Röportaj: NARİN DEMİRCİ

Türkiye’nin en başarılı stand-up’çılarından biri Atalay Demirci. Kendisine şair demeyen ama birbirinden güzel şiirlerin altında imzası olan bir şair aynı zamanda. Farklı renklerde olmayı seven ve sevenlerini şaşırtmak isteyen bir yapısı var. “Benim anlatmak istediğim hikayelerim var” diyor. Bunu kimi  zaman komediyle, kimi zaman şiirle yapıyor. Ancak o bunu oyunculukta da denemek ve insanların kafasında oluşan Atalay Demirci’den bambaşka bir Atalay Demirci’yi göstermek istiyor. “Bunun sebebi ise kendimi oyunculukta kanıtlama isteğim” diyen sanatçı, insanları şaşırtmak istediğini ve tek yönlü olmadığımı göstermeyi arzuladığını dile getiriyor. 

ACILARIN İÇİNDEN ÇIKAN MİZAH

Ünlü komedyen ile hem mizah üzerine, hem de hayata ve projelerine dair konuştuk. Öncelikle “Acılarımın içindeki mizahı yakaladım” ifadesini sorduk ona. ‘Acılardan nasıl bir mizah çıkabilir ya da çıkarılabilir?’i merak ettik. Acaba herkes yapabilir miydi bunu ya da yapabilirse işin püf noktası neydi? Sorularımıza içtenlikle cevap veren mizah ustası, “Acının içinden mizah tabii ki çıkabilir çünkü mizah hayatın içinden doğar. Hayatın içinde olanların tamamı da mizahın unsurları oluyor doğal olarak” diyor. İnsanların acı çektiğinde acılardan kurtulmak için tam ters istikamete doğru bakmaya başladığını belirtiyor. “İşte o noktada mizah duruyor” diyor ve “Ben mizaha uzaktan bakmak yerine benim gibi zor bir hayat geçirenlerin yönünü terse çevirmeye karar verdim ve şimdi olduğum yere de bu sayede ulaştım” ifadesine yer veriyor. 

“GÖSTERİ YAPMAMIN SEBEBİ ANLATMAK İSTEDİĞİM HİKAYELERİMİN OLMASI”

Atalay Demirci, geçtiğimiz yıllarda Yetenek Sizsiniz yarışmasında birinci oldu. Halbuki o bu yarışmadan önce de tanınan bir stand’upçı idi. Çok kez Kahramanmaraş’ta da gösteriler yaptı. Ancak yarışmayla birlikte tanınırlılığının daha da arttığını söylüyor. Yarışmanın kendisine daha fazla tanınmışlığın yanında getirdiklerinden başka götürdüğü şeyler olup olmadığını sorduğumuzda ‘Olumsuz olarak herhangi bir etkisi olduğunu söylersem nankörlük etmiş olurum” şeklinde yanıt veren Demirci, “Ama pek çok olumlu etkisi oldu. En başta daha fazla insana çok daha kolay şekilde ulaşmayı başardım. Eskiden özellikle turne yapmak maddi ve manevi anlamda oldukça yorucu olabiliyordu” derken yine bir komedyen edasıyla tebessüm ederek şöyle devam ediyor: “Bir çok turneme maddi yetersizlikler nedeniyle karayolu ile gitmek zorunda kalıyordum. Şimdi en azından bu durumu yaşamıyorum. Gösteri yapmamın sebebi anlatmak istediğim hikayelerim olmasıydı. Yarışma sayesinde beni tanıyan kitle dışında o zamana kadar benden haberi olmayan bir başka kitleye de ulaştım. Bu da benim için çok önemli.”

“TEK YÖNLÜ OLMADIĞIMI GÖSTERMEK İSTİYORUM”

Komedi, şiir, oyunculuk derken çok renkliliğini dışa yansıtmaya çalışan Demirci,  ‘En büyük hayalim bir sinema filmi yapmaktı’ diyor. Bunu da ‘Güvercin Uçuverdi’ ile gerçekleştirdiğini işaret ediyor. Ve oyunculuğunu ‘Muhteşem bir deneyimdi’ şeklinde değerlendiriyor ve en kısa zamanda tekrar yaşamak istiyor. ‘Ama bir sonraki filmimde bu zaman kadar insanların aklında yer eden Atalay Demirci tipolojisinden farklı bir karakter çizmek var’ diyen sanatçı, ‘Bunun sebebi ise kendimi oyunculukta kanıtlama isteğim. İnsanları şaşırtmak istiyorum, tek yönlü olmadığımı göstermek istiyorum. Bu nedenle de farklı bir rol oynamaya dair büyük bir hevesim var’ diye ekliyor.  

“YA SANATÇI YA DA DELİ DİYORLAR”

Farklı yapılara geçmişken çok güzel şiirler de yazdığını, ancak bir komedyen olduğunu, bir de oyunculuk yapmak istediğini söyleyince bu kadar farklı renge bürünebilmenin zor olup olmadığını, bu duygusal geçişleri nasıl başarabileceğini soruyoruz ona. Demirci bu soruya, “Dediğim gibi benim anlatmak istediğim hikayelerim var. Bu hikayeler nasıl anlatılmak istediklerini kendi belirliyorlar. Bazıları basit bir anlatıya gerek duyuyor, bazıları ise içinde bir melodi saklıyorlar. O melodiyi karşılayan ise şiir. Kendime kesinlikle şair demiyorum, öyle bir hadsizlik içinde bulunmam. Sadece hikayenin içindeki melodiyi karşılayan düz yazıdan öte mısralar olunca ortaya şiir formunda anlatılar çıkıyor” diye cevap verirken yine mizahçı kişiliğiyle şöyle devam etti: “Duygusal geçişler sadece bende olan bir durum değil siz dahil herkes bunu yaşıyor. Sadece bunu kendisine saklamak istemeyenler bir şekilde dışavurumda bulunuyor. O kişilere de ya sanatçı ya da deli deniyor zaten.” 

“KOMEDİYİ SEÇMEDİM, YAŞADIĞIM OLAYLAR BENİ KOMEDİ YAPMAYA İTTİ”

“Bu duygular içinden komediyi ön plana çıkardınız ve komedyen yönünüzle daha ön plandasınız. Neden komedi? Belki sizi şov programı izlemek için değil de şiir programınızı dinlemeye gelecektik. Komediyi seçmenize sebep nedir? Yani mesajın komediyle daha fazla kitleye ulaşabileceğini mi düşündünüz?” diye sormadan edemiyoruz ünlü komedyene. O da “Benim mesaj verme gibi bir kaygım yok” şeklinde bir ifadeyle yanıt vererek, insanın mesaj kaygısı içinde olursa gerçeklikten uzaklaşacağı söylüyor ve “Benim anlattıklarımdan bir mesaj almak tamamen dinleyiciye kalmış. Yaşadığı bir durumla anlattığım bir hikayeyi bir şekilde eşleştiren bir kişi hikayeden kendi hissesini çıkarıyor; ama bu benim özellikle peşinden koştuğum bir durum değil. Komediyi seçmedim, yaşadığım olaylar beni komedi yapmaya itti. Bundan da son derece memnunum” cümleleriyle açıklıyor neden komedi yaptığını.  

“BU ÜLKE MİZAH YAPMAK İÇİN ZOR BİR YER”

Bir stand-upçı olarak olabildiğince bütün stand-upçıları takip etmeye çalıştığını da ekliyor ve orijinal olmayan birisinin sahnede uzun süre kalabileceğine inanmıyor Atalay Demirci. Esas jürinin ise seyirci olduğunun altını çizmeden geçmiyor. “Seyredilmeye değer olma noktasında esas jüri halk. Buna benim şovum da dahil” derken Türkiye’de mizah yapanın zorluğundan bahsederek farklı bir bakış açısı getiriyor konuya. “Bu ülke mizah yapmak için zor bir yer, çünkü herkes komik” diyor ve şöyle devam ediyor konuşmasına: “Bunu da bildikleri için ilk başta komedi yapana önyargıyla yaklaşıyorlar. Her gösteride ilk başta bu duvarı yıkmaya çalışıyorsunuz bu da oldukça yorucu olabiliyor.” Argo, küfür ve bel altı espriler yapan stand-upçıları kastederek, insanlıktan götürdüğü bir şeyler olup olmadığı konusunda meslektaşlarının yaptıkları işler hakkında düşüncelerini almak istedik. Mevzuya yorumu şöyle oluyor sanatçının, “Mizah yaparak insanlıktan götürülecek bir şey olduğuna inanmıyorum. Bu oldukça izafi bir durum. İnsanların neye teveccüh gösterdikleri kendilerini ilgilendirir ve buna dair bir yargılamada bulunmak da bana düşmez. Çeşitlilik iyidir, seçme özgürlüğü iddia ve kalite getirir. Ben böyle düşünüyorum.”

“NASIL YAŞAMAK İSTİYORSAM İŞİMİ ÖYLE YAPIYORUM”

Komedyenlerden bahsetmişken Recep Demirkaynak ve Bekir Develi’yi soruyoruz Atalay Demirci’ye. Çünkü onlar da sahnede argo, küfür ve bel altı espri yapmadan mizah yapan komedyenler. Bu isimlerin halk tarafından ‘Muhafazakar stand-upçı’ olarak nitelendiğini hatırlatıp, kendisini bu şekilde tanımlayıp tanımlamadığını da soruyoruz. “Benim bu tarz tanımlarla işim yok. Yapmak istediğim işi, yapmak istediğim şekilde yapıyorum. Dediğim gibi seçme özgürlüğü iyidir, ben de seçimimi bu şekilde yaptım” diye cevap verirken kırmızı çizgilerini ekliyoruz sorumuza. Çünkü Atalay Demirci de sahnede argo ve küfür içerikli mizah yapmamasıyla dikkat çeken bir isim. Kırmızı çizgi tanımına şöyle açıklık getiriyor ünlü sanatçı, “Ailemle seyredebileceğim işlerin seyircisi olmak isterim, o nedenle seyircilerimin de beni aileleriyle rahatlıkla seyredebileceği işler yapmaktan hoşlanıyorum. Bunun adı bende kırmızı çizgi değil. Bu iş benim hayatım ve hayatımı nasıl yaşıyorsam, yaşamak istiyorsam işimi de öyle yapıyorum.” Alanında birçok deneyime sahip, çok noktada tecrübe edinmiş usta komedyen, ilerde komedyen olacak veya olmak isteyen gençlere de önce espri yapıp tebessüm ederek, “Bence sigortalı bir işe girsinler, komedi her zaman yapılır” diyor ama sonrasında sözlerini şöyle noktalıyor, “Şaka bir yana komik olmak sonradan edinilecek bir durum değil. Komiklik doğuştan geliyor. Anlatmak istiyorlarsa da yolları çok uzun ve zorlu; sabırlı değillerse bence hiç başlamasınlar.”