Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Başkanı Prof. Dr. İrfan Şencan, "Hipertansif hastanın veya diyabetli hastanın en ileri ilaçlara ulaşması elbette önemli, komplikasyon geliştiğinde diyabete bağlı körlüğün tedavisi elbette önemli ama çok daha önemlisi diyabeti kontrol edip diyabete bağlı körlüğü azaltmak" dedi.
Türkiye Sağlıklı Beslenme ve Hareketli Hayat Programı Değerlendirme Toplantısı, Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Başkanı Prof. Dr. Şencan ve Dünya Sağlık Örgütü yetkililerinin katılımıyla gerçekleşti. Prof. Dr. Şencan, şu anda bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de bulaşıcı olmayan hastalıklarla mücadele yani hastalıkları önleme en öne çıkan konu başlığı olduğunu vurgulayarak, "Bu kapsamda 2010’dan beri yürütülen çok önemli programlar var. Bu programlar süreç içerisinde revize ediliyor. Bazı programlar tamamlanıp bir sonraki safhaya geçiliyor, bazı programlarda süreç içerisinde kazanımlar elde edilip yenileri eklenerek ya da yeni revizyonlarla devam ediyor. Bu programlar Türkiye’de hem hükümet programı hem Sağlık Bakanlığı stratejik programı hem de bizim Halk Sağlığı Kurumumuzun stratejik planları içerisinde yer alıyor. Hastalıkları önlemeye yönelik programlar çok paydaşlı anlayış içinde yürütülüyor. Bu paydaşlarımız hem diğer kamu kurum ve kuruluşları bunların içinde belediyeler, Tarım Bakanlığı, RTÜK, Gençlik ve Spor Bakanlığı elbette Milli Eğitim Bakanlığı ancak sadece bunlar değil aynı zamanda STK’lar da, üretici sektör, tüketiciler, basın" ifadelerini kullandı.
"WHO İLE PROGRAM DEĞERLENDİRMESİ YAPIYORUZ
"Tabii ki bu programları bizim ulusal programlarımız olması yanında bütün dünyada da benzer programlar yürütülüyor" diyen Prof. Dr. Şencan şöyle devam etti:
"Avrupa’da da veya dünyanın başka ülkelerinde de. Bu bizim sağlık otoritesinin gündeminde olduğu gibi Dünya Sağlık Örgütü(WHO)’nün de Dünya Sağlık Örgütü’nün Bölgesel Ofisleri’nin de gündeminde. Dolayısıyla karşılıklı paydaşlık, sadece bizim kendi yurt içimizde değil dünyadaki ilgili kuruluşlarla da paydaş olarak devam ediyoruz. En önemli paydaşlarımızdan birisi de Dünya Sağlık Örgütü ve program değerlendirmelerimizi kendi gözden geçirmelerimiz olduğu gibi paydaşlarımızla, Dünya Sağlık Örgütü’yle de program değerlendirmesi yapıyoruz. Bu kapsamda da bugün Dünya Sağlık Örgütü organizasyonunda ülkemizde bulunan yurt dışı uzmanlar, Dünya Sağlık Örgütü’nden, Avrupa’daki bazı üniversitelerden, bazı kurumlardan gelen uzmanlarla Türkiye’deki programı bize gözden geçirme, değerlendirme yapıldı, 4 günlük bir program. Bugün burada bu gözden geçirmelerin sonuçlarını paylaştılar. İki ila dört hafta sonra da bu değerlendirmeler rapor haline getirilip paydaşlarla paylaşılacak. Onlar bizimle paylaşacak biz de Türkiye’deki diğer paydaşlarımızla paylaşacağız."
"TÜRKİYE KAPSAMLI BİR DEĞERLENDİRMEDEN GEÇEN İLK ÜLKE"
Dünya Sağlık Örgütü Türkiye Temsilcisi Dr. Pavel Ursu ise, Sağlık Bakanlığı tarafından yürütülen politikaların ve stratejilerin gözden geçirilmesinin bu haftaki temel görevleri olduğunu vurgulayarak, "Bildiğiniz gibi Avrupa’da Gıda ve Beslenme Stratejik Planı’nı uyguluyoruz Dünya Sağlık Örgütü olarak ve bu plan çerçevesinde belirlediğimiz 2025 yılı hedeflerimiz var. Bu hedefler çerçevesinde Sağlık Bakanlığı’nın yapmış olduğu uygulamaları ve kabul ettiği politika ve stratejileri değerlendirmek ve gözden geçirmek için buradayız. Türkiye özellikle Avrupa Bölgesi’nde bu derece kapsamlı bir değerlendirmeden geçen ilk ülke dolayısıyla biz bu fırsatı değerlendirmek ve Sağlık Bakanlığı’nın bu alanda gerçekleştirmiş olduğu stratejileri ve politikaları hep beraber analiz etmek ve bu politikalar üzerinde birlikte çalışma fırsatını bulduğumuz için de çok mutluyuz" şeklinde konuştu.
Türkiye’nin özellikle beslenme ve fiziksel aktiviteyle ilgili bulaşıcı olmayan hastalık yükünün azaltılması ve bu hastalıklarla ilişkili savaşın devam edebilmesi adına benimsemiş olduğu stratejik yaklaşımın çok önemli olduğuna dikkat çeken Ursu şunları kaydetti:
"Özellikle geçtiğimiz 4 gün boyunca çok derinlemesine farklı paydaşlarla bir araya geldik ve analizler gerçekleştirdik. Aynı zamanda hali hazırda yürütülen uygulamalarında çok daha iyi anlaşılmasını sağladı bizim tarafımızdan yapmış olduğumuz bu görüşmeler. Aynı zamanda yapmış olduğumuz bu ziyaretlerde sadece stratejik plan ve belgelendirme anlamında gelişmelerin olmadığını bazı yeni inovatif yaklaşımların da benimsendiğini gördük. Dolayısıyla Türkiye’deki bu inovatif yaklaşımlar hayata geçtiğinde sadece Türkiye için değil Avrupa bölgesinde diğer ülkeler için de örnek teşkil edebileceğini düşünüyoruz."
"KİŞİ BAŞINA TUZ TÜKETİM ORANI OLDUKÇA YÜKSEK"
Dünya Sağlık Örgütü, Avrupa Bölge Ofisi Temsilcisi Dr. Joao Breda ise değerlendirme ekibi ile birlikte bir hafta boyunca çalışmalara katıldığını ve birçok farklı alandan, sektörden gelen bilim insanlarıyla aynı zamanda yerel düzeyde ve ulusal düzeyde çalışan meslektaşlarıyla bir araya gelme fırsatının olduğunu vurguladı. Breda, bu toplantılar esnasında Türkiye’deki son gelişmeleri değerlendirdiklerini ve özellikle sağlıklı beslenme ve fiziksel aktivite konularına yoğunlaştıklarını söyledi. Dr. Breda, "Türkiye’nin bu alanda atmış olduğu adımlar bizi gerçekten çok etkiledi. Özellikle farkındalık arttırma çalışmaları inanılmaz düzeyde, harika derecede pozitif sonuçlar sunduğunu gördük. Bu nedenle Türkiye’de atılan bu adımların özellikle fiziksel aktivite ve sağlıklı beslenme programı çerçevesinde atılan adımların gelecekte Türkiye’yi çok daha iyi bir yere taşıyacağını düşünüyoruz. Türkiye’deki duruma ilişkin yapacağımız önerilerin en başında aslında bir takım girişimler geliyor. Bu girişimlere baktığımız zaman çok farklı politikalar dan çok farklı alanlardan atılan bazı adımların bir araya getirilmesi oldukça önemli. Ancak bu ortaklık ve işbirliği farklı alanlarda mümkün olduğunda Türkiye’deki sağlık hizmetinin çok daha iyi bir seviyeye ulaşacağını düşünüyoruz. Bu noktada dikkat çekmek istediğimiz en önemli husus Türkiye’deki tuz tüketim oranları. Kişi başına düşen tuz tüketim oranı oldukça yüksek ve bu tuzları hem tükettiğimiz gıdalardan alıyoruz aynı zamanda evde pişirdiğimiz yemeklerde de çok ciddi oranda tuz kullanımı mevcut. Dolayısıyla atmamız gereken ilk adım tuz tüketimini azaltabilmek. Çünkü tuz tüketimi ne kadar yüksek olursa hipertansiyon gibi veya diğer çeşitli kalp hastalıklarıyla karşılaşma oranımızda o derece artıyor olacak" değerlendirmesini yaptı.
FİZİKSEL AKTİVİTE IN, TRANS YAĞ OUT
Bir diğer önemli risk faktörünün de yağlar ve özellikle trans yağlar olduğunu belirten Breda, "Trans yağları sadece hazır gıdalardan almıyoruz aynı zamanda restoranlarda yediğimiz yemeklerde veya sokakta tükettiğimiz yiyeceklerden de çok ciddi oranda trans yağ alıyoruz. Dolayısıyla dengeli bir enerji alımına sahip olabilmek ve beslenmemizi olumlu yönde düzenleyebilmek adına tuz tüketimini azaltmamız, trans yağ alımını azaltmamız ve fiziksel aktiviteyi arttırmamız gerekiyor. Ancak bu şekilde yapılan çalışmalarda Türkiye’deki insanların davranışlarında da olumlu değişimler sağlamamız mümkün olacaktır. Bizim Dünya Sağlık Örgütü olarak Türkiye’ye yapacağımız öneriler şu yönde olacak: İlk olarak bazı girişimlerin geliştirilmesi gerekiyor özellikle gıda ve içecek sektöründe aynı zamanda fiziksel aktivitenin desteklenmesi alanında önemli girişimlerin geliştirilmesi gerekiyor. İkinci olarak yaşam boyu yaklaşımını benimsememiz gerektiğini düşünüyorum. Özellikle çocuklar ve hamileler açısından bunun çok önemli olduğunu biliyoruz. Üçüncü olarak da birinci basamak sağlık sistemi hizmetlerinin geliştirilmesi ve kapsama alanının genişletilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü eğer bir konuda liderlik yapacaksak bu liderliği tek bir kurumla sağlamamızın mümkün olmadığını biliyoruz. Bu anlamda farklı sektörlerin bir araya gelerek bu liderliği yürütüyor olması bizim için çok önemli. Ancak bunu sağladığımız durumda veri kalitesini de arttırabilme imkanına erişmiş oluyoruz. Dolayısıyla bahsettiğimiz üç ana nokta bizim için önem teşkil ediyor" diye konuştu.
"HALKIN SAĞLIKLI BESLENMEYİ TALEP ETMESİ LAZIM"
Asıl en büyük paydaşın halk olacağını vurgulayan Şencan, şunları kaydetti:
"Halk nasıl paydaşımız olacak? Biz farkındalığı oluşturacağız, diğer kurumların bu konuda farkındalığını oluşturacağız ama halkın talep eder olmasını temin etmemiz lazım. Sağlıklı besini, sağlıklı suyu, hareket imkanını, fiziksel aktivite imkanını halkın talep etmesi bu ülke için en önemli paydaşlık, en önemli bu hizmetlerin gerçekleşmesi için gerekçe olacak. Artık beklentimiz belediyelerden yürüme alanları, fiziksel aktivite yapılabilecek yerler, marketlerden sağlıklı gıda köşeleri, gıda üreticilerinden sağlıkla ilgili sağlıklı gıda ve kolay anlaşılabilir hangisinin sağlıklı olduğu hangisinin sağlıksız olduğunu belirten yaklaşımları talep etmelerini bekliyoruz. Bu sağladığımızla hastalığı önlemiş olabileceğiz. Daha sağlıklı bir yaşamı sağlamış olacağız. İnme hastalarına yani felçlerde rehabilitasyon elbette önemli, ilk müdahale elbette önemli ama önemli olan felci önlemek. Hipertansif hastanın veya diyabetli hastanın en ileri ilaçlara ulaşması elbette önemli, komplikasyon geliştiğinde diyabete bağlı körlüğün tedavisi elbette önemli ama çok daha önemlisi diyabeti kontrol edip diyabete bağlı körlüğü azaltmak."