Siyaset ve Ahlâk

Abone Ol

 Merhaba Kahramanmaraş, 



Sizlerle muhabbetimiz, birkaç yıl öncesine dayanıyor aslında. Hani şu uzakta kıyıda köşede kalmış bir ilçemiz olan, Kahramanmaraş sokaklarında birine Nurhak’ı sorsanız  “Ha şu bizim Nurdağı” diye karıştırılan ve 30 Mart yerel seçimlerinde AK Parti’nin belediyeyi alamadığı tek ilçe olan Nurhak’tan. Ve o seçimlerde AK Parti’den Nurhak Belediye Başkan Adayı oldum; şimdi ise Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesinde Akademisyenlik görevine devam etmekteyim. Gönül diliyle konuşmak başka yazı diliyle konuşmak başka. Sizlerle kurulan muhabbetimize ve beraberliğimize edindiğimiz tecrübeleri de ekleyerek buradan devam edeceğiz inşallah. 
Siyaset üzerine konuşmak, yazmak ve çizmek ülkemizde olduğu gibi şehrimizde de en çok ilgi duyulan ve popüler olan bir alan. Biz de geleneğe uyalım dedik ve siyaset üzerine, daha doğrusu siyasetten beklentimiz üzerine başlayalım dedik.
Esas itibariyle siyaset ve politika aynı kavramlardır. ‘Siyaset’ Arapça, ‘politika’ Yunancadan dilimize geçen kelimelerdir. Arapçada at yetiştiriciliği yani seyis anlamına gelen siyaset sözcüğünün “rezil etmek, devlet yönetme sanatı” gibi manaları da vardır. Siyasete hangi pencereden bakıyorsak o anlamını kullanırız aslında. 
Ahlâk ise bambaşka bir kavram, insanı kâmil eden, birey toplum ilişkisini düzenleyen manevi bir kurumdur bence. 
Maalesef bu iki kelimenin yan yana getirilmesinin mümkün görülmediği algısı oluşturulan bir yerdir Türkiye, bu şekilde algılanır olmuş zihinlerde. Bunda algılayan ve sorgulayan halkın bir suçu yok aslında…
Siyaset ve ahlak kavramsal manasıyla topluma hizmet etme, bireyi topluma uymaya yöneltme durumudur bir bakıma. Peki, ne oluyor da ülkemizde ve memleketimizde menfaat, bir yerlere gelme arzusu asıl amacı millete hizmet etme olan siyasetin önüne geçiyor? Nasıl oluyor da menbaı ilahi, toplum ve birey olan ahlakın dışına çıkılabiliyor? Evet, bunun en önemli nedeni siyaset ve ahlakın genel kurallarının dışına çıkılarak merkeze alınmamasıdır.
Siyaset; yetkisi, sorumluluğu ve en önemlisi de vebali çok olan bir iştir. Asıl görev ve sorumluluğunun dışına çıkan siyasetçilerde -bir de kişilik eklenince- siyaseten ahlaki problemler ortaya çıkabilmektedir. Toplumumuzda siyaset ve siyasetçi dediğimizde yalan ve yalancılık akla gelebilmektedir. Siyasetle uğraşmayan kişiler de “ben yalan söyleyemem, zaten yalan söyleyemeyenden siyasetçi de olmaz.” demektedirler. 
Devlet ve millete hizmet etmede bir araç olan siyasetin bu şekilde algılanmasına neden olanlar büyük vebal ve ihanet içerisindedirler. Siyasetin her kademesinde görülebilen bu durumun bir an önce düzeltilmesi ve bir sisteme oturtulması gerekmektedir. Birbirinin açığını, zaafını arayarak onlar üzerinden siyaset yapmaya çalışanlar elbette er geç toplum tarafından dışlanacaklardır.
Yanlış anlaşılmasın siyasetin doğası ‘yalan’ bütün siyasetçiler de ‘yalancı’ demek değildir. Türkiye ve Maraş siyasetinde politika, hizmet ve ahlâkını birlikte yürüten nice siyasetçilerimiz var. Selam olsun onlara…
Her dönem karşımıza çıkan iktidar sarhoşluğu, yani yerel siyasetçilerin merkezin adını kullanarak caka satması, kime necilik tutumu maalesef iktidarı hep yıpratmaktadır. Buna mukabil muhalefetin de mesuliyet duygusu dışında sorumsuz ve pervasız ithamları, konuşmaları mensubu oldukları oluşuma ve partilerine zarar vermektedir.
Siyasetin hizmet için bir araç olduğu unutulmadan gün olur devran döner hesabı yapılarak, memleket hepimizin memleketi diyerek; kimseyi incitmeden, kırmadan ahlâk çerçevesinde yapılması gerekmektedir. 
Yarın birbirimize bakarken yüzümüz kızarmasın…

- - - -