CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, 2012/15 sayılı Başbakanlık genelgesiyle ilgili Danıştay'a yaptığı yürütmeyi durdurma başvurusuna ilişkin bilgi verdi. Kart, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Bakanlık bünyesindeki Maden İşleri Genel Müdürlüğünün görev, yetki ve sorumluluklarının kanunlarda tereddüde yer vermeyecek şekilde, açık ve amir hükümlerle düzenlendiğini söyledi.

Orman, mera ve çevre konularında da benzeri şekillerde devletin yetkili ve sorumlu olan bakanlıkları ve kurumları olduğunu dile getiren Kart, dava konusu genelgenin, bu alanlara da yasaya aykırı bir şekilde müdahale eden nitelikte olduğunu belirtti.

Kart, şöyle devam etti: "Başbakanlığın 2012/15 sayılı genelgesiyle, kamu kurum ve kuruluşları ile sermayesinin yüzde 50'sinden fazlası kamu kurum ve kuruluşlarına ait şirketlerin, kendi mülkiyetlerinde veya tasarruflarında bulunan taşınmazlarıyla ilgili olarak; kamu kurum ve kuruluşlarının, vakıf, dernek veya bunların şirketlerine, gerçek veya tüzel kişilere; satış, kira, irtifak, takas, tahsis, devir gibi her türlü tasarrufa yönelik işlemler için Başbakanlık'tan izin alınmasına dair düzenleme yapılmıştır. Başbakanlık'ın bu yetkileri doğrudan kendi sorumluluğuna almak istiyorsa, buna dair yasal düzenleme yapabilir. Yasal yetki ve görev, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın sorumluluğunda iken, Başbakanlığın genelge yolu ile satış, kira, irtifak, tahsis, devir gibi yetkileri kendi uhdesine alması, başlı başına görev ve yetki suiistimali niteliğindedir. Daha da ötesi; yasal anlamda 'Yok Hükmünde Olan' bir düzenleme söz konusudur."

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın asli görev ve sorumluluğuna, Başbakanlık tarafından yasal dayanak olmadan doğrudan müdahale edildiğini belirten Kart, yetki gasbı yapıldığını, yok hükmünde olan bir genelge olduğunu ifade etti. Kart, "Bağlı olarak kanunsuz emir ve talimatlar yoluyla işleyen illegal bir yapı, Başbakanlık bünyesinde oluşturulmuştur. Hukuk Devletlerinde bu nitelikte bir tablo kabul edilemez ve sürdürülemez. Başbakanlık bünyesinde oluşturulan bu illegal havuzun; kamu zararlarına, onarılamaz mağduriyetlere, sektörün işlemez hale gelmesine, 15-20 gün içinde sonuçlanması gereken yasal ve haklı başvuruların 1-1.5 yıl sürmesine ve bazen de sonuçsuz kalmasına yol açtığı bilinmektedir. Kamuoyunun bilgisine yansıyan bu illegal yapının ivedi olarak ve hukuk yoluyla sonlandırılması zorunluluğu vardır." dedi. Kart, yürütmenin durdurulması için Danıştay Başkanlığına dilekçe verdiğini ifade etti.

ABD’li 74 senatörün, Dışişleri Bakanı John Kerry’ye yazdıkları ortak imzalı mektuba yönelik bir soruya Kart, "Amerika'da, Avrupa Birliği ve Avrupa Parlamentosunda benzeri çağrıların yapıldığını biliyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı, sistemi kilitleyen; şuan Türkiye'nin Anayasal sistemi sayın Cumhurbaşkanı tarafından kilitlenmiş durumdadır. Bu gibi gelişmelerde sen kendi işine bak tavrıyla orada hamaset dilini kullanarak cevap verdiğini, bunun demokrasiyle bağdaşmayan bir uslup olduğunu hep ifade ediyoruz. Günümüzde demokrasi ve insan hakları sadece bir ülkenin kendi sorunu değildir. İnsan hakları, temel hak ve özgürlükler kendi iç sorunumuz olarak kabul edilemez. Günümüz demokrasilerinde artık bu gibi konular evrensel boyutuyla değerlendiriliyor. Bu tepkiler son derece önemlidir ve giderek de tırmanmaktadır. Çünkü Türkiye giderek özellikle iç güvenlik paketiyle ve en son Anayasa Komisyonunda görüştüğümüz siyasi parti kapatmak rejiminin Venedik Komisyonu ilkelerine uygun hale getirme gerekçesi adı altında aslında siyasi iktidarın 10 yıllık uygulamalarına geçmişe yönelik olarak ve geleceğe yönelik olarak da Anayasa ihlallerine af getirmeyi amaçlayan bir çalışmanın içinde."