Başbakan Erdoğan'ın konuşmasından satırbaşları;

-Ramazan ayına farklı girdik bir taraftan Mısır'daki gelişmeler bir tarafdan Suriye'deki gelişmeler bizi üzüntüye sevk etti.

-Suriye'deki olaylar sınırları da aşarak ölümlere neden olmaya başladı. Sabırlıyız. Sabırlı olmaya devam ediyoruz. Ama nereye kadar? Tabi bunu burada açıklayacak değilim.

-Anadolu'nun büyük ozanı Yunus Emre'nin dizelerinde ses bulan. Yaradanı severiz yaradandan ötürü. Bizim insanlığa bakışımız hep böyle oldu. Yolumuzu böyle çizerek yolumuza devam ediyoruz. Bizim için insan önce insan, önce yaradanın bu dünyadaki en mükemmel varlığıdır. Dili, kültürü, etnik kökeni önemli değil insan önce candır.

-Eğer bu topraklarda, egemen olanın diğerine bir hoşgörüsüzlüğü, bir zulmü, bir tahammülsüzlüğü olsaydı, inanın bugün bu kadar renkli bir Türkiye olmazdı. Eğer bu topraklarda, farklı olana karşı tahammülsüzlük olsaydı, bu kadar farklı etnik köken, bu kadar farklı dil ve inanç bugüne kadar bir arada olamaz, bugünlere erişemezdi. Özellikle son asırda bazı hatalar yapılmış, bazı acı olaylar yaşanmıştır. Ancak, bunların hata olduğu kabul edilmiş, Türkiye toprakları üzerinde farklılıklara tahammülsüzlük hiçbir zaman kendisine uzun süreli tutunma fırsatı bulamamıştır.

AZINLIĞIN ÇOĞUNLUĞA DAYATMA HAKKI YOKTUR

-Çoğunluk olmak, azınlığı yok saymak anlamına asla gelmez, kimseye de bu hakkı vermez. Demokrasi, esasen, insanları, başkalarının özgürlük alanlarına müdahale etmeyecek şekilde, bir arada, birbirine saygılı ve hoşgörülü şekilde tutabilmek için vardır. Çoğunluk, çok olma avantajını kullanarak, azınlığa dayatmalarda bulunamaz. Ancak azınlık da elindeki güçlere güvenerek, çoğunluğa istikamet çizme, çoğunluğa dayatmalarda bulunma hakkına asla sahip olamaz. Demokrasilerde, sandıktan çıkan çoğunluğun, elbette ki sandıktan çıkan azınlığa her istediğini yapma ve yaptırma hakkı yoktur. Aynı şekilde, azınlığın da elindeki sermaye gücünü, medya gücünü, propaganda gücünü, uluslararası güçleri arkasına alarak, çoğunluğa dayatmalarda bulunma hakkı yoktur"

-Güçlü bir Türkiye'yi dünya istemiyor. Türkiye'nin güçsüz olmasını istemeyen emperyal güçler var. Bunlar içte ve dışta Türkiye'yi yıkmaya çalışıyorlar. Biz bunlara karşı daha mutlu olacağımız herhalde bilmemiz gerekir. Bundan korkmayız.  76 milyon olarak ortak noktalarda buluşup geleceğe birlikte yürüyeceğiz.

-İstanbul'da yapılan yeşillendirmelerde çalışmaları hep bizim dönemimizde oldu. Çevre konusunda kimse bizle aşık atamaz.

-Yaşam alanımıza karıştınız diyorlar. Kimin yaşam tarzına karıştık. Bizim işimiz hiçbir zaman insanların yaşam tarzıyla ilişkili olmamıştır.

BİZ HALA BUNLARLA MI UĞRAŞACAĞIZ?

-Benim İstanbul başkanlığımda da aynı şeyi yaptılar. Bunlar geldiya. Şimdi otobüsler ikiye ayrılır. Bir tarafta örtülüler bir tarafta da açıklar olur. O aralar Pendik'te trenten bir kızımız düştü. Hemen gazetelerde manşetler şöyle: "Trenden kızı attılar". Biz hala bunlarla mı uğraşacağız.

"YAKINDA GEZİ PARKI'NDA DA SOHBET EDERİZ"

-Mamak'da bazı evlerin kapılarına çok çirkin yazılar yazıldı, bunları yazanların kanlı bir terör örgütü mensupları olduğu ortaya çıktı. Türkiye'nin her yerinde bu oyunlar oynanmak istiyor.

-Biliyorsunuz, Gezi parkında dün bir düğün oldu, düğünün arkasında kara maskeliler meydanlarda sokaklarda cirit atıyor. Bunun zeminini hazırlamak, şu güzelim ülkemizde yanlış değil mi?

-Buna ne gerek var? Kardeşçe birlik beraberlik için yaşamak varken buna ne gerek var? Hepsi illegal örgüt üyeleri. Eğer söylediklerinde samimiysen yüzündeki maskeyi çıkart! Ben de dün akşam Üsküdar'da parktaydım. vatandaşlarla oturduk sohbet ettik. Yakında inşallah Gezi Parkı'nda da sohbet ederiz. Gençliğimizin en güzel günleri orada geçti. Belediye başkanlığımda nikah kıydım orada. Bunları bilmezler tabi! 76 milyon olarak bu tuzaklara karşı çok dikkatli olmalıyız.

Kaynak: Haber7