim tedbirleri valilere aktarıldığı için devam edecek demektir. Yani sürekli sivil sıkıyönetim var demektir."

"KENDİSİ İÇİN RİSK DOĞURMA İHTİMALİ BULUNAN PARTİLERE KAPATILMA İZNİ VERİR"

Parti kapatılma konusuna de değinen Kamalak, "Meclis’te bugünlerde yeni bir anayasa değişikliği var, siyasi partilerin kapatılması engelleyici veya öyle olduğunu iddia eden bir anayasa değişikliği, bu da aslında güçlüyü korumaya yönelik adaletsiz bir düzenlemedir. Sadece ve sadece iktidar partisinin kapatılmasını önleyebilir. Çünkü Meclis’in karar vermesi gerekiyor. Biliyorsunuz bakanların Yüce Divan’a gitmesi için de yine Meclis’in karar vermesi gerekiyor. Bakanlarla ilgili tezkere Meclis’e geldiğinde ne dediler, buradan selam olsun diyoruz Burhan Kuzu hocamıza, ‘niye gönderelim’ diyor. Oğlan bizim kız bizim, niye gönderelim. Gönderdiğimiz takdirde bizim de siyasi hayatımız biter’. Şimdi iktidar partisi kendisiyle ilgili kapatma tedbiri yönüyle ilgili bir talep gelse kendisinin kapatılması için evet der mi? Bu sefer ‘can bizim’ diyecektir. Peki, o zaman Meclis hangi partilerin kapatılmasına müsaade eder o zaman? Kendisi için risk doğurma ihtimali bulunan partilere kapatılma izni verir." ifadelerini kullandı.