Bu dönemde siyasi yasakların devam etmesini isteyenlerin ileri sürdüğü iddiaları bir türlü mantıklı bulmamış, siyasi yasakların bu ülkeye ne gibi kazançlar getireceğini de kavrayamamıştım. Halk vardı”¦ Seçim vardı”¦ Gizli oy açık sayım vardı”¦ Seçimlerde hile ihtimali çok düşüktü ve böyle bir ihtimal varsa bile bu ancak iktidar partisi lehine olabilirdi. Yani halk ne derse o olacaktı”¦ İhtilal öncesi siyasilerin varlıklarını devam ettirip ettirmemesine karar verecek olan da bizatihi halkın kendisiydi. Ben o dönemde işte bu düşüncelerle yasakların kaldırılması için çalıştım. Referandumu yüzde 51 gibi kıl payı kazanmış olmak da çok ağırıma gitmişti doğrusu. Demokrasiyi hazmedemeyen yüzde 49 az bir rakam değildi. Halka yani kendisine güvenmeyen yüzde 49. Oysa işlem çok basitti. Yasaklar kalkacak ve halka layık değillerse siyaset sahnesinden silinip gideceklerdi. Ben o hınçla sonraki yıllarda kaleme aldığım bir 12 Eylül yazısında buna değindim ve aynen şöyle yazdım. “12 Eylül'ün lider kadrosu yok şimdi. Ama Demirel Başbakan, Ecevit, Erbakan, Türkeş Meclis'te”¦ Hepsi de dimdik ayakta”¦ Bunların hepsini sevdiğim için değil ama halk böyle istediği için mutluyum”¦ Sırf bu yüzden hepsini ayakta alkışlıyorum. Demokrasi ne güzel şey”¦” Sonraki yıllarda ne oldu peki. Yukarıda ismini saydığımız liderlerin tamamı çeşitli nedenlerle siyaset sahnesinden çekildi. Şimdi yepyeni yüzler var mecliste. Yeni liderler çıktı ortaya. Bu da güzel”¦ Bu manzarayı da seviyorum. Ben halkın istediği ve halkın görüşlerinin şekillendirdiği her ortamda bir güzellik görüyorum. ”¦”¦.. Aslında bu yazının asıl amacı bu değil. Recep Tayip Erdoğan Cumhurbaşkanı olmalı mı? Bunu yazacağım. Cumhurbaşkanı olmalı mı bilmem. Ama aday olmalı. Ki aday olan herkesin cumhurbaşkanı olması garanti değil. Başbakan olmuşsa Cumhurbaşkanı da olabilmeli. Halkın seçtiği Meclisin önüne çıkmalı, engelsiz çıkabilmeli ve adaylığını koyabilmeli. Sonra ne olur bilmem. Seçilir mi seçilmez mi? Seçilirse laik Türkiye'nin temelleri kökünden sarsılır mı sarsılmaz mı? Oradan geri iner mi inmez mi? Bütün bunlarla ilgilenmiyorum. İlgilendiğim şey demokrasinin kendisi. Bu ülkenin temelleri sağlamdır, korkmayın. Ama demokrasimizin temelleri hiç de sağlam değildir. Siz asıl demokrasinin temellerine dinamit koyanlardan korkun. Ve 14 Nisan'a dikkat edin.