Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, yeni anayasa yapım sürecinde değişmez maddelerin de değiştirilebileceğini savunarak, “O maddeler yeniden yazılırsa kıyamet mi kopar?” derken, çözüm süreci kapsamında PKK'nın ülkeden çekilmesiyle ilgili de “Gelişinin bir hukuku yok. Çıkışının hukukunu soruyorlar bize. Nasıl geldiyse öyle gidecek” diye konuştu.
Milliyet gazetesi, “Geleceğe Yatırım Türkiye'ye Yatırım” sloganıyla gerçekleştirdiği bölgesel toplantıların 17'ncisini Rize'de yaptı. Toplantıya katılan Gümrük ve Ticaret Bakanı Yazıcı, çözüm süreci ve yeni anayasa yapım sürecine ilşkin açıklamalarda bulundu.

”˜Uygun ortama bağlı'
Türkiye'nin “ortak bir vatan” olduğunu söyleyen Yazıcı, etnisite, mezhep, düşünce anlamında hiçbir ayrım yapmaksızın her insanın kardeş olduğunu vurguladı. Türkiye'nin bu kardeşliği bozmaya yönelik terörist unsurlarla 30 yıldır mücadele ettiğini belirten Yazıcı, “Bu sorunun çözümüne yönelik elbetteki bizim dün değil, bugün değil daha kuruluş aşamasında İçişleri Bakanlığı'na bildirdiğimiz, tüzüğümüzde yer verdiğimiz çözüm önerilerimiz vardı. Hani diyorlar ya, ”˜10 yıldır iktidardasınız, şimdi mi yapıyorsunuz' diye. Bu tür sorunların çözüm yoluna konulması, uygun ortamın oluşmasına bağlıdır” dedi.
Yazıcı, “Nasıl ki hijyenik olmayan ortamlar hastalık üretirse, ekonomik olarak geri bırakılmışlık ve bireyin en önemli ruhsal gıdası olan hak ve özgürlükler anlamında baskı altında tutulmuş olması, elbetteki terörü hedefleyen, yönlendiren kesimler için de uygun ortamlar oluşturmuştur ve terör onları araç olarak kullanmıştır” diye konuştu. Yazıcı konuşmasına şöyle devam etti:

”˜Nasıl geldiyse öyle gidecek'
Silahlı unsurların çekilme süreciyle lgili de değerlendirmelerde bulunan Yazıcı, şöyle konuştu:
“Bunlar ya silah bırakacaklar ya da silahtan arındırılacaklar. Biri size silahı doğrultmuşsa onunla ne konuşabilirsiniz? Konuşmanın özgür ortamda, güven içinde olması lazım. Birinin elinde tüfek varsa, sizin yaşamınıza yönelik bir tehdit ortadayken birşey konuşulabilir mi? Ya da o konuşmanın sonucu, hukuken geçerlilik doğuracak bir sonuç olabilir mi? Dolayısıyla bunlar ülkeyi terk edecekler. ”˜Efendim, nasıl terk edecekler?' diye soruyorlar. Temel, Dursun fıkrası çok. Bunların gelişinin bir hukuku var mıydı ki gidişinin hukukunu soruyorsunuz? Adam çıkıyor dağda şurda burada Türkiye'ye geliyor. Gelişinin bir hukuku yok. Çıkışının hukukunu soruyorlar bize. Nasıl geldiyse öyle gidecek.”

”˜Hassasiyet gündem başında'
Yazıcı, Türkiye'nin 30 yıldır büyük acılar yaşadığını söyleyerek, “İnsanlar şişti. Acı, nefret insan kalbine çok büyük bir yüktür. Diyoruz ki, ”˜Bu yükü boşaltalım, buraya sevgiyi, helalleşmeyi koyalım, ölenleri geri getiremeyiz, yaşanmış olayları yaşanmamış hale getiremeyiz ama yaşanmışlara benzer durumların yaşanmasını engelleyebiliriz. Bunları yaparken, milletimizin hassasiyeti her zaman bizim gündemimizin başında, beynimizin içinde. Biz, hiçbir süreçte millete hesabını veremeyeceğimiz, milletin vicdanını sızlatacak hiç bir icraatımız olmadı, olmayacak” dedi.
Silahlı unsurların Türkiye'yi terk etmesiyle çözüm sürecinin tamamlanmayacağına da işaret eden Yazıcı, yeni anayasa yapım süreci ile ilgili de şunları kaydetti:
“Türkiye'nin demokratikleşme hedefini ve sürecini de hızla tamamlaması gerekiyor. Anayasa, ”˜Türk milleti' dediğimiz bütün unsurların içerisinde yer aldığı ve unsurlardan hiçbirisine ayrıcalık, farklılık, üstünlük ya da ötekileştirme tanımadığı bir içerikte olması lazım. Vatandaşlık bağlamında herkesin kendisini görebileceği bir muhtevada olması lazım. Burada da en önemli ölçü, yine en kıymetli varlık olan insan ve onun hak ve özgürlüklerinin önemsenmesi ve hukukun üstünlüğü.”
”˜Darbeciler değişmez dedi' 
Yazıcı, sözlerini şöyle tamamladı:
“1876'dan bu yana yapılan 5 anayasanın hiçbirini millet yapmamış. Bu kez ilk defa millet kendisine ait tekel bir hak olan anayasa yapma ortamına kavuşuyor. Türkiye'de hemen herkesin, birbirine çok zıt olan, birbirine aykırı düşünceye sahip bütün kesimler, bütün kategoriler, bütün siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, meslek odalarının belki de en yoğun şekilde ittifak ettikleri konu Türkiye'nin yeni bir anayasaya olan ihtiyacı.
1982 Anayasası'nın hak ve özgürlükler açısından sakıncalar içerdiği, egemenlik hakkının kullanılması konusunda millete ortak kurumlar oluşturduğu ve belki Türkiye'nin yaşadığı o darbe süreçleri itibarıyla, anayasada var olan egemenliğin kategorize edilmiş olduğu söylenebilir. Böyle bir ortamda Uzlaşma Komisyonu 1,5 yıldır çalışıyor. İnşallah 1 ay daha çalışacak. İnşallah başarır. Türkiye bunu başarmak zorunda. Bazıları şart koşuyor.
Değişmez madde var bunlara dokunursan olmaz, diyor. Ona değişmez madde niteliğini kim verdi? Niye değişmesin? Türkiye'nin başkenti, bayrağı, marşı, cumhuriyeti, nitelikleri değişmez. Buna kimsenin bir itirazı yok. Ama o maddeler yeniden yazılırsa kıyamet mi kopar? Ona değişmez niteliği veren kim? Ona darbe ürünü dememişler. Diğer maddeleri darbeciler yaptı diye değiştireceksin, o 3 maddeye ”˜değişmez' niteliğini darbeciler vermiş onu koruyacaksın. Böyle olmaz. Bunu söylerken, onları değiştirelim yerine başka şeyler koyalım demiyorum ama anayasa yapma hakkı millete aitse millet o anayasayı yapar.”

”˜Bırakın anadili konuşulsun' 
“İlk bakan olduğumda, bir mülakatımda bir gazeteci bana eğitime yönelik sorular sordu. ”˜Okullarda İngilizce, Arapça, Fransızca okutuluyor. Buna benzer diller de seçimlik olabilir' dedim. Bunu manşete almıştı. O dönem ana muhalefet partisinin genel başkanı hemen demeci kaptı. ”˜Bak bak' dedi, Başbakan'ın en yakın adamı, baklayı ağzından çıkarttı' dedi. Bugün benim o gün söylediğimin çok ötesinde farklı şeyler söyleniyor. Anadil... Ne demek ana dil? ”˜Ananın dili' demek. Değil mi? Devletin resmi dili olur; yazışma dili olur ama adamın anadili başkaysa ne yapalım? Adam konuşsun onu. Bunları konuşamıyorduk ve bunları birileri istismar ediyordu. Çok kararlı bir duruş içerisindeyiz.”