CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, CHP Genel Merkezi'nde açıklamalarda bulunuyor. İşte Baykal'ın konuşmasından satır başları: Sistematik bir biçimde Türkiye'yi tarihi çizgisinden çıkarmaya yönelik bu uygulama aşama aşama yürütülüyor. Hukuki bir süreçle değil siyasi bir süreçle karşı kaşıyayız. Hiçbir demokratik toplumda böyle tablolar yaşanmaz. Anca rejim değişikliği öncesinde böyle şeyler olur. Böyle bir manazara ile karşı karşıyayız. Bu hukuki değil siyasi bir hesaplaşmadır. "Sen madem dün bunları yaptuın, bugün hesabını sorarız. Gün gelir fitil fitil burnundan getiririz." düşüncesi var. Bu hesap şahsi değilidir. Onların temsil ettiği ilkeler ve değerlendirmelerden soruluyor. Bu şahsi bir hesaplaşma değil, Cumhuriyet'in temel değerleri ve ilkeleriyle hesaplaşılmaktadır. Bundan sonra Cumhuriyeti, savunacaklara gözdağı verilmektedir. Hesaplaşma cumhuriyetledir. Cumhuriyete sahip çıkanlardan hesap soruluyor... Hiç şüphe yok ki bu davanın arkasında iktidar vardır. Cumhurbaşkanı, Başbakan böyle bir davanın gelmekte olduğunu çok daha önceden deklara etmişlerdir. Hatta Başbakan, "Biz savcı arıyoruz" demişitir. Değerli arkadaşlar bu gidiş iyi gidiş değildir. Bu gidişin sonu da iyi değildir. Hiçbir istikrarlı hukuk develtinde demokraside böyle bir tablo ortaya çıkmaz. Bu gidiş, bu projeyi yapanlar, yürütenler, köşeye geçip seyredenler için iyi değildir. Sessiz kalanlar sorumluluğun bir parçası haline gelirler. Bu anlamda topluma bir alarm vermek istiyorum. Bu durum karşısında ben acaba üzerime düşeni yapıyor muyum diye düşünmelidir. İktidar bu tutuklamalarla, ekonomik krizin, yolsuzluğun sorumluluğundan kurtulamaz. Bir süreden beri iktidar sistematik bir şekilde medya operasyonu yürütüyor. Bir büyük medya monopoli yaratma gişimi var. Bu boşuna değilidir. Medya yapısı değiştirilmiştir. Türkiye'de bütün telefonlar, Başbakan'In kişisel takdiri ile dinlenmekte ve denetlenmektedir. Üniversite düzeni çökertilmiştir. Bu çalışmanının temelinde, kişiler değil, cumhuriyetin ilkeleri vardır. Önümüzdeki yerel seçimlerde halkımız buna gereken tepkiyi göstermelidir. Bu sorumsuzluğun nereye kadar gideceği konusunda bir hüküm vermek mümkün değil. Şu ana kadar yaşanmış olanların kabul edilebilir olmadığı konusunda ortak bir düşüncede olmalıyız.