Sidar Yıldız, Kahramanmaraş'ın 5 kadın muhtarından biri. 15 haneli köye çocuk parkı yapmış. İki fabrika ise yolda. Belki köye geri dönüşü çocukların mutlulukları üzerine inşa edebiliriz diyor.  

Sidar Yıldız, aslında Ege Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yöneticiliği mezunu formasyon da almış, ama binlerce öğretmen adayı gibi atanamamış. 2000 yılında İstanbul'dan ekonomik nedenlerle Kahramanmaraş'ın Elbistan ilçesindeki köyleri Toprakhisar'a göç etmişler. O dönemler Sidar daha çocuk. Ama şimdi dönüp baktığımda iyi ki buralara dönmüşüm iyi ki burada büyümüşüm diyor. 

Üniversiteyi bitirdiği dönemde teyzesi Seyhan Yaylagül'ü 10 Ekim Ankara Garı patlamasında kaybediyor. O zaman da ailesine destek olmak için köye yerleşmeye karar veriyor. Hatta genç çiftçi hibe programından faydalanıp istiridiye mantar yetiştirmek için köyde inşaatında bile kendisinin çalıştığı mantarhane kuruyor ama anne ve babasının tutuklanmasından sonra ilk hasadı alınca ara vermek zorunda kalıyor. Son yerel seçimlerde ise köylünün ısrarına dayanamayarak muhtar adayı oluyor ve seçiliyor. Hayat mücadelesindeki zorluklar burada da peşini bırakmıyor. Topluma bir kadın muhtar olarak kendini kabul ettirmek zor oluyor. Devlet kurumlarına bile gidince şaka değil gerçekten muhtarım diye kartını göstermek durumunda kalıyor. 31 yaşında idealist Elbistan'ın tek kadın muhtarı Sidar Yıldız'ın hayallerine kulak verelim.

* Üniversiteyi bitirdin kendi mesleğin varken neden burası?

- Biraz süreç dayattı. Ege Üniversitesi Beden Eğitimi Spor Yöneticiliği mezunuyum. Sonrasında sürekli sınav temposu. Atanacağıma da inanmadım. 10 Ekim Ankara Garı katliamında teyzemi kaybettim. Sonra ailemle destek olmak için döndüm. O acıyla köye daha çok bağlandım. Muhtarlık seçimi yaklaşınca zaten köyde yaşıyorsun, bir kadın olarak topluma örnek olabilirsin dediler. Aday oldum ve 47 oyun 25'ini aldım ve seçildim.

CİNSİYETÇİ BAKIŞ AÇISI

* Aday olurken vizyonun neydi, buralarda bir kadın muhtar olarak söz sahibi olmak zor olmadı mı?

- Biz hangi kafa yapısına sahip olursak olalım sonuçta feodal yapı büyüklerimizin kanında akıyor. İster istemez insanların söylemlerinde cinsiyetçi bakış açıları ortaya çıkıyor. Erkek gibi kadın denmesinde hiç hoşlanmam. Ama ben lafımı asla esirgemiyorum. Toplumda alınan kararlara ortak oluyorum. Toplumun kadınların gücünü fark etmelerine vesile olurum diye de düşündüm. Ben şuna inanırım bir erkek bir cam salça kavanozu alır salça bittikten sonra kavanozu atar. Ama kadın öyle değildir salça bittikten sonra onu vazo yapar, içine çay koyar, yeri gelir içine başka sos yapar. Kadın dönüştürür, ben bu dönüşümün gücüne inanıyorum. Beraber ortaklaşa üretimi canlandıracağımıza inandım inanıyorum da.

Sidar Yıldız, Şehriban Kıraç'a konuştu.

KIZ DEĞİL KADIN DEDİRTİRSEM BÜYÜK BAŞARI

* Peki bu işin zorlukları neler?

- Yok sayıyorlar. Bence bundan ötesi yok. Topum ağzıyla 'genç kız'. Ama bence 'genç bir kadın' olmam dolaysıyla işte o ne bilir, eski muhtara soralım... Ya da erkekler kendi aralarında toplaşıp köyle ilgili karar alabiliyor. Ama ben kendimi dayatıyorum. Ki ben muhtar olmasam dahi köyle ilgili bir karar alınacaksa burada yaşayan biri olarak kesinlikle söz sahibiyim. Burada yaşam mücadelesi veren herkesin söz hakkı vardır.

Küçük toplumlarda insanlar bireysel davranmayı tercih ediliyor. Maalesef dedikodu kültürü çok yaygın. Bir kadın olarak da bu beni zorluyor. İnsanlara bir şeyler anlatma çabası.. En azından insanlara 'kız' yerine 'kadın' dedirtebilmek büyük başarıdır.

* Kendini kabul ettiremedin mi daha?

- Bazen bir kurma gittiğimde muhtar olduğuma inanmıyorlar. Şaka mı diyorlar “gerçekten muhtarım” diyorum. Kimliğimi mührümü göstereyim diyorum. Söz hakkı verilmedi mi söke söke alıyorum. Yeri geldiğinde diğer muhtarların da yerine konuşuyorum. Şimdi genelde ilk sözü bana veriyorlar.

TEYZESİ ADINA PARK

* Biraz projelerine gelelim, köyünüzün çevre düzenlemesi yapılmış, çocuk parkı da yapmışsınız, senin döneminde mi oldu?

- Teyzem unutulmasın diye birşeyler yapmayı hep düşünüyorduk. Sonra bütçesini akrabalarımız dostlarımız, köylülerden toplayarak 'Seyhan Yaylagül 10 Ekim Barış ve Demokrasi Parkı'nı parkı kurduk. Altyapısını da belediye yaptı. Bana diyorlar ki çocuk mu var ki park yaptın. Bir çocuk varsa bir çocuk gülsün. Şu inanıyorum yazın buraya gelen bir ailenin çocuğu burada eğleniyorsa, anne ne olur bir gün daha bu köyde kalalım derse, o aileler de bir sonraki yıl yine buraya gelir. Belki köye geri dönüşü o çocukların mutlulukları üzerine inşa edebiliriz. Çocukların bir gülücüğü aileleri buraya çekebilir.

Teyzem gülen bir insandı. Bir çocuk o parkta eğelenirken bu teyze kim diye sorması çok değerli. Çünkü aileleri Seyhan'ı anlatacak ve yaşayacak böylece.

KÖYE İKİ FABRİKA

* Köyde atıl duran kuru gıda bakliyat eleme ve paketleme fabrikası ile senin kurduğun mantarhane atıl duruyor tekrar üretime geçirme planı var mı?

- Fabrika günlük 30 ton kuru gıda eleme paketleme kapasitesine sahip. 2007'de yapılmıştı. Kısa süre işletildikten sonra kapandı. Şimdi tekrar tadilat yapılıp üretime katılacak. Burada kadınlara da iş imkanı yaratma projemiz var. En az 5-6 kişi çalışabilir. Bir kadın kooperatifi düşüncem de var. Burada çevre köylerde farkındalık yaratmak istiyorum.

İstiridiye mantarı yetiştirmek için 2016'da genç çiftçiye hibe destek projesine başvurdum. Sonra burada 100 m2'lik alana fabrikayı kurdum. Ben üretime başladım ilk ürünümü aldım. Babamı tutukladılar. Arada 40 gün geçti son ürünümü alacağım sabahında annem tutuklandı (HDP yöneticiliğinden). Hem mahkeme süreci hem annemin işlerini takip etmek, hem 90 yaşındaki ninemin ihtiyaçlarını karşılamak bana kalmıştı. Sonuçta mantar üretimini durdurmak zorunda kaldım. İnşallah fabrikayla birlikte orayı da üretime katacağız. Bunlar 2021 içinde faaliyete geçecek. Ayrıca şu anda köyümüzde şu anda ciddi badem yetiştiriciliği var. 6 bin kök badem ağacı var. Bu yıl mahsul alınmaya da başlandı. Bu projeleri hayata geçirebilirsek daha fazla insan buralara gelebilir.

Şöyle bir gerçeklik var burada var olan insanlar bugüne kadar mücadele eden insanlar olmasaydı, biz de burada yaşama tutunamayabilirdik. Şimdi biz burada mücadele etmezsek yarın gelmeye niyetlenecek insanlar olmayacak.