CHP İstanbul Milletvekili Oktay Ekşi, Today’s Zaman Meclis Büro Şefi Ali Aslan Kılıç ile Kanaltürk TV muhabiri Uğur Telli’nin parlamento muhabiri kartlarının iptal edilmesini 'ilkel bir tepki' olarak değerlendirdi.

Konuyu Cihan'a değerlendiren CHP İstanbul Milletvekili Oktay Ekşi, "Hiçbir şekilde kabul edilemez bir uygulama bu. Bunun demokrasi ile hukuk anlayışı ile gazetecilerin işlevini bilmekle, milletvekilinin kendi yerini bilmesi ile hiçbir şeklide alakası olmayan ilkel bir tepki örneğidir." dedi.

Bir dönem Basın Konseyi Başkanlığı da yapan Ekşi, bir milletvekili bir gazeteciyi şikayet ettiyse; o gazetecinin niçin şikayet ettiğine veya bu konuda ne düşündüğüne ilişkin bir görüşünün alınması gerektiğini söyledi. Burada böyle bir şeyin yapılmadığına dikkat çeken Ekşi, Parlamento Muhabirleri Derneği'nin bu konuda ne yaptığına ilişkin de bir bilgi olmadığını belirterek, "Umarım bir tepki göstermişlerdir. Arkadaşlarının haklarını korumuşlardır. Eğer korumadılarsa çok ciddi bir meslek ayıbı orada da var demektir." ifadelerini kullandı.

Bu ilkel tepkinin kendisi açısından pek taze bir şey olmadığını dile getiren Ekşi, genç kuşaklar için belki de örneği olmayan bir uygulama olduğuna dikkat çekti. 1956 yılında kendisinin de içinde bulunduğu bir gazeteci grubunun da Meclis'e sokulmadığını hatırlatan Ekşi, şöyle devam etti: "Demokrat Parti iktidarı, toplantı ve gösteri yürüyüşleri diye bir kanun ortaya çıkarttı. Aynen bugünkü AK Parti gibi insanların toplantı ve gösteri yapma yürüyüşlerini olabildiğince boğan bir tasarı getirdi. O Meclis Genel Kurulu'nda görüşülürken arkadaşlarımızdan birisi tepki olarak ayağa kalktı, onunla birlikte hepimiz çıktık. Ancak yaptığımızın meslek açısından bir kusurlu tarafı vardı. Çünkü gazeteci gözlem sahibi olmak için oradadır. Bizim genel kuruldaki görüşmelerle ilgili tepki koyma hakkımız yoktu. Bu bizim kusurumuzdu. Nitekim Demokrat Parti'nin çoğunluğu, milletvekilinin talimatıyla kapıları kapattı ve biz tekrar balkona dönemedik. 13 gazeteci 8 ay süreyle Meclis'in dışında kaldık. Dediğim gibi bizim bunda kusurumuz vardı. 8 ay bizi Meclise sokmadılar, biz bu cezaya katlandık. Ama arkadaşlarımız çok ciddi bir dayanışma gösterdiler, her gün kendi yazdıkları haberleri çoğaltarak bizlere verdiler. Bizde görevimizi bu şekilde yerine getirmeye çalıştık. Ama burada bizimki kadar kusurdan söz edilmiyor. Yani gazeteci bir milletvekiline kendisini memnun etmeyecek bir soru soruyor. Gazetecinin münakaşaya girmesinden hiç haz etmem. Eğer arkadaşımız böyle bir şey yapmışsa onun da kısmen eleştirilecek bir tavrı var derim. Ama bu Meclise girmeyi yasaklama sonucunu doğuracak bir olay değil. Bu kararı veren ayıp etmiş, ilkel bir tepkiye kendileri alet olmuş oluyor. Diğer bir olayda da bir kameraman bir milletvekilinin odasını çekmiş. Eğer milletvekilinin odasının izin almadan çektiyse yanlış bir iş yapmış. Çünkü orada özel hukuk alanına müdahale söz konusudur. O gazetecinin ayıplanması meslek dünyasından teşhir edilmesi gerekebilir. Ama Meclise girmeyi yasaklama onun görevini yapmaktan alıkoyma son derece yanlış bir şeydir."