AK Parti Adana Milletvekili Ömer Çelik, ''Hükümeti Danıştay denetliyor. TBMM'yi Anayasa Mahkemesi denetliyor. Peki yargıyı kim denetleyecek?'' dedi. Çelik, Karaman'da partisinin il teşkilatının Piri Reis Kültür Merkezi'nde düzenlediği ''Demokratik Açılım'' konulu toplantıya katıldı. ''Balyoz Planı'' iddialarına değinen Çelik, ''En büyük ihanet-i vataniye meşru hükümete karşı darbe tertibi içinde olmaktır'' diye konuştu. ''Darbe planları hazırlayanlar bunu vatan kurtarmak için yaptıklarını söylüyorlar. Ama başkalarının vatanlarına hizmet ediyorlar'' diye konuşmasını sürdüren Çelik, şunları kaydetti: ''Türk vatanına ihanet ediyorlar. Her darbe Türkiye'yi etkisizleştiriyor ve bundan da Türk milletinin ve devletinin düşmanları kazanç sağlıyor. Her darbe sonunda Türkiye'nin milli güç unsurları zayıflamıştır. Türkiye'nin söz sahibi olması gereken olaylarda inisiyatif zahmetsizce başka devletlerin eline geçmiştir. Bu günlerde, '27 Nisan bildirisi muhtıra mıydı, değil miydi?' diye bir tartışma yaşanıyor. Bir şeyin muhtıra olması onu yayınlayana değil, muhatabın tavrına bağlıdır. 27 Nisan'ı muhtıra amacıyla yayınladılar. Ama hükümet boyun eğmeyince kağıt parçasına döndü. 27 Nisan'da o bildiriyi tebliğ edenler muhtıra niyetiyle tebliğ etti. Meselenin özü milli iradeye bedeli ne olursa olsun sahip çıkan bir Hükümet olmasıdır.'' Çelik, AK Parti hükümetinin, ''kurumlar arası çatışma'', ''sivil dikta'' ve ''fetret devri'' gibi kavramlarla asimetrik saldırı altında olduğunu iddia ederek, bu asimetrik saldırıya cevaplarının simetrik olacağını söyledi. Türk demokrasisinin evrensel değerlerden kopmayacağını belirten Çelik, ''Demokrasinin ve hukuk devletinin bize özgü şartları denilen asimetrik yollara AK Parti prim vermeyecektir. Türkiye'nin yönetimi ile evrensel değerler arasında asimetri değil, simetri olacaktır. Asimetrik saldırıları bu stratejiyle boşa çıkaracağız. Simetrik demokratikleşme ve simetrik hukuk devleti anlayışı temel eksenimizdir'' şeklinde konuştu. Darbecilere direnmenin sadece siyaset meselesi değil, ahlak ve namus meselesi de olduğunu anlatan Çelik, şöyle devam etti: ''Milli iradeye sahip çıkmak siyasi namusun icabıdır. Bir Başbakan şapkayı alıp giderse darbeciler kendine vatansever der ve siyasi namusu gasp ederler. Başbakan şapkayı alıp gitmezse, darbecilere 'one minute' derse, darbe planlayanlar 'çete mensubu', 'eşkıya' olur. Bugün milli iradenin gereğini kayıtsız şartsız yerine getiren bir Başbakanımız var. O yüzden çeteler ve darbecilerden arınıyor Türkiye. Kuvvetler ayrılığı demek, her bir kuvvetin dukalığı ya da her bir kuvvetin derebeyliği demek değildir. Kuvvetler ayrılığı 'derebeylikler koalisyonu' değildir. Hepsinin kurucu iradesi ve denetçisi Milli iradedir. Hükümeti Danıştay denetliyor. TBMM'yi Anayasa Mahkemesi denetliyor. Peki yargıyı kim denetleyecek? Bu çağdaş ülkelerde, yüksek yargı organlarının oluşumunda, yargı organlarının temsilcilerinin yanı sıra milli iradenin temsilcisi Meclis'in de söz sahibi olmasıyla çözülmüştür. Meclis çağdaş ülkelerdeki gibi yargı organlarının oluşumunda kısmen söz sahibi olmazsa sistem krizi sürer. Sorun sistem sorunudur.''