Cumhurbaşkanı Gül, yasama yılının açılışında Kürt sorununun terörden arındırılarak çözülmesi gerektiğini söyledi. Yeni bir anayasanın hazırlanması, seçim barajının kaldırılması gibi önemli mesajlarla dolu konuşmada Gül, tutukluluğun mahkumiyete dönüşmemesi gerektiğini söyleyerek Ergenekon sanıkları için yargıya uyarıda bulundu. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin yeni yasama yılının açılışında yaptığı konuşmada yeni anayasadan seçim barajına, demokrasiden yargı reformuna, Kürt sorunundan, Ergenekon davasına uzanan farklı konularda önemli mesajlar verdi: Baraj kalksın iması Demokratik bir cumhuriyetin erdemi, halkı, bütün renkleriyle, sesleriyle ve iradesiyle, siyasi iktidarın öznesi haline getirmesidir. Ülkemizde demokrasinin ve siyasetin daha iyi işlemesi ve daha verimli olması için üç önemli hususa dikkat çekmek istiyorum. Öncelikle vurgulamak istediğim husus, TBMM 'nde siyasi temsilin derinleştirilmesinin ve çeşitlendirilmesinin sağlanmasıdır. Temsilin derinleştirilmesi ve çeşitlendirilmesi, kendi içimizdeki tüm farklılıkları siyasete yansıtacaktır. Ülkenin tüm önde gelen siyasi akımlarının temsil edilmediği bir Meclis, eksik bir Meclis olacaktır. Bu anlamıyla siyasal istikrar ve çoğulcu temsil birbirini dışlamaz ve dışlamamalıdır. Esasen Türkiye'nin yakın siyasi tarihine baktığımızda ilerleme ve kalkınmanın, siyasi istikrarın temin edildiği dönemlerde gerçekleştiği de bir vakıadır. Olgun bir demokrasi için altını çizmek istediğim ikinci önemli husus, katılımın daha da teşviki ve güçlendirilmesi meselesidir. Sadece siyasi partilerin değil, kuruluşları aracılığıyla,sivil toplum toplumun tamamının siyasi süreçlere katılımı, Türkiye'nin temel sorunlarının çözümünü kolaylaştıracaktır. Ülke gündeminin ilk sıralarında yer alan kimlik tartışmaları, demokratik standartların yükseltilmesi, yeni anayasa yapılması, din devlet ve toplum ilişkisine yönelik tartışmalar, iktidar olsun muhalefet olsun tüm tarafların, Meclis dışındaki siyasi partiler ve sivil toplumun tüm unsurlarının da katılımını ve ortak bir anlayışa varmasını gerektirmektedir. Baraj düşürülsün demedim (Gül, TBMM'de verilen resepsiyonda ise bir gazetecinin “Sözleriniz barajın düşürülmesi gerektiği mesajını verdiğiniz şeklinde yorumlandı” sorusu üzerine “Ben öyle bir şey söylemedim. Bu Meclisin kıymetini dolaylı olarak hatırlattım” dedi. Yeni anayasa gerekli Son referandumun en önemli kazanımı, kuşkusuz, milletin kendi seçtiği temsilcileri tarafından hazırlanmış bir değişikliğin, milletin bizzat kendisi tarafından onaylanmış olmasıdır. Ancak bu değişiklikler, önemli olmakla beraber, yeterli değildir. Yeni bir anayasanın, tamamen sivil bir irade tarafından hazırlanması ihtiyacı bugün çok açıktır. Son dönem, ülkemizde halk iradesinin, kendi tercihlerini dikkate almayan ve demokrasi dışı yöntemlere tevessül eden odaklara karşı daha bilinçli duruşuna tanıklık etmiştir. Bu önemli bir gelişmedir. Yüce Meclis'in seçim atmosferinden etkilenmeden, gündemindeki reform çalışmalarını tüm kararlılığı ile sürdürmesi önemlidir. AB uyum yasalarına, adalet reformlarından usul yasalarına kadar pek çok önemli gündem maddesi bulunmaktadır. Anayasalar, yazıldıkları dönemin ruhundan ve koşullarından etkilenirler. 1982 Anayasası o yılların Türkiye'sinin anayasasıdır. Dahası, millet iradesine kısıtlama getiren bir müdahalenin ardından, o dönemin şartlarının oluşturduğu kadrolar tarafından hazırlanmıştır. O günden beri hem iç hem de dış siyasette muazzam gelişmeler yaşanmıştır. Yaşanan gelişmelere Türkiye'nin ayak uydurabilmesi için, bugüne dek yapılan değişiklikler maalesef Türkiye'nin ihtiyacı olan yeni anayasa talebini tam olarak karşılamamaktadır. Bugünün Türkiye'si, sivil, demokratik ve çoğulcu bir anayasaya ihtiyaç duymaktadır. Kuşkusuz, bunun zamanlamasına siyaset kurumu karar verecektir. İKTİDARA VE TSK'YA UYARI: Cumhurbaşkanı uzun konuşmasında isim vermeden hükümete ve TSK'ya da uyarılarda bulundu. Gül, Hükümete “Demokrasilerde politika belirleme uygulama yetkisi çoğunluğa aittir. Ancak bu yetki sınırsız değildir.Çoğunluk iktidarı, temel hak ve özgürlükleri korumak için sınırlandırılmalıdır” diye seslendi. Gül yine isim vermeden son günlerdeki TSK'yla ilgili tartışmalara değinirken ise “Açık toplumun, basın hürriyetinin olduğu ülkede yanlışlar hiçbir zaman saklanamaz. Anaya dışına çıkanlara tüm kurumlar derhal müdahele etmeli. Ama bunlar üzerinden kurumlar yıpratılmamalı” dedi. Tutukluluk cezaya dönüşmemeli Geride bıraktığımız sürece baktığımızda en sert tartışmaların Yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığı etrafında sürdürülmüş olduğunu ve bu konuda bir saflaşmanın ortaya çıktığını gördük. Bu tartışma ortamının en büyük riski, “mülkün temeli” olduğuna inandığımız “adalet”in işleyişinde küçük de olsa, bir sapma veya aksamanın ortaya çıkma ihtimalidir. Bu ihtimali, herkes tarafından fazlasıyla ciddiye alınması gereken bir tehlike olarak gördüğümü belirtmek istiyorum. Bu konudaki hassasiyet, hükümet edenlerden, muhalefetten ve genel olarak bütün siyasetçilerden beklendiği gibi, tarafsızlığını ve adalet konusundaki titizliğini, beyanları ve tutumlarıyla da göstermek zorunda olan Yargı mensuplarından da beklenmektedir. Yargının iş yükünün fazlalığı ve bunun adaletin tecellisinde yol açtığı gecikmeler, bütün vatandaşlarımızı etkileyen en önemli sorunlar arasında yer almaktadır. Yargılama sürecindeki gecikmelerin, sebebi ne olursa olsun, tutukluluğu fiili bir mahkumiyet durumuna dönüştürmemesi gerekir. Bu tür aksaklıkların düzeltilmesi ve “geç tecelli eden adaletin adaletsizlikten farklı olmadığı” anlayışı ile, gerekli yasal düzenlemelerin en kısa zamanda hayata geçirilmesi, büyük önem taşımaktadır. Bu sorunun sadece bir yasal düzenleme konusu olmadığı, adalet mekanizmasının etkinliğinin arttırılmasının da gerekli olduğu ve bu görevin de bizzat yargı sistemine düştüğü açıktır. Kürt sorunu ayrı terör ayrı Gündemimizde yer alan temel bir sorun, tüm diğerlerinden bağımsız olarak kendine özgü dinamiklere sahiptir. Uzun yılların bir realitesi olan demokratik standartlarımızın yetersizliğinden kaynaklanan Kürt sorununu, bölücü terörden ayrıştırarak çözmemiz gerekmektedir. Bu konuda yaşanan acı tecrübeler, yapılan fedakarlıklar, çekilen acılar, konu hakkında konuşurken boğazımızın düğümlenmesine yol açıyor. Bu sorun, bugün ne yazık ki terörle içiçe geçmiş bir vaziyettedir. Görevimiz, bu noktada, milletimizin ferasetine güvenerek, sağduyulu davranmak ve makul bir çözüm için, terörden kaynaklananlar ile terörle irtibatsız sorunları birbirinden ayırmaktır. Yaşanan onca acıya rağmen, milletimizin bir bütün olarak sağduyusu, siyasi partilerimizin ve sivil toplum kuruluşlarımızın olgun tutumları sayesinde, bazı olumsuzluklara rağmen yine de büyük mesafeler kat etmiş durumdayız. Bugün geldiğimiz noktada, ”˜sorun var mıdır yok mudur', ”˜adı ya da sıfatlandırılması nasıl olacak' diye tartışmak yerine, sivil bir irade geliştirerek yanlışlıklarla yüzleşmemiz ve sorunu, temel prensipler etrafında birleşerek, demokratik bir zeminde çözmemiz gerekmektedir. Siyaset kurumuna düşen, stratejik bir vizyonla konuya yaklaşmak ve memleketin bütünlüğünü, insanlarımızın selametini hedefleyen çözümler üretmektir. İTİBARIMIZ FARK EDİLMİYOR Gül, “Yurt dışına her çıkışımda, Türkiye'nin dışarda kazandığı itibar ve ağırlığı gördükçe gururlanıyorum. Ama ne yazık ki Türkiye'ye döndüğüm zaman dış dünyada kazandığımız bu ağırlığın içeride yeteri kadar fark edilmemesine de üzülüyorum” dedi.