Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu'nda 17/25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturması kapsamında Ekonomi eski Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan, İçişleri eski Bakanı Muammer Güler, Avrupa Birliği eski Bakanı Egemen Bağış ile Çevre ve Şehircilik eski Bakanı Erdoğan Bayraktar için Yüce Divan oylaması yapılıyor. Oylamalarda 276 krizi çıktı. Muhalefet partileri, Yüce Divan oylamasında kabul oylarının 276'nın altında olduğunu belirterek sonuca itiraz etti. Bunun üzerine usül tartışması yapıldı.

HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, "Burada ortaya çıkan bu oy tablosuyla Soruşturma Komisyonunun raporu kabul edilmiştir gibi bir sonuç çıkamaz çünkü salt çoğunluk için gerekli olan 276 sayısına ulaşılmamıştır. Kaldı ki oyladığımız şey siyasi parti gruplarının vermiş olduğu önergelerdir. Siz 'Kelime oyunlarına takılmayalım.' diyorsunuz ama biz, bizim irademizle böyle bir cümle kullanıp kullanmamanızın son derece önemli olduğunu düşünüyoruz. Dolayısıyla, siz Başkanlık Divanı olarak oylamış olduğunuz önergenin kabul ya da reddedildiğini ancak Genel Kurula ifade edebilirsiniz. Burada ortaya çıkan tablo açıktır ki toplum vicdanına, halkın vicdanına, kamu vicdanına açıklanmayan bir tablonun Genel Kurulda da net olarak açıklanamaması şeklinde tezahür etmiştir. Dolayısıyla, AK Parti Grubu içerisinde de Soruşturma Komisyonunun raporunu içine sindiremeyen, bu nedenle bu raporun aleyhine oy kullanan vekil arkadaşların da iradesini yok saymış olursunuz. Biz bu tutumun doğru olmadığını düşünüyoruz. Başından beri özellikle uyarıyoruz, bu Komisyonunun bütün çalışma süreci boyunca kamuoyunda yoğun tartışmalar olmuştur, halkın vicdanı rahatlamamıştır. Burada özellikle soruşturulan Sayın Bakanların gelip bu kürsüden 'Ben aklanmak için Yüce Divana gitmek istiyorum.' çağrısının ne kadar önemli olduğunu defalarca ifade ettik. Bakın, bu söylemimizin ne kadar haklı olduğu ortaya çıkıyor. Şu anda AK Parti Grubu içerisinde de ortaya çıkan bu tabloyu içine sindiremeyen büyük bir grup milletvekilinin durumu ortada. Dolayısıyla, hâlâ bekleriz ki Sayın Bakanların gelip bu tablodan sonra -yani salt çoğunluğu elde edemedikten sonra- burada kendi istekleriyle 'Biz aklanmak üzere -böyle kelime oyunlarıyla değil- Yüce Divana gitmek istiyoruz, Yüce Divanda elimizdeki belgelere güveniyoruz, o belgelerle de göğsümüzü gere gere aklanacağız.' şeklinde bir irade beyanında bulunmaları gerekiyor. Biz muhalefet partisi olarak diyoruz ki: Böyle bir durum yoktur, göğüslerini gere gere Yüce Divanda aklanma durumları söz konusu değildir. Toplum vicdanı da, kamu vicdanı da, Genel Kuruldaki mevcut sayısal tablo da bunu gösteriyor diyorum" diye konuştu.

MHP Grup Başkanvekili Yusuf Halaçoğlu, "Bu önergeye, bu ikinci önergeye, 258 milletvekili hayır dedi. Yani sizin parti grubunuzun milletvekili sayısı 312, neden 258 kişi hayır dedi -diğerleri yok bunun içerisinde- yani 276'yı neden bulamadınız? Çünkü onlar da vicdanen bunun hayırla sonuçlanmasının kendilerini aklamayacağını çok iyi biliyorlar ve vicdanları rahat değil. Şimdi, her şeyden önce, yani ne derseniz deyin ama 264'ten 258'e düştüğünüz yani bunu da bir kenara bırakamazsınız. Nasıl önergenin kabulü için 276 gerekiyorsa ve aynı şekilde bu komisyon raporunun kabulü için 276 gerekiyorsa aynı şekilde komisyonun raporunun onaylanması için de 276 gerekir. Niçin? Şimdi şöyle düşünün: 258 evet çıksaydı 241 de hayır çıksaydı ne diyecektiniz? Yine rapor reddedildi diyecektiniz. Diğer taraftan, bakın, siz vekâleten oy kullandırıyorsunuz. Gizli oylama diyorsunuz, gizli oylamada vekâleten oy kullanmanın adı nerede yazıyor? Herhangi bir yerde yazmıyor. Onu da başkasına kullandırıyorsunuz yani şurada vekâleti duruyor işte, Sayın Bakanın vekâleti burada. Kime demiş? Nurettin Canikli kullansın demiş, ona vekâlet vermiş. Niye o kullanmadı? Hangi sebeple kullandırmadınız? Dolayısıyla vekâletin o zaman anlamı nedir, neden bunları veriyorsunuz? Diğer taraftan, 4 bakanın bu vesileyle aklanması mümkün olmadığı gibi, aynı şekilde 4+9+245 milletvekili bu yolsuzluktan suçlu duruma düşüyor, vebalini sırtına alıyor bunların. Yarın bunun vebalini göreceksiniz. Kamuoyunda aklanamamışsınızdır. Siz kendinizi aklayamadığınız gibi kamuoyunda da aklanamadınız. Dolayısıyla, ne yaparsanız yapın bu konuda en doğru yol, mademki kendinizden eminsiniz, herkese diyorsunuz ki 'Böyle bir delil yoktur.' o zaman korkmadan Yüce Divana gönderin, o insanları da, o 4 bakanı da vebalden kurtarın. Kamuoyuna çıktıkları zaman şaibeli olmaktan onlar da çıksın, onlar da kurtulsunlar. Siz onlar adına aslında onları mahkûm ediyorsunuz" şeklinde konuştu.

AK Parti Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş da "Öncelikle, İç Tüzük'ün 63'üncü maddesinde bu usul tartışmasına yer olmadığını işaret etmek istiyorum çünkü İç Tüzük'ün 63'üncü maddesi açık ve net: Görüşmeye yer olup olmaması. Şu anda gündemimiz belli, Danışma Kuruluyla bu işi yaptık. Başkanı gündeme davet -Başkan zaten gündemde- veya Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma usullerine uymaya davet. Başkan, önümdeki örneklerde de 1999 yılından bu tarafa yapılmış soruşturma komisyonu raporlarının sonuçlarıyla ilgili paralel bir açıklama yapmış, orada da bir problem yok. Bir konuyu öne alma veya geriye bırakma. O da olmadığına göre, İç Tüzük'ün 63'üncü maddesine göre usul tartışması açılması tamamen yanlış. Bakın, Sayın Halaçoğlu az önce dedi ki: Milletvekilleri gizli oylamada şunları yapacak, bunları yapacak. 2001 yılında bu Anayasa değiştirilmiş. 2001 yılından önce yapılan bütün soruşturma komisyonu önergeleri açık oylamayla yapılmış, 2001 yılında gizli oylamaya geçilmiş. Yani, değerli milletvekilleri, bu Türkiye Büyük Millet Meclisi gizli oylamayı o Parlamentoda, 57'nci Hükûmet döneminde 21'inci Dönem Parlamentosuna almasına rağmen, kendi oylarıyla çıkarmalarına rağmen Anayasa'daki gizli oylamayı ilk defa ihlal eden durum ortaya çıkmıştır. Mesela, biraz önce Sayın Mehmet Akif Hamzaçebi ifade ettiler, dediler ki: Değerli milletvekilleri, İç Tüzük'ün 112'nci maddesinin (5)'inci fıkrası Komisyonun Yüce Divana sevk etmeme yönündeki raporlarının reddi, ancak, Yüce Divana sevke dair verilen ve sevk kararının hangi ceza hükmüne dayanacağını gösteren bir önergenin kabulüyle mümkün olur. hükmünü taşımaktadır. Bu hükme göre, Başkanlığımıza Yüce Divana sevke dair bir önerge verilmemiştir. Bu itibarla Komisyon raporu benimsenmiştir efendim. Bütün örnekler bu şekilde. Yani, şimdi bütün örnekler bu şekildeyken şu anda kalkıp da İç Tüzük'ün geçmişteki uygulamaları yanlış, bütün uygulamalar, icraatlar yanlış diye ortaya çıkıp yeni bir İç Tüzük ihdas etmek herhâlde anlamlı değildir diye düşünüyorum." dedi.

CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, şunları söyledi: "İç Tüzük'ün Soruşturmanın sonuçlandırılması başlıklı 112'nci maddesinin ilgili fıkrası şöyle diyor: Komisyonun Yüce Divana sevk etmeme yönündeki raporlarının reddi ancak Yüce Divana sevk yönünde verilen bir önergenin kabulüyle mümkün olur. Yüce Divana sevk yönünde verilen önergeler 2 eski Sayın Bakanla ilgili olarak yapılan oylamada kabul edilmedi. Dolayısıyla, Yüce Divana sevk edilmeme yönünde Genel Kurul bir irade ortaya koydu bunda kuşku yok. Sorun: Bu oylamanın sonucunu Sayın Başkan ilan ederken Önerge kabul edilmemiştir dedikten sonra, o hâlde Meclis Soruşturma Komisyonu Raporu kabul edilmiştir cümlesindedir. Sadece, Yüce Divana sevk önergesi kabul edilmemiştir. Eğer illa Genel Kurul iradesini yorumlayacak isek, Genel Kurul iradesi Meclis Soruşturma Komisyonu Raporu'nun reddi yönündedir çünkü red yönünde çıkan oylar, İç Tüzük'te yazılı olmamakla birlikte salt çoğunluk olan 276'yı bulmuş değildi. Size bir örnek vermek istiyorum: Varsayalım ki, Yüce Divana sevk yönünde bir önerge yok. Biz Meclis Soruşturma Komisyonu Raporu'nu yine burada görüşeceğiz, İç Tüzük emridir bu. Görüşeceğiz ama Meclis soruşturma komisyonu raporu oylamaya sunulmayacak çünkü Yüce Divana sevk yönünde bir talep yok. Sadece görüşülecek ve kalacak. Böyle bir durumda oylamaya sunulmayan bir rapor kabul edilmiştir veya reddedilmiştir gibi bir sonuca yönelik olarak bir işleme tabi tutulmayan rapor bizim şimdi bu akşam yaşadığımız örnekte Meclis Soruşturma Komisyonu Raporu kabul edilmiştir. gibi bir sonuca bağlanamaz; bu, İç Tüzük'e aykırıdır. Sayın Başkan, eğer bu tutumunda ısrar eder, bu tutumunu değiştirmez ise eylemli İç Tüzük ihlali yapmış olur. İç Tüzük açık. Yüce Divana sevk yönünde verilen önergeler reddedilmiştir. Sayın Başkanın ilan etmesi gereken sonuç budur. Meclis Soruşturma Komisyonu Raporu'nun Genel Kurul tarafından kabul edildiğine ilişkin bir irade yoktur. Sayın Başkan, her oylama öncesinde önergeleri okuyor, içeriğini okuyor ve ondan sonra oylamaya geçiyor. Oylanan rapor değil arkadaşlar. Tutum yanlış. Bugüne kadarki uygulamaların böyle olması Başkanlığın tutumunun doğru olduğunu anlamına gelmez."