’Türkiye’nin Ruh Sağlığı’ ile ilgili gerçeklere dikkat çeken Çocuk ve Ergen Psikiyatristi ve Psikoterapist Prof. Dr. Özgür Öner, ruh sağlığı alanında geliştirilmesi gereken en önemli başlığın koruyucu hizmetler olduğunu belirtti.
Çocuk ve Ergen Psikiyatristi ve Psikoterapist Prof. Dr. Özgür Öner, 10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü’nde ’Türkiye’nin Ruh Sağlığı’ gerçeklerine dikkat çekti.
Ülkemizde hizmetlere ulaşımın nispi olarak düzelmekte olduğunu söyleyen Prof. Dr. Özgür Öner, “Toplum Ruh Sağlığı Merkezleri, Çocuk İzlem Merkezleri önemli gelişmeler. Türkiye, sigara ile mücadelede büyük adımlar atmış durumda. Önceki dönemlere göre birçok özel gereksinimli birey daha büyük haklara sahip. Eskisine göre daha fazla uzman hekimimiz hizmet veriyor. Ancak, daha gidilecek çok yolumuz var” dedi.
“Millet olarak yaşadığınız travmalara yönelik koruyucu hekimlik önemli”
“Ruh sağlığı alanında geliştirilmesi gereken en önemli başlık, diğer tüm sağlık alanlarında olduğu gibi koruyucu hizmetlerdir” diyen Prof. Dr. Özgür Öner, “Ruh sağlığı alanında koruyucu hizmetlerin sağlanabilmesi için, aile ve bireylerin psikolojik gelişim hakkında bilgilendirilmesi, çocuklara yönelik aile ve okul temelli koruyucu hizmetler sunulması, madde kötüye kullanımının engellenmesi, risk altında olduğu bilinen sosyoekonomik sorunlar yaşayan, şiddet gören, dışlanan, ötekileştirilen bireylerin ve grupların, toplumda dezavantajlı olan kadınlar, çocuklar, yaşlılar ve azınlıklar gibi gruplara yönelik politikalar geliştirilmesi gerekiyor. Sürekli travmaların yaşandığı ülkemizde, travmaya yönelik koruyucu ve tedavi edici yöntemlerin geliştirilmesi büyük önem arz ediyor” şeklinde konuştu.
“Damgalanma gerekli tedaviyi almayı engelliyor”
Prof. Dr. Özgür Öner toplum içinde damgalanmanın teşhis ve özellikle tedavide büyük engel oluşturduğunu, damgalanan birçok bireyin çok gerekli olduğu zaman bile ilaç kullanımını büyük oranda reddettiğini söyleyerek, şunları söyledi:
“Çok önemli bir diğer alan damgalanma. Damgalanma, bireylerin psikolojik/psikiyatrik sorunlara olan yaklaşımını olumsuz hale getiriyor. Damgalanan bireyler dışlanıyor ve değersizleştiriliyor. Bu durum işsizliğe, suça itilmeye, yalnızlığa neden oluyor. Damgalanma korkusu ile bireyler psikolojik sorunları için profesyonel yardım almaktan kaçınıyor. Psikiyatrik rahatsızlıklar kişinin zayıflığı, yetersizliği veya tamamen garip ve farklı olması olarak görülebiliyor. İlaç tedavileri de damgalanmanın en önemli alanlarından birisini oluşturuyor. Birçok birey, çok gerekli olduğu zaman bile ilaç kullanmaktan kaçınabiliyor.”
“Kimileri gereksiz ilaç kullanırken, kimileri tedavi imkanı bulamıyor”
Ülkemizde yaşanan üçüncü büyük sorun alanı, tanı ve tedavi karmaşası. Prof. Dr. Özgür Öner bu durumun sadece ülkemizde değil dünyanın birçok yerinde görüldüğünü söyledi. “Hem ülkemizde hem de dünyanın birçok ülkesinde tanı ve tedavi yöntemleri, uygun ve uygun olmayan tedaviler, tedavileri kimin nasıl uygulayacağı ile ilgili birçok karmaşa yaşanıyor. Herhangi bir geçerli eğitim almayan birçok insan ruh sağlığı alanında faaliyet gösteriyor ve yanlış tedaviler uyguluyor. Bu durum gerçek tedavileri geciktiriyor veya zorlaştırıyor. Özellikle ağır bozukluklarda aileler umutsuzluk içerisinde, zararlı olabilecek yöntemlere başvurabiliyorlar. Birçok hastada her üzüntü, her kaygı belirtisi için gereksiz ilaç tedavilerine başlanırken, birçok hasta ise ihtiyaç duyduğu halde tedaviye ulaşamıyor. Milyonlarca kutu ilaç, gereksiz yere ve uygun olmayan şekillere kullanılarak ziyan ediliyor. Bu durum, bu tedavilere ihtiyaç duyan bireylerde tedavi uyumsuzluğu ve tedavilere olan inancın sarsılmasına neden oluyor” şeklinde konuştu.