Türk Gastroenteroloji Derneği İkinci Başkanı, İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kadir Bal, bir çok hastalığın sebebinin obezite olduğunu söyledi.
Obezite, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından “Sağlığı bozacak ölçüde vücutta aşırı yağ birikmesi” olarak tanımlanıyor. Yetişkin erkeklerde vücut ağırlığının yüzde 15-20’sini, kadınlarda yüzde 30’unu yağ dokusu oluşturuyor. Erkeklerde bu oranın yüzde 25, kadınlarda ise yüzde 30’un üzerine çıkması durumunda obezite söz konusu.
Prof. Dr. Kadir Bal, obezitenin, vücut sistemleri (iç salgı bezleri, kalp, solunum, sindirim sistemi, deri, üreme ve kas-iskelet) ve psikososyal durum üzerindeki olumsuz etkilerden dolayı pek çok sağlık sorunlarına neden olduğunu belirtti. Obezite ile mücadelenin gerçekte pek çok hastalıkla mücadele demek olduğunu belirten Bal, "Yapılan çalışmalarda 10 kg verilmesi halinde diyabet, kalp hastalıkları, Hipertansiyon gibi hastalıklarda ilaç kullanımının yüzde 50 oranında tamamı ile ortadan kalktığı veya azaldığı, uyku apnesi ve horlamada da yine bu oranlarda düzelme olduğu saptanmıştır. Obezite oluşmadan önce korunma büyük önem taşımaktadır. Obeziteden korunma okul çağında başlamalıdır. Çocuk adolesan döneminde oluşan obezite, yetişme dönemi obezitesi için zemin hazırlamaktadır. Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması’nın yayımlanmamış ön raporuna göre; Ülkemizde 12 yaş ve üzeri bireylerin yüzde 71.9’unun egzersiz yapmadığı ortaya konulmuştur. Obezite tip II diabet, hipertansiyon, Hiperlipidemi, bazı kanser türleri, uyku apnesi ve osteoartrit gibi eklem problemlerinde de önemli derecede katkıda bulunmaktadır. Ek olarak obezite, insülin rezistans sendromu (metabolik sendrom x) ve insülin duyarsızlığı gibi bazı kompleks sağlık problemlerinde de anahtar rol oynamaktadır" dedi.
OBEZİTE REFLÜ İÇİN DE EN BÜYÜK RİSK
Türkiye’de refü hastalığı sıklığının yüzde 23 olduğunun altını çizen Bal, "Bu hastalık için en büyük risklerden birisi obezitedir. Obeziteyi asitli içecekler, sigara, kafeinli içecekler, yağlılar ve alkol takip ediyor. Obezite karın içi basıncını artırarak reflüyü tetikliyor. Dar ve beli sıkan giysiler, aşırı yeme, geç yemek yedikten sonra hemen yatma ve mide fıtığı gibi anatomik bozukluklar reflü hastalığını artıran nedenler arasında sayılabilir. Reflü hastalığı da yüzde 80 oranında müzmin bir hastalıktır. Yani hayat boyu şikayetler olabilir. Tedavisinde diyet ve kilolu isek zayıflamak ön planda gelmektedir" dedi.
ENDOSKOPİK YÖNTEMLERLE OBEZİTE TEDAVİSİ MÜMKÜN
Bal, endoskopik yöntemlerle obezite tedavisinin mümkün olduğunu belirterek, "Günümüzde obezite tedavisinde kabul gören anlayış, fazla kilonun sürdürülebilir yüzde 10-15 oranında kaybıdır. Cerrahi kilo kaybı ve bunun sürdürülebilmesi için en etkin yoldur. Son yıllarda özellikle kapalı mide küçültücü cerrahinin önemi artmıştır. Obezite tedavisinde de diğer cerrahilerde olduğu gibi hastaya daha az zarar veren yöntemlere doğru kayma olmuştur.
Diyet, egzersiz, tıbbi tedaviye yanıt vermeyen ve cerrahiye uygun olmayan morbid obezlerde endoskopik yapılabilen işlemler ilgi çekmektedir. Endoskopik olarak uygulanabilen mide küçültücü işlemler morbid obezite tedavisinde cerrahi tedaviye alternatif olma yolunda ilerlemektedir. Bu yöntemlerin cerrahiye göre bir takım avantajları söz konusudur. Bu işlemlerde kalın karın duvarında kesi yoktur. Yara infeksiyonları, fistül, darlık, gibi komplikasyonların olmaması, anestezi ihtiyacının az veya olmaması ve hastanede yatış sürecinin çok kısa olması diğer avantajlarıdır. Hasta kısa süre sonra işinin başına dönebilmektedir. Ayrıca daha az invazif olması ve tekrarlanabilmesi gibi önemli avantajlara sahiptir. Yine de bu tekniklerin çok deneyimli gastrenteroloji uzmanları tarafından ve çok iyi seçilmiş hastalara uygulanması gerekir ve bir kısmı henüz araştırma düzeyindedir" dedi.