CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Mısır'daki darbe sonrası yaşananlara atıfla "Bugün Mısır yarın belki Türkiye" diyen Başbakan Tayyip Erdoğan'a, "Korkma Sayın Başbakan, paranoyaya da gerek yok. Bu ülkede darbeye karşı, gerekirse tek başına direnecek CHP var" diyerek seslendi.

Hürriyet'e gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

BAŞBAKAN YÖNETEMİYOR

Başbakan Mısır-Türkiye karşılaştırması yaparken Batı'yı da suçluyor. Peki Batı'yı suçlarken Suudi Arabistan, Katar, Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri gibi Mısır'daki darbeye destek verdiklerini açıklayan ülkelerden neden tek söz etmiyor? CHP Genel Başkanı olarak merak ediyorum doğrusu. Sayın Başbakan adını andığım ülkelere yönelik sessizliğini neye borçluyuz? Başbakan'ın içinde darbe paranoyası var. Mısır-Türkiye karşılaştırması yoluyla, kabinenin bazı üyelerinin 'İstihbarat bilgisi var, sonbaharla birlikte eylemler yeniden başlayacak' açıklamaları yoluyla darbe paranoyasını halka yansıtmak istiyor. Bunun en önemli nedeni başarısızlığını gizleme çabasıdır. Başbakan yönetme başarısızlığını gizlemeye çalışıyor. Artık vatandaşlarımız Recep Tayyip Erdoğan'ın ülkeyi iyi yönetemediğinden emin. Yönetebilme inisiyatifini kaybetti. Bilsin ki Türkiye'de hiçbir siyasi parti darbe istemiyor. Darbe olsa, darbeye karşı ilk mücadeleyi başlatacak olan da CHP'dir.

MISIR KIYASLAMASI YANLIŞ

Eğer Sayın Başbakan Mısır'daki olaylarla Gezi Parkı olaylarını kıyaslıyor ise büyük yanlış yapıyor. Mısır ile Gezi Parkı olaylarını kıyaslamak Türkiye'yi anlamamak demektir. O kadar anlamıyor ki demokrasiyi bile sorgular hale geliyor. Mısır'daki olayları hatırlatarak 'Böyle giderse demokrasi tüm dünyada sorgulanır, bu Türkiye için de geçerlidir' diyor. Bir Başbakan'ın ağzından demokrasinin de sorgulanabileceğine yönelik böyle bir cümle çıkabilir mi? Bu cümleyi kullanan bir insan, zaten demokrasiyi anlamış, özümsemiş değildir.

İSTAHBARAT DEVLETİNE DÖNDÜK

Gezi Parkı'nda kentine sahip çıkanlar, daha fazla demokrasi, özgürlük isteyenler vardı. Peki Gezi Parkı olaylarına karışanlara karşı orantısız güç uygulayan kimdi? İktidardı. Elinde karanfili, gitarıyla, kitabıyla gösterilere katılanlara kabul edilemez şiddet uyguladınız, onları terörist ilan ettiniz. Şimdi de Gezi'yi çarpıtmak adına akıl almaz açıklamalar yapıyorlar. Bütün dünyada yalnızlaştılar. Türkiye'yi de bir istihbarat devletine dönüştürdüler. Hukuk rayından çıktı Türkiye'de, Başbakan'ın önce bunu kabul etmesi lazım. Sayın Başbakan'ın tek güvendiği şey de artık istihbarattır. 'Şöyle olacak, böyle olacak, böyle olabilir' demek de beceriksizliğinin dile gelmesidir. Eğer dediklerin olacak ya da dediklerinin olma ihtimali varsa önlem alırsın. İktidar koltuğu şikayet etme koltuğu değildir. 11 yıldır
ülkeyi idare ediyor, sıkıştığında tek bildiği şikayet etmek. Bodrum'a gitmiş kıyı yağmasından bahsediyor, Bursa'da
yüksek binalardan şikayet ediyor. İstanbul'daki talanı hangi iktidar yaptı? Belediye başkanlığı dönemiyle birlikte neredeyse 20 yıldır İstanbul'u yönetiyorlar, kentin siluetini bile bunlar bozdu, mezarlıkları bile talan ettiler, çıkıp şikayet ediyor.

SONBAHARDA ABD'YE GİDİYORUZ

Güvenlik gerekçesiyle Irak gezimizi daha dar bir ekiple yapacağız. Gazeteci arkadaşlarımızın büyük bir kısmı da bizimle birlikte olamayacak. Bağdat'ta Hanefi Mezhebi'nin kurucusu, Sünni fıkhının en önemli isimlerinden Ebu Hanife'nin mezarını da ziyaret edeceğim. Şiiler için önemli bir kent olan Necef'te de temaslarım olacak. Sonbaharda ise ABD'ye gitmeyi planlıyoruz. Gerekli görüşmeler, planlamalar yapılıyor.

BOZDAĞ'A GEÇMİŞ OLSUN DEDİM

Sayın Bekir Bozdağ, Hacıbektaş'taki konuşmamda, kendisine yönelik saldırıya değinmediğim için incindiğini söylemiş. Sayın Bozdağ'ın konuşması sırasında yapılan protestoların önlenmesi emri verdim. Genel başkan yardımcılarımı, belediye başkanını da uyardım. Sayın Bozdağ'ın hemen ardından da kürsüye çıktım. O sırada, saldırıya uğradığından haberim yoktu. Kürsüde, Sayın Bozdağ'ın konuşması sırasında protesto edilmesini de Hünkâr'ın (Hacı Bektaş Veli)'İncinsen de incitme' sözünü hatırlatarak ayıpladım. Konuşmamın ardından yerime geçince Sayın Bozdağ, kendisine yönelik bir saldırı olduğu bilgisini verdi. Geçmiş olsun dileklerimi kendisiyle paylaştım ve en uygun yerde basın mensuplarına Sayın Bozdağ'a yönelik saldırının kabul edilemeyeceğini belirten açıklamamı yaptım. O dergâha geliyorsan, dergâhın kurucusunun öğütlerine, emirlerine uyacaksın. Kimseye ve hiçbir yerde saldıramazsın, hele Hünkâr'ın huzurunda kesinlikle saldıramazsın.