Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesinde, 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferinin 100. Yıldönümü münasebetiyle, “100. Yılında Çanakkale Zaferi” konulu panel düzenlendi.
Nezehat Çeçen Konferans Salonu'nda Tarihe Yolculuk Kulübü tarafından düzenlenen ve Yrd. Doç. Dr. Ramazan Uslu, Yrd. Doç. Dr. Figen Atabey, Yrd. Doç. Dr. Yakup Karataş ve Arş. Gör. Ahmet Edi’nin konuşmacı olarak yer aldığı panele, akademisyenler, idari personel ve öğrenciler katıldı.
Panelin oturum başkanlığını yapan Yrd. Doç. Dr. Yakup Karataş, açılış konuşmasında Çanakkale Savaşı'nın önemi ve nedenlerine değinerek, bu savaşın İtilaf Devletlerinin 100 yıllık planları neticesinde yapıldığını söyledi.
Panelde konuşan Yrd. Doç. Dr. Ramazan Uslu, Çanakkale’nin kara parçasından ibaret olmadığını, savaşın ekonomi ve siyasi tarihi açısından çok önemli bir yere de sahip olduğunu belirtti. Çanakkale Zaferi’nin sonuçları hakkında bilgi veren Yrd. Doç. Dr. Uslu; ‘Dünyada çok savaşlar oldu, ancak bunların en önemlileri 1. ve 2. Dünya Savaşlarıdır. 1. Dünya Savaşının da en önemli cephesi, Çanakkale olarak geçmektedir. Bu savaş, dünya tarihinin bir dönüm noktasıdır. Savunma cephesi sınırlarını aşan, dünya dengelerini değiştiren bir savaştır” diye konuştu. Yrd. Doç. Dr. Uslu, Çanakkale Savaşının dünya savaşları içerisinde en çok insan kaybedilen savaş olduğuna dikkat çekti.
Daha önce hiçbir yerde yayınlanmamış olan İngiliz belgelerine dayanarak sunum yapan Yrd. Doç. Dr. Figen Atabey ise zaferin deniz harekatı hakkında bilgi verdi. Yrd. Doç. Dr. Atabey, “İtilaf Devletleri, deniz harekatıyla tüm dünyada prestij kaybetmiş ve kaybettikleri prestijlerini geri kazanmak için de kara harekatına başlamışlardır. Bu durumda yüzyıllardır süregelen sömürgecilik, kolonyalizm, emperyalizm denilen hareketin iflas ettiği yer Çanakkale coğrafyası olmuştur’ diye konuştu.
Türk ve Anzak ordularının kullandıkları teknolojik silahlar ve mühimmat ile ilgili karşılaştırmalı bir sunum gerçekleştiren Arş. Gör. Ahmet Edi ise şunları söyledi; ‘Hava kuvvetlerine Anzaklar, savaşta kırk beş uçakla saldırırken, Türk hava kuvvetleri 9 uçakla savunma yapmıştır. Bunun yanı sıra ne yazık ki denizaltı ve gemilerde de aynı orantısızlık söz konusudur.”
Öğrencilerin soruları ile devam eden panel, katılımcılara plaket sunulmasının ardından sona erdi.