Acıbadem Adana Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Sinan Yavuz, dünyada her yıl yaklaşık 450 bin kadının meme kanseri nedeniyle hayatını kaybettiğini, erken teşhisin hayat kurtardığını bildirdi.
Prof. Dr. Sinan Yavuz, kadınlarda erkeklere göre çok daha sık görülen meme kanserinde erken teşhisin hem meme koruyucu cerrahi şansı doğurduğunu hem de hayat kurtarıcı bir tedaviyi mümkün kıldığını söyledi. Prof. Yavuz, “Günümüzdeki tedavi yöntemleriyle uzun yaşam sürelerine ulaşılan bu hastalık grubunda, memenin korunarak radikal cerrahi tedavilerinin uygulanabiliyor olması bir kadın için çok önemli. Gerçekleştirilen meme kanseri farkındalık çalışmaları ile kadınların bilgi seviyeleri yükselse bile, erken teşhiste çok önemli bir rol oynayan mamografik tarama, hekim muayenesi ve kendi kendini muayene etme çoğu zaman ihmal ediliyor” dedi.
AĞRISIZ VE BÜYÜYEN KİTLEYE DİKKAT
Meme kanserinin en sık rastlanan belirtisinin memede ağrısız, zamanla büyüyen bir kitlenin hissedilmesi olduğunu vurgulayan Prof. Sinan Yavuz, “Hastaların çok azında ağrı belirtisi de görülebiliyor. Daha nadir olarak memede çekintiler, deride kalınlaşma, şişlikler, deride tahriş ya da bozulmalar ve meme ucunun hassaslaşması veya içe dönmesi gibi belirtiler de olabiliyor. Sanılanın aksine, ağrı ve kanlı akıntı ileri evrelerde ortaya çıkıyor” diye konuştu.
RUTİN TARAMA TESTLERİ ATLANMAMALI
Memesini kaybeden kadının ruhsal sıkıntılar yaşamasının olası olduğunu belirten Prof. Dr. Sinan Yavuz, günümüzde uygun tarama testleriyle meme kanserinin erken teşhis edilmesinin hayat kurtarıcı bir role sahip olduğunu söyledi. Prof. Dr. Yavuz, rutin olarak yapılması gereken testleri şöyle anlattı:
“Ailesinde kanser öyküsü olmayan ve standart risk grubunu oluşturan kadınlarda 20 yaşından itibaren aylık kendi kendine meme muayenesine başlanması; 35 yaşından itibaren yıllık klinik meme muayenelerinin hekim tarafından gerçekleştirilmesi öneriliyor. 40 yaşından sonra 2 yılda bir, 50 yaşından itibaren ise her yıl mamografik tarama testlerinin başlatılması erken tanı için son derece önemli bulunuyor.”
HASTALARDA AİLE ÖYKÜSÜ ÇOK ÖNEMLİ
Prof. Dr. Sinan Yavuz, kadının anne veya kardeşi gibi birinci dereceden yakınının menopoz dönemi öncesi meme kanseri olması durumunda riskin çok daha fazla yükseldiğini belirtti. Bu kişilerin ciddi bir tıbbi takipte olmaları gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Yavuz, şunları kaydetti:
“Birinci derece yakınlarında meme kanseri, yumurtalık kanseri, rahim kanseri, kolon kanseri ile prostat kanseri öyküsü olan kadınlar yüksek risk grubuna giriyor. Özellikle anne veya kız kardeşlerinde meme kanseri olan kadınlar yüksek risk altında bulunuyor. Aile bireylerinden en genç kanser teşhisi alan kişinin, tanı anındaki yaşından 10 yıl öncesinde tarama testlerinin başlatılması gerekiyor. Genel olarak ailede kanser hastalığı bulunan kadınlarda 25 yaş, klinik muayene ve tarama testlerinin başlatılması için en uygun dönemi oluşturuyor.”