CHP Trabzon Milletvekili Avukat Haluk Pekşen, bünyesinde medya kuruluşlarının da yer aldığı Koza İpek Holding’e kayyum atanması kararının anayasal bir hak ihlali olduğunu söyledi. Yargının işlevinin yürütmenin talimatlarına kılıf hazırlamaya dönüştürüldüğünü belirten Pekşen, kararın ‘yok hükmünde’ olduğunu kaydetti. Kayyum olarak atananların da yargı adaleti adına işlev yapacakları için onların da bağımsız ve tarafsız olması gerektiğine vurgu yapan CHP'li vekil, atanan isimlere bakıldığında bağımsızlık ve tarafsızlık ilkesi değil, tam tersine ‘yandaşlık ve kayırıcılık’ ilkesi olduğunu vurguladı.

Hukukçu kimliği ile tanınan CHP Trabzon Milletvekili Avukat Pekşen, İpek Medya Grubu’na kayyum atanması kararını değerlendirdi. Kararın yok hükmünde olduğunu ifade eden Pekşen, “Mahkemenin kararının hukuka uygun olması ayrı bir şey, mahkemenin karar vermesi ayrı bir şey. Burada mahkeme bir karar vermiş, esas yok hükmünde bir karar. O kararı uygulama görevi de hükümete düşmüş. Bu belli ki Türkiye’nin taahhüt ettiği uluslararası sözleşmeler özellikle Avrupa İnsan hakları Sözleşmesi’nde haber alma hakkı olarak yer alan, basın özgürlüğü ve o basının haber verme hakkından haber alma hakkını elde eden yurttaşın hak ihlalidir. Bu açıkça bir anayasal hak ihlalidir. Haber alma özgürlüğü yürütmenin erkine siyasi gerekçelerle vermek anayasal hak ihlalidir. Böylesine bir hak ihlalini hiç kimsenin onaylaması mümkün değildir. Bir kurumun, bir tüzel kişiliğin mal varlığına el konulmasının temel gerekçesi siyasi muhaliflik olmuştur artık. Ne yazık ki, Türkiye bu ayıpla dünya basın tarihinde olmaması gereken çok ağır bir yere sürüklenmekte. Buna Türkiye’de hiç kimsenin sessiz kalmayacağını düşünüyorum.” şeklinde konuştu.

“İNSANLAR ÖTEKİLEŞTİRİLİYOR, TOPLUM KAMPLAŞTIRILIYOR”

Türkiye'nin giderek karartıldığını kaydeden CHP Trabzon Milletvekili, sözlerini şöyle sürdürdü: “Özellikle AKP’nin o kirli baskısının altında insanlar giderek daha da ötekileştiriliyor ve toplum kamplaştırılıyor. Buna toplumun her kesimi yasalardan kaynaklanan haklarıyla direnecektir. Buna kayıtsız kalmamız söz konusu olamaz. Burada önemli olan kimin gazetesine el konulduğu değil, gazeteye el konuşmuş olması. Gazete bize muhalif olabilir, rakip de olabilir ama gazetelerin zaten olmaları gereken bu. Onlar özgürce yazmaları için vardır. Dünyanın her yerinde toplum adına sorgularlar, toplum adına kamuoyu oluştururlar ve toplum adına konuşurlar. Burada benim adıma nasıl konuşacağına bir Sulh Ceza Hakimi karar veremez. Böylesi hakimlerin de bu ceza adalet sisteminden mutlaka ayıklanması ve bunların sistem dışına gönderilmesi gerekiyor. 1 Kasım’dan itibaren Türkiye’de çok sayıda bu anlamda adalet bakanlığında yeni bir işlemin oluşacağını düşünüyorum.”

“YARGIDA ÇOK BÜYÜK SİYASALLAŞMA VAR”

Yargıda çok büyük bir siyasallaşmanın olduğunu savunan Haluk Pekşen, Türkiye’nin gelmiş olduğu bu noktanın sebebinin de yargının siyasallaşmasına bağladı. Yargı siyasalaştıkça ülkede baskı ve baskıcıların gücünün de giderek arttığına işaret eden Pekşen, sözlerini şöyle sürdürdü: “O halde yapılması gereken ilk iş; başta Yargıtay ve Danıştay’ı arasından da HSYK’yı dünyanın saygın hukuk kurumları haline getirmektir. Bugün toplumun yargıya güveni yüzde 20’lere inmişse, bu kararlarla inmiştir. Yargı görevini yapan insanlar yargıç değillerdir. Artık ne yazık ki, böyle kararları verenlere yargıç demekte hepimiz zorlanıyoruz. Türkiye de bunları artık görüyor. Toplum bunlara kayıtsız kalmayacaktır.”

“İHSAS-I REY YAPILMIŞTIR”

Yargının işlevinin yürütmenin talimatlarına kılıf hazırlamaya dönüştüğünün bir kez daha ortaya çıktığına dikkat çeken CHP Trabzon Milletvekili, “Hükümet nasıl bir uygulama yapmak istiyorsa ona kendisi karar veriyor, yargıya gönderiyor, yargı görevini yapan hakim şahıs da onun uygulamasında görev alıyor.” şeklinde konuştu.

Pekşen, kayyum olarak atanan bazı isimlerin AK Parti’li ve hükümete yakın medyadan olması, hakimin kararının hemen ardından da isimlerin bile olmasını da şöyle değerlendirdi: “Demek ki çok önceden isimler belli. O halde yargıya ihsas-ı rey yaptırılmış. Yani yargının kararı yargı kararı değil, yürütmenin kararını icra etmekle görevli. Yargıçlar bağımsız ve tarafsız olmalı. Böylesi bir yargıç kararı bağımsız ve tarafsız olabilir mi? Bir karar bağımsız ve tarafsız değilse, bu bir yargıç kararı değildir. Onun için bu kararın yok hükmünde olduğunu düşünüyorum. Atanmış olan kayyumların da yargı adaleti adına işlev yapacakları için onların da bağımsız ve tarafsız olması gerekiyor. Atanın insanların bağımsızlık ve tarafsızlık ilkesi değil, tam tersine yandaşlık ve kayırıcılık ilkesi vardır. Yani bunların tamamı mutlak bir şekilde hükümete bağımlı ve hükümetin talimatlarını icra eden insanlardır.”