Londra’da yer alan Kanser Araştırmaları Enstitüsü’ndeki (ICR) bir grup uzmanın başlattığı ve henüz deneme aşamasında olan "tükürük testi aracılığıyla prostat kanseri tespiti" uygulamasını yorumlayan İstanbul Aydın Üniversitesi (İAÜ) Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve İAÜ VM MedicalPark Hastanesi Üroloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Semih Ayan, bu tip testlerin kesin teşhis aracı olmadığını, ancak genetik açıdan risk faktörü yüksek hastaların tespitinde büyük kolaylık sağlayacağını söyledi. Prof. Dr. Ayan, “Bu durum da bizler açısından biyopsi yapma gerekliliğine karar vermede kolaylık sağlar. Bu test sayesinde kanser riski düşük hastada biyopsi uygulamasını erteleme, ya da riski yüksek hastada biyopsiyi erkenleştirme olanağımız yükselir” dedi.

"TEŞHİS İÇİN BİYOPSİ TEMEL YÖNTEM"

Söz konusu uygulamanın prostat kanserine olan genetik yatkınlığı artıran bir grup genetik analizi kapsadığını ifade eden Prof. Dr. Ayan, “Hangi organ kanseri olursa olsun kesin teşhis için, doku örneğinin elde edilerek patolojik değerlendirmeye alınması gerekir. Prostat kanserinden şüphe ettiğimizde anüsten sokulan ince bir ultrason cihazı eşliğinde iğne ile teşhis amaçlı parçacıklar alıyoruz. Bu işlem bölgesel uyuşturma, sakinleştiriciler ve ağrı kesiciler verilerek hasta için kolaylaştırılmaya çalışılsa da nihayetinde invazif bir girişim. Şu anda bizi bunu yapmaya, yani prostattan biyopsi ile parça almaya yönelten faktörler PSA dediğimiz kanda prostat ile ilgili bir testin yükselmiş olması ve fizik muayene bulgularımız. Son 2 yıl içinde buna prostatın MR ile görüntülemesini de ekleyerek biyopsi yapma kararını vermeye çalışıyoruz. Ancak kan testindeki yükselme her hastamız için prostat kanseri riskini net olarak ortaya koyamıyor. Bu gibi şüpheli durumlarda tükürük testiyle hastanın genetik olarak prostat kanserine yatkınlığı isabetli bir şekilde belirlenebilir. Ayrıca bazı genetik faktörlerin eşlik ettiği prostat kanserlerinin daha saldırgan seyrettiği ve hızlı ilerleyebileceği de önceden bilinebilir ve tedavi protokollerinde buna uygun değişiklikler yapmak da mümkün olabilir” dedi.

"TÜRKİYE’YE GELMESİ ZAMAN ALIR"

Yöntemin rutin olarak kullanıma girmediğini ve Türkiye’ye gelmesinin henüz söz konusu olmadığını söyleyen Ayan, “Bu gibi testlerin güvenlik analizlerinin tamamlanması oldukça uzun zaman alıyor, bu test de önümüzdeki yıl tamamlanması beklenen 5 bin hastanın dahil edileceği bir çalışmanın sonucu ile bu süreci tamamlayacak. Şu anda prostat kanseri teşhisinde onaylanmış olarak kullanılan test biraz önce bahsettiğim kandan ölçümünü yaptığımız PSA seviyesi” diye konuştu.

“HER 9 ERKEKTEN 1’İ PROSTAT KANSERİNE YAKALANIYOR”

Prostat kanserinin erkek hastalarda cilt kanserinden sonra en sık görülen ikinci kanser türü olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Ayan açıklamasına şu sözlerle devam etti:

“Araştırmalara göre her 9 erkekten biri, ömrü boyunca prostat kanserine yakalanıyor. Söz gelimi 300 milyon nüfuslu ABD’de 2018 yılı içinde prostat kanseri teşhisi konacak erkek hasta sayısı 165 bin olarak tahmin ediliyor. Yine 2018 yılı itibarıyla ABD'de prostat kanserinden yaşamını yitireceği tahmin edilen birey sayısı da 29 bin olarak belirtiliyor” ifadelerine yer verdi. Prostat kanserinde genetiğin son derece büyük öneminin olduğunu ifade eden Prof. Dr. Ayan, “Bir ailede baba veya kardeşte prostat kanseri hastalığı varsa aynı ailedeki erkeklerde daha sonraları gelen kuşaklarda prostat kanserine yakalanma riski normal topluma göre 2, 5-3 kat artıyor. Aynı ailede birden fazla erkekten bu kanser varsa 3-4 kat kadar artıyor. Bunun insanlara en az can yakıcı yolla önceden bir tarama testi olarak sunuluyor olması çok büyük bir avantaj olacak."