Demokratik Sol Parti (DSP) Genel Başkanı Masum Türker, İstanbul Adalet Sarayı’nda şehit edilen savcı Mehmet Selim Kiraz olayı için "Bu konu Türkiye’de hem güvenliğin nasıl itibar kaybettiğini hem de güvenlik içinde polisler arasında son zamanlarda yaşanan çatışmanın kalite yerine, deneyim yerine deneyimsizliğin ve kalite dışı atamaların nelere mal olduğunu gösteriyor." dedi.

DSP Genel Başkanı Türker, Sheraton Otel’de ‘Türkiye Yem Sanayicileri Birliği 34. Olağan Genel Kurul’ toplantısına katıldı. Program öncesi Cihan Haber Ajansı'na konuşan Türker, Çağlayan'daki, İstanbul Adalet Sarayı’nda rehin alındıktan sonra şehit edilen savcı Mehmet Selim Kiraz olayını değerlendirdi. Türker, “Bu konu Türkiye’de hem güvenliğin nasıl itibar kaybettiğini hem de güvenlik içinde polisler arasında son zamanlarda yaşanan çatışmanın kalite yerine, deneyim yerine deneyimsizliğin ve kalite dışı atamaların nelere mal olduğunu gösteriyor." ifadelerini kullandı.

“OLAYIN ELEKTRİKLERİN KESİLDİĞİ BİR ANDA GELMESİ DE ŞÜPHEYİ ARTIRAN BİR OLGU”

İlk yapılan açıklamalarda savcının ağır yaralı olduğu söylendiğini kaydeden Türker, “Oysa hastane rektörü ve sağlık müdürünün birlikte yapıldığı açıklamada ise hastaneye getirildiği zaman savcımızın aslında kalbinin durduğu ve solunumun olmadığı söyleniyor. Yani o gittiği zaman ölüm gerçekleştiği ortaya çıkıyor. Bu bile Türkiye’de bazı şeyleri karanlık bırakmakta ve iki diğer teröristin öldürülmesi de bu olayın azmettiricilerini ancak bir örgüt adı altında ortaya koyuyor. ‘Avukatlar cübbe ile girdi’ deniyor. İnşallah bunları kameralarda da görürler. Avukatlar adliyeye girerken cübbeyle girmiyorlar. Çoğunluğu ya cübbesini çantasında taşıyor ya da baronun cübbelerini kullanıyor. Cübbeli olarak girmeye kalkışmalarının ilk etapta şüphe uyandırması gerekiyordu. Burası da karanlık bir nokta. Bu olayın elektriklerin kesildiği bir anda gelmesi de şüpheyi artıran bir olgu.” şeklinde konuştu.

“HEPİMİZ DİNLENİYORUZ, NEDENSE TERÖRİSTLER ELLERİNİ KOLLARINI SALLIYORLAR”

Türker şöyle devam etti :”Bu olayı hem adalet dağıtan yargı mensuplarına bir gözdağı vermek olarak değerlendiriyorum. Hem Türkiye’de adaletin yozlaşmasının, yozlaştırılmaya çalışılmasın ne kadar tehlikeli olduğunu hepimizin düşünmesi gerektiği bir noktaya getirilmiştir. Buradan özellikle bu olaya tevessül eden terör faaliyetini hem azmettiren hem teröristleri kınıyorum, lanetliyorum. Bir insanın hayatı o kadar ucuz şekilde harcanmamalı, hele yargıda yetişmiş bir kişi için. Gerekçe ne olursa olsun bir yargı mensubuna bunu yöneltmek Türkiye’deki kuvvetler ayrılığı ilkesinin bir başka şekilde ihlaline yol açmak ya da yol açılabileceği hissini vermektir. Bu kadar para veriliyor istihbarata. Güçlü istihbarat örgütlerimiz var. Siyasiler, hepimiz dinleniyoruz nedense teröristler ellerini kollarını sallıyorlar. Türkiye’de bu istihbaratın bile Türkiye’nin çıkarları için değil, siyasetin çıkarları için yönlendirildiğini ortaya koyan bir olaydır. Bırakın oradan nasıl geçtiklerini, bunların böyle bir eylem yapacaklarını istihbaratta neden mevcut olmadığını sorgulamak gerekir.”

“BU DEMEKTİR Kİ, TÜRKİYE HER AN HER YÖNÜYLE ÇÖKERTİLEBİLİR”

Türkiye’nin 79 ilinde gerçekleşen elektrik kesintisini değerlendiren Türker, kesintinin Türkiye için ciddi bir uyarı niteliği taşıdığını ifade etti. Türker, “Bu elektrik kesintisinin yaşandığı düne yakın günlerde özellikle nükleer enerji için yapılan lobiyi dikkate alırsak hem elektronik olarak iletişimin kesilmesi hem manuel iletişimdeki sıkıntılar ortaya koydu ki Türkiye’de dışa bağımlılığı yalnız enerji ile hayatı felç edecek noktaya gelmiş. Belki de şu anda nükleer ile yapılan propagandanın da görüntüsü dışa bağımlı olmamakla birlikte özellikle kuruluşların ağırlıklı olarak yabancı sermaye ile oluşu aynı şeyi düşündürüyor. Bu kesintinin meydana gelmesi ve anında giderilememesi Türkiye’nin böylesi bir siber ortamda hazırlıksız olduğunu ortaya koyuyor. Bu demektir ki, Türkiye her an her yönüyle çökertilebilir. Bu konuda da dün yaşananlar her ne kadar bir panik yaşanmadıysa da önümüzdeki dönemlerde bunun çok daha farklı olacağını düşünüyoruz. ” diye konuştu.

"TÜRKİYE'NİN ENERJİ İLE İLGİLİ STRATEJİSİNİ GÖZDEN GEÇİRMESİNİ GEREKLİ KILMIŞTIR"

Konunun siyasete de alet edildiğini gördüklerini söyleyen Türker, sözlerini şöyle sürdürdü: “Elektrik kesintisiyle ilgili esas bakan yurt dışındayken bakanın açıklamaları beklendi. Oysa bakan madem yurt dışında bakan yardımcılığı diye bir müessese var. O müessese devreye girmeli. Siyasi otorite olarak özellikle idarenin başında müsteşarlık var. Müsteşarlık herhangi bir açıklama yapmadı. Teknik olarak da şu ana kadar Türkiye bu konuda tatmin edilmiş bir açıklamayla karşılaşmış değil. Bu kesintinin özellikle İran’dan ikmali yapılanlar ile de olmaması başka bir açıdan da önemli. Belli kesimler Türkiye’nin de İran'la bozuşması halinde bu 79 il dışında 81 ili ve bütün ilçeleri kapsayacağını gösteriyor. Türkiye’nin enerji ile ilgili stratejisini gözden geçirmesini gerekli kılmıştır. Ama en önemli ortaya getirdiği konu enerji sektöründeki özelleştirmenin yanlışlığını da ortaya koymuştur.”

“AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİNDE BİLE ENERJİ BU KADAR ÖZELLEŞTİRİLMEMİŞTİR”

Parlamento'da iken incelediklerini, o zaman da enerjinin özelleştirilmeye çalışıldığını kaydeden Türker, “Böylesi bir deneyimin Amerika Birleşik Devletleri'nin eyaletlerinde yaşandığını ve o eyaletlerde özelleştirme sonrası elektrik kesintisi başta olmak üzere maliyetlerde ve diğer olgularda yaşanan olumsuzluklar dolayısıyla tekrar enerji dağıtımının kamu sektörünün eline geçtiği görülmüştür. Amerika Birleşik Devletleri'nde bile enerji bu kadar özelleştirilmemiştir. Bu yaşanan olgu Türkiye’nin özellikle son 12- 13 yılda tam bağımlı hale getirildiğini gösteriyor.” dedi.