TBMM Genel Kurulunun 79. birleşimi saat 14.00'te yoklamasız açıldı. Birleşimi Meclis Başkanı Cemil Çiçek yönetiyor. Çanakkale Kara ve Deniz Savaşları Zaferinin 100. yıldönümü ve 18 Mart Şehitler Günü münasebetiyle özel oturum yapıldı. Özel oturum çerçevesinde siyasi parti grupları ve hükümet adına bir üyeye 20'şer dakikalık söz verildi.

AK Parti adına konuşan Naci Bostancı, sözlerine şehit ve gazileri rahmet ve minnetle anarak başladı. Böylesine büyük kayıpların yaşandığı, büyük tarihsel sonuçlar çıkartan olaylar milletlerin kolektif hafızasında da çok önemli bir yer edindiğini belirten Bostancı, aradan yıllar geçse bile o yerin nasıl bir yer olduğunu anlatan görüntülerle, hâllerle gündelik hayatın içinde de karşılaşıldığını ifade etti. Bostancı, şöyle devam etti: "Çanakkale'de büyük kahramanlıklar yapıldı, bir kısmını tarih yazıyor. Ama Çanakkale savaşlarının seyrini değiştiren en önemli kahramanlıklardan birisi -bütün o kahramanlar adına söylüyorum- 25 Nisanda, Conkbayırı'nda, büyük devlet adamı Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün gelen Anzaklara karşı bizim askerlerimizi Sizin dönmenizi değil ölmenizi emrediyorum. Süngü takın ve yatın! diyerek askerleri oraya yatırıp o tarihî anda, bir anda savaşın seyrini değiştiren o kararı vermesidir. Ruşen Eşref Ünaydın'a bu hatırasını anlatırken O sırada bilmiyorum, bilinçli miydi, değil miydi ama bir önsezi, bir mevcut hâlin insana kazandırdığı bir durum. O çerçevede, hiç tereddütsüz, o tehlike anında, o varlık yokluk anında bu kararı verdim. Elinde mermisi olmayan askeri süngü takıp yatırarak gelen düşmanı engelledim ve 57'nci alayın zaman kazanmasını sağladım. diyor. Büyük devlet adamları böyledir. Atatürk, bu tarihte çok önemli işler yaptı. Manastır'da okuduğu okula gitmiştim, ziyaret ettim. Manastır'daki ufuktan Anadolu'ya baktığımda evet, bu sarı çocuğun, bu mavi gözlü çocuğun çok önemli işler yaptığı çok açık, çok ortada. Tarihî kendi gerçekliği içerisinde her yönüyle birlikte görmek lazım. Ama unutmayalım, Mustafa Kemal ve arkadaşları, oradaki generaller, oradaki Mehmetçikler bu kahramanlık hepsinindir arkadaşlar ve hepsinin hatırası olarak bize intikal etmiştir."

CHP Grubu adına konuşan İhsan Özkes ise Birinci Dünya Savaşı başladığında ekonomik ve teknolojik olarak yoksun olan Osmanlı Devletinin, yanlış politikalar sonucunda kendisini bu Çanakkale Savaşı'nın içinde bulduğunu ifade etti. Çanakkale Savaşlarının çeliğe ve ateşe etin ve kemiğin kendisini savunması olduğunu dile getiren Özkes, "O kadar çetin bir savaş yaşanıyordu ki Mustafa Kemal Atatürk Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum. diyordu. Mehmet Akif bir şiirinde Öteden saikalar parçalıyor afakı;/ Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;/ Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;/ Sönüyor göğsünün üstünde o aslan neferin. diyordu." diye konuştu.

"Çanakkale bir ölüm kalım savaşıdır. Bütün bir milletin mutlaka ama mutlaka zafere odaklanmış bir şekilde Ya İstiklal ya ölüm! kararının verilişidir Çanakkale." diyen Özkes, "Atatürksüz Çanakkale Savaşı tarihi yazılamaz. Çanakkale Zaferi önce Yüce Allah'ın sonra Ulu Önder Atatürk ve nice isimsiz kahramanların eseridir. Çanakkale Zaferi'nde Atatürk'ün oynadığı askerî rolü unutmamamız gerekir." dedi.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına konuşan Yusuf Halaçoğlu da "Çanakkale Savaşları, kendi kulvarında dünyanın en büyük olaylarından biridir. Yokluk varlığı, iman küfrü, tevazu ve mahviyet kuru gururu perişan etmiştir. Mevzuya böyle yaklaşıldığında Çanakkale'den çıkarılabilecek pek çok ders vardır. Her şeyden evvel Çanakkale'nin savaş yoluyla geçilemeyeceği bütün dünya tarafından görülmüş ve kabul edilmiştir. O dönemin süper güçleri İngiliz ve Fransız orduları, onların isimlendirmesiyle 'Yenilmez Armada' olarak bilinen orduların dahi yenilebilir olduğu bütün dünyaya ispat edilmiştir. Tarihin hemen her döneminde dünyanın dört bir tarafında problem çıkaran, baş ağrıtan, âdeta çıbanbaşı durumundaki, üzerinde güneş batmayan imparatorluk tarihindeki en büyük hezimet ve asker kaybıyla büyük bir prestij kaybına uğradı. Çanakkale geçilemeyince Birinci Dünya Harbi uzadı. Sıcak denizlere inme, yıkılan Osmanlı pastasından pay alma ümidiyle ittifak devletlerinin safında savaşa katılan Çarlık Rusyası da Çanakkale'den geçip kendine ulaşacak ittifak kuvvetlerinin yardımını elde edemediği için iç karışıklıkların üstesinden gelemeyerek Bolşevik ihtilaline boyun eğmiştir. Doğusundaki son karakolunda kardeşlerinin ölüm kalım mücadelesine seyirci kalan Âlemiislam, Türk ordularının muzafferiyetiyle bayram yapmıştır. Tarihin felsefesini yapanlar bundan daha pek çok netice ve ders çıkarabilirler." şeklinde konuştu.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına konuşan Abdullah Levent Tüzel, "Bütün grupların ortak değerlendirmesiyle birlikte Çanakkale şehitlerimizi ve Çanakkale'deki o büyük zaferi anıyoruz. Bu, emperyalistlere karşı verilen mücadelede hayatlarını kaybetmiş atalarımızı, büyüklerimizi bir kez daha saygıyla, hürmetle anıyoruz." ifadelerini kullandı.

Tüzel, "Anadolu'nun bağrından kopup gelen Türk, Kürt, Arap, Çerkez, Alevi, Ermeni, bütün milliyetlerden, bütün uluslardan, bütün inançlardan bizim insanımız cephede amansız bir mücadele verdiler. Bütün yoksunluklara rağmen gerçekten büyük bir kahramanlık, adı gibi büyük bir destan yazdılar ama onlar emperyalist işgalcilere karşı yurdunu savunmak, geleceğine sahip çıkmak adına gerçekten bir mücadele verdiler. Şimdi, bugün yine destan yazmaktan söz edenlere hatırlatmada bulunmak istiyorum. İşgalcilere karşı savaşmak, yüreklice mücadele etmek başka bir şey, bugün kendi evladına, bu ülkenin gençlerine 'Demokrasi, özgürlük, eşitlik, yaşam hakkı istiyoruz.' dediği için kurşun sıkmak, gaz fişeği atmak, şiddet uygulamak, devlet terörü estirmek başka bir şey. Bunun adı destan olmaz, bunu öncelikle bu Çanakkale şehitlerimiz ve Çanakkale Savaşı'ndaki kahramanlıkları anarken bir kez daha hatırlamak, hatırlatmak istedim." diye konuştu.

AKP hükûmetinin, son yıllarda, Çanakkale Deniz Zaferi ve ardı sıra da kara savaşlarında insanlarımızın fedakârlıkları üzerinden çokça bir siyasi malzeme konusu yaptığını dile getiren Tüzel, şöyle devam etti: "Kürt sorunu hiçbir zaman ülkemizde yaşayan Kürtlerin sorunu olmadı. Kürt sorunu, işte o cephede, Çanakkale Savaşı'nda savaşan bütün o ecdadımızın torunları olan bugün hepimizin sorunu oldu, başta Türk halkı olmak üzere hepimizin sorunu oldu çünkü eşitlik, özgürlük, demokrasi olacaksa bütün ülke için olacak ama doksan iki yıllık bir cumhuriyetle gelmiş olduğumuz nokta o tarihî mücadeleye yakışır, denk düşer bir vaziyette midir? Öyle değildir. Ne Çanakkale o döktüğü kanları hak eder bir durumdadır, Çanakkale ilini kastediyorum, bir tarafta tersanesiyle, termik santralleriyle, döküm tesisleriyle, çevre tahribatıyla, kırsalındaki ağaç kesimiyle, maden ocaklarıyla, taş ocaklarıyla başka türden bir yangın, alev içerisindedir. Öbür tarafıyla, yurdumuzun yüzde 20 oranındaki işsizliği, genç işsizliği, Çanakkale'de yaşayanlar yani o mücadelenin torunları, milyonlarca genç bugün işsiz durumdadır. O gün cepheye silah taşıyan, o gün savaşan kocalarını, eşlerini, erkeklerini bekleyen kadınlar, Türkiye'nin kadınları şimdi ne durumdadır? Aşağılanmakta, küçümsenmekte, cinsiyetçi ayrımcılıkla her gün her gün yeniden üretilen, ailede, sokakta, kahvede, devlet kurumlarında, eğitim alanında her gün kadını daha kötü bir yere doğru itekleyen ve üzerine şiddeti sevk eden ne yazık ki Türkiye'nin kadınları bu noktadadır. İşte en büyük problemimiz, halkların bir arada yaşayacağı, düşmanlaştırıcı, ayrımcı olmayan bir dille bugün bu sorunlara yaklaşmak. O nedenle, tarihimizdeki kahramanlığı anarken öbür taraftan, yaptığımız yanlışlıkların ve bugün bizi bekleyen başkaca bela ve tehditleri savuşturmanın -emperyalist güçlerden kaynaklı- tek çıkış yolu bunları doğru aydınlatmak, Kürtlerden, Ermenilerden, Alevilerden, bütün zulüm görmüş, ayrımcılık görmüş, baskı görmüş, kırımlara uğramış bizim insanlarımızdan özür dilemekten ve onların isteklerine yanıt vermekten geçmektedir. Gerçekten hatalardan ders çıkartarak ilerlemek bugün işte içinde bulunduğumuz her tür yoksunluğu da gidermek açısından tek çıkış yolu olacaktır. Yoksa hak isteyenlere karşı baskıcı, otoriter bir yönetim, ülkeyi istediği gibi tek başına yönetmek, benim dediğim olsun, beni eleştirenler tutuklansın… O nedenle tarih, bizim tarihimiz, gerçeklikler bizim gerçekliklerimiz ve bir arada yaşama irademiz hâlâ son derece güçlü ve kuvvetli ama en büyük ihtiyaç demokratik bir ülkeye olan ihtiyaç. Herkesin utanmadan, sıkılmadan, onuruyla, bütün haklarıyla, özgürlükleriyle katılacağı bir toplum yaşamı yani toplumsal barış, bunun yolunun da nereden geçtiği son derece ortada."

Tüzel'in açıklamalarına tepki gösteren Naci Bostancı, "Çanakkale üzerine özel bir oturum yapıyoruz. Levent Bey'in de konuşmasının sonunda ifade ettiği gibi, birlikte yaşama iradesine katkı yapmamız gereken bir nitelik taşıdığı için özel oturum yapıyoruz fakat gündelik, polemikçi bir siyasal dille Çanakkale arasında bağ kurmuş, bununla yetinmemiş, gündelik dilin içerisinde Sayın Cumhurbaşkanımıza ve Başbakanımıza yönelik hak etmedikleri ağır eleştirilerde bulunmuştur." ifadelerini kullandı.

Hükümet adına konuşan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam, "Çanakkale Osmanlı coğrafyasının bir manzumesidir. Osmanlı topraklarının dört bir tarafından gelen genç-yaşlı, kadın-erkek 100 binlerce insan yaşadıkları coğrafyaya sahip çıktılar. Gerçek manasıyla yedi düvele karşı muazzam bir direnç göstererek Çanakkale ruhunu ortaya çıkardılar. Ebediyete intikal eden bütün Mehmetlerimize Allah'tan rahmet diliyorum, gazilerimize, kahramanlarımıza şükranlarımı bir kez daha ifade ediyorum. Çanakkale Deniz Zaferi'nin 100'üncü yıl dönümünü ve Şehitler Günü'nü kutluyor, bu aziz günde bütün milletimi saygıyla selamlıyorum." diye konuştu.