CHP grup başkanvekili Anadol, CHP'nin iptal dilekçesini Anayasa Mahkemesi'ne sunduklarını belirtirken, yasanın altında hiçbir CHP milletvekilinin imzası olmadığını ekledi ve Başbakan'ın kendi kendini yalanladığını iddia etti. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ''Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, askere yargı yolunu da açan yasayı onaylarken, anayasaya aykırılık konusunda hiçbir şey söylememesinin 'manidar' olduğunu'' ifade ederek, ''Cumhurbaşkanı'nın, anayasaya aykırılık konusunda değerlendirme yapmaması, herhalde anayasaya aykırı olmadığı konusunda söyleyecek bir söz bulamamış olmasındandır'' dedi. CHP Grubu, askere yargı yolunu açan yasayı Anayasa Mahkemesine götürmek üzere, parti genel merkezinde olağanüstü toplandı. Baykal, toplantının başlangıcında yaptığı konuşmada, yargıda var olan iş bölümünü yeniden düzenlemeye yönelik bir girişim yapıldığını, bu yasanın Cumhurbaşkanı Gül tarafından onaylanarak, yürürlüğe girdiğini anımsattı. ''Kamuoyunda 'gece yarısı baskın yasası' olarak nitelendirilen bu yasanın çok kapsamlı, önemli temel siyasi tartışmaları gündeme getirdiğini'' anlatan Baykal, ''yasanın bir maddesinin büyük ilgi, heyecan, tartışma yarattığını'' söyledi. Baykal, yasanın diğer maddelerinin, mutabakatla, işbirliğiyle, ilgili kurumların desteğiyle yasalaştığına işaret ederek, ''Ama büyük dönüşümü gerçekleştirdiği iddia edilen o madde gece yarısı, aniden bir önerge üzerinden, genel kurulda müzakere edilmeden yasaya yerleştirildi. Birden bire sabahleyin herkes, neyin yapıldığını, yeniden keşfetmek durumunda kaldı'' diye konuştu. Baykal, ''tarihi'' denilen düzenlemenin, TBMM Anayasa, Adalet, AB Uyum komisyonlarında, Genel Kurul'da müzakere edilmesi gereken, bu komisyonların, genel kurulun, bilgisinden, dikkatinden, irdelemesinden ''bilinçli şekilde kaçırıldığını'' savundu. [B]''MUHALEFET PARTİLERİNDEN KAÇIRILMIŞTIR''[/B] ''Baksaydınız, inceleseydiniz'' eleştirilerinin tartışılabileceğini ifade eden Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Önergenin anlamı, TBMM'den, komisyonlardan, muhalefet partilerinden, kamuoyundan, ilgili kurumlardan kaçırılmıştır. Böylesine önemli bir düzenleme, yeni bir sivilleşme dönemi açacaksa, demokratikleşme ve hukukun üstünlüğü açısından çok önemli bir atılımı gerçekleştirecekse, tam bir güven içinde, bugüne kadar diğer düzenlemelerde olduğu gibi, komisyonlarda, Genel Kurulda müzakere edilerek, kamuoyunu bilgilendirerek; ilgili kurumların resmi görüşünü alıp, gerekiyorsa bir kenara bırakarak, demokratik bir yasama süreci içinde bunun gerçekleştirilmesi gerekmiyor muydu? Bu kadar önemli bir düzenlemenin, bir rastlantı sonucu gece yarısı olup bittisiyle yasalaştırılmış olduğunu düşünmemizi, kimse bizden beklemesin. Burada bir iyiniyet eksikliği, açık bir gizleme gayreti, kamuoyundan kaçırılmak kararlılığı ve tertibi, net bir şekilde görülmektedir. Bilinçli olarak kaçırılmıştır. TBMM Başkanı, 'benim haberim yok' diyor. Bu kadar önemli bir yasayı TBMM gerçekleştiriyor ama bundan Meclis Başkanı'nın, komisyonların, muhalefet partilerinin haberi yok.'' [B]''USUL DEĞİL, ESAS YANLIŞIDIR''[/B] CHP Genel Başkanı Baykal, bu yasama sürecinin, bu biçimde götürülmesinin, ''temel zafiyet'' olduğunu öne sürdü. Yasaya ilişkin ''usul bakımından yanlış oldu'' değerlendirmelerine dikkati çeken Baykal, ''kimsenin, usul hatasını, rastlantısal hata, dikkatsizlik, özensizlik, aceleye getirmeden kaynaklandığını düşünmelerini kendilerinden beklememesi gerektiğini'' kaydetti. Baykal, ''Bu usul yanlışı değil, esas yanlışıdır'' dedi. ''Yasanın, bilgi kirliliği içinde tartışıldığını, tartışmanın, aydınlatmaya değil, karartmaya yönelik olduğunu'' savunan Baykal, bilgi kirliliğinin, bilinçli olarak harekete geçirildiğini, olayın gizlenmeye çalışıldığını kaydetti. Baykal, konuşmasına şöyle devam etti: ''Bilgi kirliliğinin kendisini gösterdiği temel alanlar şunlar: 'Bu yasa, darbe girişimlerini önlemek için getirilmiş bir düzenlemedir' iddiası. Bu doğru değil. TCK'da, darbe yapanların, sivil mahkemelerde yargılanmasına yönelik düzenlemeler vardır. Darbe girişimlerinin, normal mahkemelerde yargılanması önünde bir engel yoktur, darbe bir suçtur, askeri bir suç değildir. Genel ceza kanunu kapsamı içinde suçtur. Darbeyi, sivil mahkemeler önlüyor. İkinci aldatmaca; bu kanun anayasaya aykırı değildir. Bu kanuna çok önem verdiğinizi biliyorum. Bu anlayışınızın, gerçekleri görmekten sizi alıkoyacak kadar sizi şaşırtmış olması, gerçeklere bu kadar ters düşme yeteneğinizin, bu kadar yüksek düzeye çıkmasına şaşırmamak mümkün değil. Akıl, izan, mantık var. Aklı, fikri olan anayasayı eline alır, 145. maddeyi okur. Kapsamlı, ayrıntılı düzenleme... Aklı başında bütün anayasacılar, bu anayasayı değiştirmek isteyenler dahil, iktidarın bu projelerine destek vermek niyetinde olanlar dahil, içlerinde bir miktar hukukçuluk kalmışsa, bu konuda ya susuyorlar veya açıkça, dolaylı itiraflarda bulunuyorlar. Cumhurbaşkanı'nın onaylarken, anayasaya aykırılık konusunda hiçbir şey söylememesi, manidardır. Cumhurbaşkanı'nın, bu kadar anayasaya aykırılık tartışması yapılan bir yasayla ilgili imza atarken, anayasaya aykırılık konusunda bir söz söylemeye yönelmemesi, hiçbir değerlendirme yapmaması, herhalde anayasaya aykırı olmadığı konusunda söyleyecek bir söz bulamamış olmasındandır. Bu anayasaya uygun olduğunu savunacak söz bulamaması, anayasaya aykırılık konusunda, anayasamızın cumhurbaşkanına emanet ettiği büyük görevi yerine getirmediği gerçeğini bizim görmemize de engel değildir.'' [B]''KÜLLİYEN YALAN''[/B] Baykal, TBMM Genel Kurulu'nda yasaya yönelik verilen iki önergeyi, ''iki vuruş, iki darbe'' diye nitelendirerek, tartışılan bu önergenin yanı sıra düzenlemenin görülmekte olan davaları da kapsamına da alacağına yönelik ikinci bir önerge verildiğini söyledi. Baykal, iki önergenin de anayasaya aykırı olduğunu, ikinci önergenin anayasanın ''tabii hakim'' ilkesine aykırılık taşıdığını ifade etti. ''Düzenlemenin, AB'nin talebi doğrultusunda yapıldığı' söylemeni, ''üçüncü karartma'' şeklinde değerlendiren Baykal, bunun ''külliyen yalan olduğunu'' öne sürdü. AB'nin, askerlerin askeri mahkemede yargılanmaması yönünde hiçbir talebi olmadığını belirten Baykal, bu konuyla ilgili Katılım Ortaklığı Belgesi, AB İlerleme Raporlarındaki ifadeleri aktardı. Deniz Baykal, ''darbeyi önleme yasası'' sözünün, ''boş bir safsatadan ibaret'' olduğunu öne sürerek, ''Bu girişim ne anlama geliyor, arkasında ne var? Anayasaya aykırı... AB'nin talebi değil. Ama olağanüstü heyecanla, olağanüstü tertipler gerçekleştirerek, bu konuda bir gayret sergileniyor. Bunun anlamı nedir?'' diye sordu. [B]''TÜRKİYE'DE SİVİL VE ASKERİ YARGI, DARBEYLE SAVAŞMAK İÇİN DONANIMLIDIR. EKSİK VARSA, DAHA DA DESTEKLEYELİM''[/B] CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, askere sivil yargı yolunu açan yasayı, ''iktidarın, vesayet altına almayı başaramadığı bir alanda vesayet arayışının bir ifadesi'' olarak değerlendirerek, ''Bu vesayet arayışının, askeri yargıya da sıçratılmak istenmesidir'' dedi. CHP parti grubu, Genel Başkan Baykal'ın çağrısı üzerine, Genel Merkez'de olağanüstü toplandı. Baykal, toplantıda yaptığı konuşmada, iktidarın, askere sivil yargı yolunu açan yasal düzenlemeye, hukukun üstünlüğünü, demokratikleşmeyi, sivil rejimi kökleştirmeyi gerekçe olarak gösterdiğini ifade ederek, bunun gerçeği yansıtmadığını savundu. Bu iddiada olan Hükümetin uygulamalarına bakıldığında gerçeğin kolayca görülebileceğini, samimiyetsizliğinin anlaşılacağını ileri süren Baykal, iktidarın, medyayı ve sivil toplum örgütlerini baskı altına aldığını, yargı bağımsızlığını engellediğini öne sürdü. ''Yargı son dönemde en büyük tahribata uğramıştır'' diyen Baykal, bir hakimin ''üzerimde kurumsal baskı var'' gerekçesiyle davadan çekilmek istediğini anımsattı. Baykal, ''Hangi kurum bu baskıyı yapıyor? Kanarya Sevenler mi bu baskıyı yapıyor? Nereden geliyor bu baskı, kurumsal baskı...? O 'kurumsal' yerine, benim teklifim, resmi kelimesini koyup öyle okumaktır'' diye konuştu. Baykal, buna sessiz kalınmasının, demokrasi duyarlılığıyla bağdaşmayacağını söyledi. [B]''YARGIYI VESAYET ALTINA ALMA ANLAYIŞI''[/B] Baykal, şöyle konuştu: ''Tıpkı medyada olduğu gibi, yargıda da bir vesayet anlayışı, yargıyı vesayet altına alma anlayışı, açık bir siyasi gerçek olarak önümüzde duruyor. Bu son yasa, iktidarın, vesayet altına almayı başaramadığı bir alanda vesayet arayışının bir ifadesidir. Yoksa, bağımsız yargı, asker ya da sivil, doğru işlesin, bu konuda engeller kaldırılsın, buna katkı yapalım anlayışıyla ilgili olduğunu düşünmek mümkün değildir. Bu vesayet arayışının, askeri yargıya da sıçratılmak istenmesidir. Sivil yargıda belli bir ölçüde vesayet tesis edilmiştir. Çok açık bir gerçek. Yargı bağımsızlığının bulunmadığı, herkesin ifade ettiği bir gerçektir.'' [B]''ANAYASA MAHKEMESİ'NE BAŞVURULMAMASI İÇİN ISRARCILIK''[/B] Baykal, hükümetin, askere, sivil yargı yolunu açan yasanın AB'nin talebi üzerinde yapıldığını savunduğunu belirterek, ancak AB'nin isteği olmasına karşın, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yapısının değiştirilmesinde, aynı çabanın gösterilmediğini ileri sürdü. Baykal, ''Bu vesayet anlayışı, Türkiye siyasetinin temel sorunu haline gelmiştir. Bu iktidar her geçen gün hukuk engellerine, demokratik engellere, bin bir dereden su getirerek, bazen parlamento çoğunluğunun verdiği olanakla, bazen AB'nin sağladığı imkanlarla aşmaya ve vesayetini pekiştirmeye çalışıyor'' diye konuştu. Yasanın, Anayasa'ya aykırı olmasına rağmen bazı çevrelerin, CHP'nin konuyla ilgili Anayasa Mahkemesi'ne başvurmaması için ısrarcı olduğunu ifade eden Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Bu yasa Anayasa'ya aykırı. Ama çok ilgi çekici bir tablo var. Türkiye'de Başbakan dahil, pek çok yazar, düşünür, demokrat, aydın, 'aman Anayasa Mahkemesine gitmeyin' diyor. Anayasa Mahkemesi'ne gitmememiz gerektiği konusunda pek çok çevre olağanüstü yüksek gayret sarf ediyor. Bunun altında ne yatıyor? Bunun, Anayasa'ya aykırı olduğu gerçeği var. Onlar da biliyorlar ki Anayasa'ya aykırılığı ortaya çıkacak. Bir demokrat, hukuk devletine saygısı olan bir insan, yüzü kızarmadan, Anayasa'ya, aykırı olduğu iddia edilen bir kanunla ilgili olarak 'aman Anayasa Mahkemesi'ne gitmeyin' diyen bir anlayışın, hukukla, demokrasiyle ilişkisi nedir?'' [B]''DARBE, MUTLAKA GECE YARISI GELİR DİYE BİR ŞEY YOK''[/B] CHP Genel Başkanı Baykal, darbe girişiminin suç olduğunu vurgulayarak, kimsenin, darbe yapmanın serbest bırakılmasından yana olmadığını belirtti. Türkiye'de sivil ve askeri yargının, darbeyle savaşmak için donanımlı olduğunu dile getiren Baykal, ''Eksik varsa, daha da destekleyelim. Ama olay, o değil. Darbe, mutlaka bir gece yarısı, sabaha karşı gelir diye bir şey yok. Darbe bir süreç. Darbeyi sadece askerler yapar diye de bir şey yok. Darbeyi siviller de yapar. Faşizm, askeri kurumların, sivil kurumlar üzerinde tahakküm ve vesayet kurduğu bir rejim olmak zorunda değildir. Darbeler bir süreçtir, o süreç başlar, bir süre sonra siz kendinizi bir bakarsınız, darbenin kurbanı olarak buluverirsiniz. Bu bir süreçtir, o süreç şekillenirken farkına varmazsınız, hatta destek olursunuz'' diye konuştu.