Safa Merve Kavakçı Olayı ve Sabreden Hep Kazanır

Abone Ol
Bilen biliyor ve hatırlayan hatırlıyor. TBMM’de “bu hanıma haddini bildirin” diye bağıran bir Ecevit vardı o zaman. DSP’li vekiller hepsi de TBMM’de birlik olmuş, kürsü önüne dizilmiş ve “dışarı, dışarı” diye tempo tutturmuşlardı. Demirel o zaman Cumhurbaşkanı mıydı? Mutlaka seyirci kalmıştır o. Ya da O da müstekbirlerden yana olmuştur. Çünkü Demirel’in mazlumlardan yana tavır aldığı ender görülmüştür.
Merve Kavakçı’nı Kardeşinin bu önemli gününde yemin törenini “Ecevit de keşke hayatta olsaydı da görseydi” demiyorum. “Demirel de keşke hayatta olsaydı da görseydi” demiyorum. Ecevit ve Demirel kafalılar çok bu Ülkede. Onlar görsün ve hırslarından kudursunlar.
Bu önemli gün vesilesi ile Merve Kavakçı'nın Yeni Akit Gazetesi'nde kaleme aldığı bugünkü yazının başlığı : "Yolun açık olsun Kardeşim." Yazı duygu dolu güzel bir yazı. Evet, Biz de bu temenniye katılarak tüm Milletimiz için "yolun açık olsun Türkiye" diyoruz.
Müslüman direnir, mücadele eder ve sabreder.  Ve sonuçta;
"Sabredenler hep kazanır."
ALLAH RIZASI VE HAKKIN HATIRI İÇİN ÇALIŞMAK VE ÇABALAMAK
Etrafınızdan çok duymuş ya da bizzat yaşamışsınızdır. 
"Şu kadar iyilik yaptım, bilmedi. Şu kadar yardım ettim, nankör çıktı."
Bu duyguları şahsi olarak bireysel ilişiklerinde yaşayanlar olduğu gibi umumun hizmetinde bulunup da karşılığını alamadığını iddia eden yetkililer, seçilmiş görevliler de olabilir. Bunlar da şu şekilde söylenirler: "Bu millete iyilik yaranmıyor, çalıştım ettim, yine de değerim bilinmedi."
Aday gösterilmeyen eski Vekil ya da eski Başkan da Parti Yetkililerine kızabilir: "Ne dedilerse yaptım, koştum, koşuşturdum, yine de yaranamadım, kullanıp da kağıt bir peçete gibi bir köşeye attılar."
Bu şekilde duygular yaşayanlar, ister şahsi, ister umumi ilişkilerde olsunlar, kendilerini kandırılmış ve adeta bir kenara atılmış hissederler.
Maalesef, eğer Hak rızası için çalışma yapılmamış ise, eğer Allah rızası için dostluklar sergilenmemişse, eski Arkadaşlar, eski Dostlar, eski Başkanlar, eski Bakanlar, eski Milletvekilleri içsel hesaplaşmalar içinde kendilerini yer bitirirler.
Ancak, Allah'ın rızası ve Hakkın hatırı için çalışanlar, sırf Ahiret için iyilik yapanlar çok rahattır. Bunlar iyilik yaptıklarında, yardım yaptıklarında ve tüm çalışmalarından sonra gerekli değeri göremediklerinde dahi oldukça huzurludurlar. Bu huzurun ve bu rahatın sebebi, "ben onun için ve sırf ona yaranmak için iyilik yapmadım ki, ben Allah rızası için, ben Hakkın hatırı için yardım ettim. Benim iyiliklerimi zayi etmeyecek ve Ahirette karşılığını verecek ve hatta bu Dünyada da benim iyiliklerime hemen karşılık verecek Allah var. Allah büyük, Allah bize yeter" diye düşündüğü içindir.
İşte bu düşünceler ve duygular huzur ve mutluluk sebebidir. Aksi halde, insan kendisini kullanılmış ve bir kenara atılmış hissedebilir. 
Ey İnsanoğlu, kendini kullanılmış bir kağıt peçete gibi hissetmemek için, ister bireysel ilişkilerinde, isterse resmi işlerinde tek bir ölçün ve tek bir beklentin olsun. O da, Allah rızası istikametinde davranmak, Haktan ve Adaletten ayrılmamak ve Kul'un heves ve isteklerine göre değil Hakk'ın (cc) âli hatırı için çalışmak ve çabalamaktır. Vesselam.
BİR SAHUR FIKRASI
"Adamın biri dinden diyanetten oldukça bihaber bir hayat sürüyormuş. Hanımı ise oldukça dindar imiş. Kadın, Ramazan ayı geldiğinde sahurda eşinin de uyanıp yemek yediğini, ancak, ondan sonra da gün boyunca yemek yemeye devam ettiğine bir sabretmiş, iki sabretmiş, bir sahur vaktinde "bre Bey, hem sahura kalkıyorsun, ondan sonra da oruç tutmuyorsun" diye sitem etmiş. Adam; pişkin pişkin şu cevabı vermiş: "Sahura kalkmayak da köklü mü gavur olak." :)))
Not: Sahurda kaleme aldığım beyitlere devam ediyorum. Yukarıda da bir sahur fıkrasını bu arada araya ekledik.
SAHURNAME -4
Kimi Kabe'yi, kimi de nefsini eder tavaf.
Kimi Allah ile birlikte, kimi de şeytandan taraf.
SAHURNAME -5
Mutluluk ve huzur getirir sanma esen her yeli.
Es bedenimize, es ruhumuza sen seher yeli.
SAHURNAME -6
İnsanın en mutlu olduğu yerin adıdır aile.
Birlik ve sevgi içinde ne dert kalır, ne gaile.