Muş İnanç ve Adalet Platformu (MİAD), Çin’in Doğu Türkistan'a uyguladığı baskıcı uygulamaları ve göç politikasına tepki gösterdi, "İslam Konferansı Örgütü v.b. yapılanmaların Çin’den olaylarla ilgili bilgi istemesi, bölgeye bağımsız bir ekip göndermesi ve Çin’i bu baskıcı politikalarından vazgeçmeye zorlaması gerekir." açıklaması yaptı.

Muş’ta AGD, Bilge-Der, Eğitim İlke-Sen, Has-Der, İHH, Lale-Der, Memur-Sen, Özedönüş-Der, Öğ-Der, Özgür-Der, Rahmet-Der, Selam-Der ve Zehra-Der temsilciliklerinden oluşan Muş İnanç ve Adalet Platformu, Çin’in Doğu Türkistan’a yönelik uygulamalarına tepki gösterdi. İslam Konferans Örgütü ve benzeri yapılanmaların Çin’den olaylarla ilgili bilgi istemesini, bölgeye bağımsız bir ekip göndermesini ve Çin’i bu baskıcı politikalarından vazgeçmeye zorlaması gerektiğini açıklayan Muş İnanç ve Adalet Platformu, yazılı bir açıklama yaptı. Müslümanlara yönelik katliamlara hız verildiğinin altını çizen platform, şu açıklamayı yaptı: "Doğu Türkistan Orta Asya’nın orta bölümünde yer alan Türkistan’ın doğu kesimidir. 12 Kasım 1933 tarihinde bu bölgede yaşayan Uygur Türkleri, Doğu Türkistan İslâm Cumhuriyeti ilan ettiler. Çin, 6 Şubat 1934 yılında, yeni kurulan bu Cumhuriyeti yıkmıştır. 12 Kasım, 1944 yılında tekrar oluşan Doğu Türkistan Cumhuriyeti beş yıl sonra 20 Ekim, 1949 yılında tekrar yıkılmış ve Aralık 1949′da Çin Halk Kurtuluş Ordusu bölgeye girerek konuşlandırılmış ve Doğu Türkistan, Çin Halk Cumhuriyeti’ne bağlanmıştır. Doğu Türkistan halkı da o zamandan beri Çin işgaline karşı direnmektedir. Çin Hükümeti 65 yıldır Doğu Türkistan’da sistematik soykırım uygulamaktadır. Öte yandan da Doğu Türkistan’a yerleştirilen göçmen Çinlilere yaşam olanağı sunmak için yerli halkın topraklarını işgal etmektedir. 28 Temmuz'dan beri bu katliamlarına hız vermiştir. Bu günlerde ise Çin hava saldırılarında Kaşgar'ın Yeken ilçesine bağlı 3 köyü yerle bir etmiştir. Çoğunluğu çocuk, kadın ve yaşlı en az 3 bin kişi hayatını kaybetti. Dünyanın süper güçlerinden biri olma iddiasındaki Çin, Doğu Türkistan'da hiçbir savunma gücü olmayan halka karşı katliam yapmaktadır. Saldırıların sürdüğü Kaşgar bölgesinde sıkıyönetim ilan edilmiş ve burayla iletişim kesilmiştir, Dünya Çin'in yaptığı bu zulmün ayrıntılarını da bilmemektedir. Doğu Türkistan ile irtibatlı dernekler Çin’nin Doğu Türkistan'daki Müslümanların ibadetlerini yapmalarını bile yasakladığını, dini bayramlarda huzursuzluklar çıkardığı, Çin saldırısında camilerin de hedef alındığını, yerleşim birimlerinin bombalandığını ve en son namaz ve tesettürü de yasaklama kararı alındığını bildirmektedirler. Bu nedenle Tüm İslam âlemi Doğu Türkistan meselesinde tepkisini ortaya koymalıdır. Çünkü Doğu Türkistan’da öldürülen bir kadın Şam’da öldürülmüştür, İstanbul’da öldürülmüştür, Kudüs’te öldürülmüştür, Bağdat’ta öldürülmüştür. Doğu Türkistan bir anlamda Uzakdoğu'daki Filistin gibidir. Daha birkaç gün önce Paris’te yaşanan olaylara karşı tüm dünya ortak bir tavır ve söylem geliştirmişken, İslam Âleminin birçok yerinde sistematik bir şekilde devam eden tüm zulümler, katliamlar, tecavüzler ve terör olaylarına karşı Batı niye bir şey yapmamaktadır. Şiddetin ucu kendisine dokununca 11 Eylül sonrasında olduğu gibi dünyayı cehenneme çeviren Batı, katledilen Müslüman olunca neden kör, sağır ve dilsiz kesilmektedir? Müslümanlar, Doğu Türkistan başta olmak üzere İslam dünyasının yaşadığı bu problemlerin ancak İslam Birliğiyle, Müslümanların siyasi, kültürel, askeri ve ekonomik anlamda güçlerini birleştirmeleriyle çözülebileceğinin farkında olmalıdırlar.”