Üyeler lokantasında teşkilat mensuplarına konuşan AK Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal, “Hatay  Reyhanlı'daki olaydan sonra insanlarımızın kafalarını karıştırmaya yönelik çalışmalar yapılmaktadır. Kime güveneceğinizi bilmelisiniz. Eger kafanız karışıyorsa, mümin feraseti ile bakmalısınız” dedi.

Türkiye'nin önünde dimdik duran, ne aldatan, ne aldatılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olduğunu ifade eden AK Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal, “Şimdiye kadar bizi hiç yanılmayan Başbakanımız ve Genel Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan var. Biz ona inanacağız ve güveneceğiz. Şimdi sadece Kahramanmaraş teşkilatlarımız değil, tüm il ve ilçe teşkilatlarımız insanlarımızın endişelerini gidermek zorundadır. Şu hiçbir zaman unutulmamalıdır, Suriyeliler bizim misafirimizdir” dedi.

AK Parti iktidarına kadar risk almayan bir Türkiye olduğunu, burada temel anlayışının (küçük olsun bizim olsun) fikrinden kaynakladığını sözlerine ekleyen Mahir Ünal, “Bugün bölgesinde etkisi olan bir Türkiye var. Etki alanınız artıyorsa risk alacaksınız. Dik duracaksınız. Katliamlara karşı ses çıkarmayan bir Türkiye olamaz. Şimdi diyorlar ki, (ABD ile hareket ediyorsunuz, İsrail ile hareket ediyorsunuz) diyorlar. Biz kimseyle hareket etmiyoruz. Fakat etki alanımız dâhilinde herkesle görüşüyoruz. Rusya'yla da görüşüyoruz, Çin'le de görüşüyoruz” şeklinde konuştu.

Teşkilat mensuplarına, (Kalplerimizi sağlam tutun, ayaklarınızı dik tutun) diyen Mahir Ünal, “Çevrenize güven verin. Bu bizim en temel sorumluluğumuzdur. Bugün olaylardan korkanlar, yarın yaptıklarından utanacaklar” dedi.

“TEK PARTİ İKTİDARI BUGÜN SON BULDU”

AK Parti Kahramanmaraş İl ve İlçe Başkanlıklarını makamında kabul eden Türk Parlamenterler Birliği Genel Başkanı ve Kahramanmaraş Milletvekili Nevzat Pakdil de, “Bugünün Cumhuriyet tarihinde ayrı bir önemi bulunmaktadır.  27 yıllık Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı bugün son buldu. Demokrat Parti oyların yüzde 53 oyla tek başına iktidara geldi. Türkiye'de tek parti dönemi böylece sona erdi” dedi.

Demokrat Partinin 10 yıl süreyle devam ettiğini, Demokrat Partiyi sandıkta yenemeyen zihniyetin 27 Mayıs darbesi ile alaşağı ettiğini ifade eden Nevzat Pakdil, “Türkiye Cumhuriyeti, 1960 yılından sonra demokrasi dışı müdahalelerle, askeri darbelerle tanıştı. 27 Mayıs darbesinin, 12 Mart Muhtırasının, 12 Eylül darbesinin, 28 Şubat Post Modern darbesinin ve 27 Nisan Bildirisinin nedenleri ne olursa olsun sonuçları milli iradenin devlette şekillenmesine karşı yapılmıştır.  Doğrudan veya dolaylı olarak, bir gecede, silah marifetiyle ya da bürokratik aygıtlarla, milletin iradesine ve onun adına yetki kullanan Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı yapılan bu müdahaleler aslında, insan hakları ihlali ve millet düşmanlığıdır. 1960 yılından günümüze kadar topluma musallat olan karanlık odakları, vesayetçi anlayışları ortadan kaldırmanın tek bir yolu vardır; Siyaset kurumunu güçlendirmek. Siyaset kurumunu güçlendirmek için son 10 yıldır ciddi bir mücadele verilmiştir. Önce yıpranan demokrasimiz onarılmış, sonra da yeniden inşa edilmeye başlanılmıştır. Bunun anlamı, sistemi her açıdan rehabilite ederek taşları yerli yerine oturtmaktır.” dedi. Pakdil konuşmasını şöyle sürdürdü:

“22 Temmuz seçimleri ve 12 Eylül referandumu, toplumsal yenilenme gibi bir etki yaparak siyaset kurumunu etkili, iktidarı da muktedir hale getirdi. Önümüzdeki süreçte Türkiye, yeni anayasasını da hazırlayacaktır. İnsanı merkeze koyacak olan yeni sivil anayasa darbelerin, müdahalelerin de önünü tamamen kesecektir. Gelinen noktada, Türkiye kendi iç dinamikleriyle ihtiyacı olan dönüşümü gerçekleştirmiştir. Bu dönüşüm ve gelişim canlı bir organizma gibi artık süreklilik arz etmektedir. Demokrasimizi onarma ve yeniden kurma olarak da yorumlanabilecek olan bu süreç, Türkiye'yi daha ileri demokrasiye ulaştırma, daha aydınlık, daha müreffeh bir gelecek inşa etme çabasıdır. Tekrar ifade etmek gerekirse burada en önemli husus milletin iradesinin tecellisi olan siyaset kurumunun güçlenmesi ile mümkündür. Türkiye'nin geleceği, sivil toplum örgütlerinin, mesleki örgütlerin, siyasi partilerin teklifleri ve projeleri ile daha güzel noktalara gelecektir. Sonuç olarak, artık bu ülkenin insanları bir daha darbelerle karşılaşmayacaklar. Darbelere sebep olarak ortaya atılan gerekçelerle de muhatap olmayacaklardır. Türkiye artık açık toplum haline gelmiştir. İnsan hakları en önemli kavram haline gelmiştir. İnsanın bu kadar ön plana çıktığı, devletin şeffaflaştığı, açık toplumun oluştuğu bir ülkede artık darbe olmaz.”