İŞTE O HABER

Doç. Dr. Joshua Hendrick,”Gülen hareketinde başta çözüm süreci olmak üzere yapılan demokratik açılımlar ve gücün Erdoğan üzerinde konsolidasyonu rahatsızlık yarattı. ABD'de yılda toplam 500 milyon dolarlık  kamu fonundan yararlandıkları Gülen okullarına yapılan son baskınlarla, operasyonların eşzamanlı olması tesadüf olamaz” diyor.

İktidar partisi AKP ile Gülen cemaati arasındaki uzun zamandır bilinen, ya da sezilen çatışma, ülke gündemine hukuki, siyasi, sosyolojik yönden deyim yerindeyse bir deprem ve sonrasında tsunami yaratarak döküldü. Sular nereden, nasıl, ne hızda akacak, yolunu bulacak mı; bulduğu yer birçoklarının ellerini ovuşturarak içten içe “Yesinler birbirlerini” söylemli hesaplarla beklediği aydınlık mı olacak, tartışılır. Mühim olan, bedelini yalnızca güç sahiplerinin değil, ülkede yaşayan hepimizin ağır ödeyeceği olsa gerek. Soğukkanlı ve derinlikli analiz yapabilmek, durum tespiti yapabilmek içinse, siyaset biliminden, ekonomiye, psikolojiden sosyolojiye her disipline ihtiyaç olduğu muhakkak.

Yaşanan süreç üzerine edilecek sözlerden, bulunacak “paralel” tanımlardan önce, sorulacak çok şey var. Soruların kapsamı da, takılan akıllar da yalnızca ülke sınırlarıyla sınırlı değil. 10 yıldan uzun bir süredir Gülen hareketini inceleyen Amerikalı sosyolog Joshua Hendrick de bu akıllardan biri.  Maryland Loyola Üniversitesi (ABD) sosyoloji bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Joshua Hendrick'in geçen yıl New York University Press tarafından yayınlanan”Gülen: Türkiye ve dünyada İslami pazarın muğlak politikaları”  (Gülen: The Ambigious Politics of Market İslam in Turkey and the World) adlı kitabı şu anda Kitap Yayınları tarafından Türkçeye çevriliyor. Kitaptan bazı makaleler, aynı zamanda birkaç ay içinde yayınlanacak “Neoliberalizm, İslami sermayenin yükselişi ve AKP” adlı kitapta yayınlanacak.

Son dönemin gözde terimi paralel yapılanma anlayışına karşı çıkan Hendrick, ayrılığı AKP-Gülen arasında tanımlamaktan ziyade, Erdoğan-Gülen çatışması olarak değerlendiriyor ve ekliyor: “Erdoğan ve çevresinin tasfiyesi hedefleniyor”. Hendrick, operasyonların yılda 500 milyon dolarlık kamu fonundan yararlandığı ABD'deki bazı Gülen okullarında başlatılan soruşturmalarla eşzamanlı olmasını manidar buluyor. Hendrick ile çatışmanın ABD'deki köklerini konuştuk.

-Türkiye ve Gülen hareketine ilginiz nasıl başladı? Kitabınızı hazırlarken bilgi toplama sürecinde zorluk yaşadınız mı?

2002'de Türkiye'ye turist olarak geldim. Ortadoğu politikaları konusunda doktora öğrenimimi tamamlamak üzere kaldım. Boğaziçi Üniversitesi'nde çalışmalar yaptım. ABD'ye döndüğümde hareketle ilgili konuşmalar yapmak üzere çağrıldığım toplantılarda hareketle ilgili akademik çalışmaların oldukça eksik ve hareketin birçok yönden belirsiz olduğunu gördüm. Kaynak Kültür Yayınları'nın İngilizce çeviri ve düzeltilerini yaparak, karşılığında hareketin toplantılarına, sohbetlerine katıldım. Beş farklı şehirde 60'a yakın söyleşi yaparak kitabı tamamladım. Harekete yakın kuruluşların başkanları, üyeleri ile görüştüm. Harekete katılmadan önceki hayatlarını sordum. Sosyal mobilizasyonu, kurumlar arası finansmanı nasıl sağladıkları üzerine yoğunlaştım.

Kitabın başlığında bulunan “muğlak politikalar” sözünü açabilir misiniz? Hangi yönlerden muğlak?

Gülen hareketinin organizasyonel modeli açısından dikkat çekici bir yönü var: “Stratejik muğlaklık”. Başta Gülen'in kendi kişiliğinden başlayarak hareketin birçok seviyesinde stratejik olarak muğlaklık seçilmiş. Örneğin Gülen'le görüşme taleplerinin hepsi geri çevriliyor. Hareketin organizasyonel yapısı hakkında sorulan sorulara açık, rasyonel yanıtlar alamıyorsunuz. Siyasi-sosyolojik bir hareket olarak incelerken bilgi sahibi olmakta zorlandım. Bu durum, kendileri için de bazı zorluklar yaratıyor. Hareketin ABD'deki okullarının son yıllarda sıklıkla geçirdiği soruşturmaların nedeni de bu.

-Gülen hareketinin ABD'deki en büyük beşeri ve ekonomik kaynağı okullar. Nasıl bir yapılanma bu?

Gülen hareketi okulları “sözleşmeli okul” (charter school) kategorisinde, dünyadaki diğer okullarından farklı olarak özel değil, kamudan kaynaklarıyla fonlanan okullar. ABD'de 1990'ların başında getirilen okul seçme sistemiyle gündeme gelen “sözleşmeli okul” (charter school) konusu oldukça karmaşık. Özellikle 2010'dan bu yana birçok soruşturma geçirdiler. Gülen hareketinin okulları için ise özel bir durum söz konusu. ABD hükümeti, Gülen hareketine kamu fonundan yararlanarak, özel yönetilen okullar açmasına izin verdi. Böylece özel fonlamaya gerek kalmadan, diğer ülkelerdeki okullarından farklı olarak kamudan fonlanan ve 26 eyalette toplam 145 okulla büyük bir kaynak yarattılar. Vergilerle fonlanan kamu parası aldıklarından, finansal yönetimi, yönetim pratikleri ile kar pratikleri her eyalette ve ülke çapında hükümetin gözlemi altında olmak zorunda. Fakat Cemaat'in birçok okulu, fonlama sözleşmelerini (ABD'deki sistemin adı, bu noktadan hareketle “sözleşmeli okul” olarak geçiyor) kaybettiler. Yeni okul açma önerileri de bu nedenle geri çevriliyor.

“Yılda 500 milyon dolarlık kamu fonu alıyorlar”

-Bu okullara son olarak bazı operasyonların düzenlendiği basına yansım, Fethullah Gülen de bu iddiaları yalanlamıştı. İddiaların kapsamı nedir?

Son olarak Aralık ayının başında FBI, Louisiana'daki Cemaat okuluna bir baskın düzenledi ve tüm bilgisayar ve dosyalara el koydu. Soruşturmanın içeriğinde finansal yanlış yönetim, istihdam etmek zorunda oldukları ABD'li öğretmenler yerine ABD dışından getirilen Türk öğretmenleri işe almaları gibi, istihdam ayrımcılığı, şeffaf olmayan yönetim uygulamaları ve sözleşmeli okulların bulunduğu eyalet kurumlarıyla çıkar çatışmaları gibi iddialar söz konusu. Fakat bu ilk değil.

-Yılda ne kadarlık tutarda bir kamu fonundan bahsediyoruz?

Sözleşmeli okulların her biri için yıllık 1-3 milyon dolarlık finansman sağlanıyor. Yani 145 okul için sadece ABD'de yaklaşık 500 milyon dolarlık bir para anlamına geliyor. Buradan dünyadaki diğer bağlantılarına da para aktarıyorlar. Son geniş çaplı soruşturmanın Türkiye'deki operasyonların zamanlamasıyla rastlantı olması tesadüf olamaz.

-AKP ile Cemaat arasındaki görüş ayrılığının en önemli ayaklarından biri de dershaneler olarak gösteriliyor. Sizce kritik görüş ayrılığı nedenleri nelerdi?

Dershanelerin finansmandan çok, harekete beşeri kaynak açısından önemi büyük. Türkiye'de eğitim sektörünün toplam cirosu 2 milyar dolara yakın, dershanelerle yüzde 20 civarında bir bölümünü kontrol ediyorlar. Fakat sadece ABD'den yılda 500 milyon dolarlık bir kaynağa sahipler. Dershanelerin ana işlevi harekete istihdam, eğitim sağlamak.

-Türkiye'de 17 Aralık'ta başlayan süreçle ilgili görüşleriniz neler? Bu kiminle kimin, neyin kavgası?

Basitçe söylemek gerekirse,  bu bir güç kavgası. Ekonomik ve siyasi nüfuzlarını artırmak amacıyla, ortak çıkarları için yapılan koalisyonun bozulduğunu görüyoruz. Gülen hareketi ile AKP içindeki isimlerin yeni Anayasa oluşturulması, AB üyeliği, başörtüsü gibi sosyal alanda muhafazakar, ekonomi alanında neo liberal uygulamaları örtüştü. Ana karşıtlıkları ise Kürt meselesinde açığa çıktı. Öcalan ile Oslo görüşmelerine başlanması görüş ayrılığı yarattı. Mavi Marmara olayında da ayrılığa düştüler. Dershanelerin kapatılmasında ise Erdoğan, doğrudan Gülen cemaati kaynaklarına bir darbe vurdu. Karşılığında gelen yolsuzluk soruşturmaları kaçınılmaz oldu. Son gelinen noktada bu bir açık savaştır.

-Bu noktada Gülen hareketinin nihai amacı nedir? Yeni bir siyasi oluşum mu, doğrudan Erdoğan'ın tasfiyesi mi hedefte?

Cemaatin AKP dışında yapılanabileceği bir siyasi oluşum yok. Hedefte Erdoğan ve çevresini partiden temizlemek var. Karıştırmamak gerek; bu bir AKP-Gülen çatışması değil, Erdoğan-Gülen çatışmasıdır. Bu bir Erdoğan'ı AKP'den temizleme çabasıdır. Erdoğan ise tüm tarihi, siyasi gücünü ve nüfuzunu bu süreçte kullanacaktır.

-Erdoğan'ın tasfiyesi sonrası hangi lider öne sürülebilir? Gelecek seçimlerdeki beklentiniz nedir?

Şu anda en öndeki isim Abdullah Gül. Zaman içinde daha genç isimler de öne çıkabilir. Hakan Şükür gibi. Seçimlerde ise AKP oy kaybedecektir, fakat tek parti olmaya devam edecek. Yüzde 50 değil, belki yüzde 30 oy alacak ama bir koalisyon olsa bile en büyük oyuncusu olacak. Koalisyon olmasını beklemiyorum.

“Ekonomi çökerse, Gülen hareketi de çöker”

Siyasi kriz ekonomide de ciddi sarsıntılara neden oldu. Türkiye ekonomisinin istikrarlı, büyüyen bir ülke olduğuna dair algı darbe aldı. Devlet destekli sermaye birikimi üzerinde tehdit oluştu. Gelinen noktada bu tehdidin rolü nedir?

Ekonomideki çalkantılar tüm sisteme yönelik önemli bir tehdit. Bahsettiğiniz algı değişimi kesinlikle kayda değer. Ekonominin çökmesi, Gülen hareketinin de sonunu getirir. Yeni bir çevre oluşturmaya, oluşum yaratmaya çalışıyorlar. Türkiye ekonomisi çökerse, Gülen hareketi de çöker. Şu anda Türkiye'nin bölgesel aktör rolü, küreselleşmesi, etkinliğinin artması hedeflerine ulaşmak için Erdoğan'ın tasfiyesini amaçlıyorlar.

-ABD hükümeti de gelinen noktada sessizliğini koruyor. Sizce neden?

Siyaset bilimcisi değilim fakat ABD hükümetinin bu sürecin doğrudan içinde olmak istediğini  sanmıyorum. Yaklaşan üç seçim var. ABD hükümeti özellikle yılın ilk çeyreğinde sessizliğini korumasını bekliyorum, doğrudan müdahil olmak istenmiyor. Gülen hareketi konusunda Obama hükümetinin ve Senato üyelerinin farkındalığı çok farklı. Washington DC'nin Türkiye politikaları yıllardır Gülen hareketi temsilcilerinin oluşturduğu imaj ile mevcut siyasi krizdeki zayıf Türkiye algısı arasında büyük fark oluştu.  ABD'nin Türkiye ile ekonomik, ticari, kültürel ilişkileri ile Obama yönetiminin hükümet seviyesindeki ilişkileri farklı. İki farklı grubun lobisi arasında kaldılar, akıllarda karışıklık oluştu.

“Çözüm süreci ciddi rahatsızlık yarattı”

-Gülen ile Erdoğan arasındaki temel fark nedir? İddia edildiği gibi rejim değişikliği hedefi sizce bu hareketin arkasındaki itici güç mü?

Başta ikisi de İslamist. Gülen, İslam'ın sosyal mobilizasyonunda ve etki yaratmada aşağıdan yukarıya, Erdoğan ise yukarıdan aşağıya bir anlayışı benimsedi. Erdoğan siyasi gücün makro yöneticisiydi.

Erdoğan, üçüncü döneminde kendi otoritesi altında daha fazla güç konsolide etmek istedi. Başkanlık sistemi Erdoğan'ın önerisiydi. Bu sayede daha çok anayasal güce sahip olmak istiyordu. Otoritesi altındaki güç toplanması, şu anda Gülen hareketinin bazı amaçları ile ters düşüyor. Erdoğan, bu doğrultuda gücünü pekiştirecek siyasi, sosyal ve yasal reformlara girişti. Gülen hareketi kimliğinden ayrılarak demokratik açılımlara gitmesi rahatsızlık yarattı. Özellikle çözüm süreci Gülen hareketinde ciddi rahatsızlık yarattı. Erdoğan'ın bu süreçte komünitaryan bir üslup benimsemesinden rahatsız oldu. Gülen hareketi ekonomik anlamda neo liberal, sosyal anlamda muhafazakar yapısını korumak istiyor. Özel sektörde mobilize olarak yarattıkları liberal ekonomik yapı olmadan medya, eğitim gibi sosyal alanlarda etkilerini artırmaları, kendilerini yeniden üretmeleri mümkün değil. Açık ve liberal piyasa, pro-demokrat, muhafazakar yapıyı sürdürmek istiyor.

-Muhalefetin etkinliğini nasıl görüyorsunuz? Gezi protestolarında önemli bir karşı duruş sergilendi. İktidara karşı tepki kendiliğinden bir alternatif olabilir mi? “Gezi ruhundan” siyasi bir hareket çıkabilir mi?

Dünyada da benzer hareketlerde olduğu gibi, Gezi hareketi de, geleneksel siyasi modeli mobilize etmek için fazla parçalı ve çok çelişkiliydi. Kamusal alanda mobilizasyonu sağladı, fakat geleneksel politikayı değiştirmek, siyasi güç sağlamak için fazla öfke barındırıyordu. Bir yandan, Gezi protestolarına katılanlar, ellerinde iPhone'ları ve sosyal medyayı bunca etkin kullanışıyla Türkiye'nin neoliberalleşme politikalarından en çok yararlananlardı. Kapitalizmden yararlanarak karşı çıkmak, kendi içinde çelişkiler barındırıyor. Siyasi bir figür olarak etkin olması zor bir hareketti.

-Etkin olmak için sizce gereken nedir? Siyaseten etkin bir alternatif nasıl oluşturulabilir?

Sadece bir fikir olarak; Gezi ruhuna sahip olanlar, siyasi alternatif yaratmak için CHP'nin organizasyonel yapısını kullanabilir. Gülen hareketinin AKP'yi Erdoğan ve çevresinden temizleme operasyonundaki gibi, Gezi zihniyeti de, CHP'yi değiştirerek canlı, elle tutulur bir alternatif yaratabilirler.

-Hareketin arkasındaki temel sosyolojik motivasyon nedir?

Gülen hareketi, Türkiye'nin ayak izini, ulusötesi faaliyetlerine taşıyarak, içeride ve dışarıda en önemli siyasi ve sosyal güç olma hedefindeler. AKP dışında modern Türkiye'nin en güçlü kolektif grubu Gülen hareketi. Ulusal ve küresel angajmanlarını devamlı olarak güçlendirmek durumundalar. Büyümek, etkilerini genişletmek, daha çok iş, okul, kar, medya, kurum ve etki istiyorlar. Bunun için de yasalar ve eğitim kurumları başta olmak üzere her şeyi kullanıyorlar. Yurtdışındaki faaliyetlerinde yerel otoritelerle işbirliği yaparak nüfuzlarını artıyorlar. Sosyolojik açıdan ise güçlerinin artırmayı hem Türkiye'nin, hem de insanlığın yararına görüyorlar. Temel motivasyon bu.

T24