KÜBRA PAR/HT GAZETE

FOTOĞRAFLAR: ECE OĞULTÜRK

Bir yanda çözüm sürecinde gelinen kritik aşama, diğer yanda yaklaşan 7 Haziran seçimi ve baş gösteren parti içi tartışmalar... Siyasette tansiyon giderek yükseliyor. Öcalan’ın Nevruz’da okunan mektubu hükümet cephesinde nasıl karşılandı? İzleme Heyeti kurulacak mı? Erdoğan’ın “İzleme Heyeti’ne olumlu bakmıyorum” sözleri hükümeti zor durumda bıraktı mı? Seçimler yaklaşırken AK Parti nasıl bir strateji izleyecek? Çözüm Komisyonu üyesi ve AK Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal’a hem gündemin sıcak başlıklarını hem de AK Parti’ye yönelik eleştirileri sordum... 


Öcalan’ın Nevruz mektubunda verdiği silah bırakma mesajını nasıl buldunuz? 

AK Parti’nin 12 yılda inşa ettiği sosyal ve hukuki zemin üzerinde demokratik siyasetin temel sorun çözücü işlevinin teyididir bu. Demokratik siyasetten, çözümden, barıştan yana tavır almak şiddete ve silaha karşı olmayı gerektirir zaten... 

Öcalan mesajında, silahların bırakılması için toplanacak kongreden önce İzleme Heyeti ve Hakikatleri Araştırma Komisyonu kurulmasına işaret etti. Bu konularda atılacak adımlar belli mi? 

Bu Çözüm Komisyonu’nun değerlendireceği bir konu. İlke olarak, komisyon değerlendirmeden ve Sayın Başbakan açıklama yapmadan konuşmam uygun olmaz. 

“İzleme Heyeti”ne ilişkin son durum nedir?

Devlet çözüm için bütün enstrümanları ve mekanizmaları kullanıyor. İzleme Heyeti’ne de böyle bakmak lazım. Planlanan, Akil İnsanlar Heyeti içinden 5 ya da 6 kişilik bir grubun oluşturulması. 

Pervin Buldan, 16 kişilik bir İzleme Heyeti’nin oluşturulacağını söylemişti... 

Bu konuşulmadı, 5 ya da 7 kişi üzerinden bir değerlendirme yapıldı. İzleme Kurulu ile akil insanların birikim ve deneyimini alıp daha küçük ölçekte çözüme katkı sunacak bir enstrümana dönüştürmek amaçlanıyor.

İzleme Heyeti’nin görevi tam olarak ne olacak?

Kâğıt üzerinde “Görev tanımı şudur” diyemeyiz ama sivil inisiyatifi temsil edeceği için çok kıymetli. Başbakan’ımız üyeleri açıklandıktan sonra, bir toplantı yapıp devletin bu komisyondan ne beklediğini kendileriyle paylaşacak. 

Hakem görevi üstlenecekler mi? 

Hakemden ziyade, hızlandırıcı ve kolaylaştırıcı bir etkisi olacak.

‘İZLEME HEYETİ’NİN KURULMASI KESİN DEĞİL’  
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “İzleme Heyeti kurulmasına olumlu bakmıyorum” sözlerini nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Çözümün mimarı Tayyip Erdoğan’ın kendisidir. Çözüm iradesini ortaya koyacak AK Parti’den başka güçlü bir aktör yok. AK Parti’nin merkezindeki güven duygusunu da temsil eden bizzat Recep Tayyip Erdoğan’dır. 

"Basından öğrendim” dedi. Neden şaşırdı? Aranızda bir kopukluk mu var?

“Basından öğrendim” dediği gazetedeki isimlerdir. O isimler kesin değil zaten. Sayın Başbakan’ımız, Sayın Cumhurbaşkanı’mızı her konuda bilgilendirir. İşin güzel tarafı her şeyin şeffaf olması... Sayın Cumhurbaşkanı her şeyi kamuoyu önünde dile getiriyor. 

Çözüm Komisyonu’nu zor durumda bırakan bir açıklama olmadı mı? 

Sayın Cumhurbaşkanı’mızın görüşüdür ve bizim için kıymetlidir. 

Peki, bu açıklamadan sonra İzleme Heyeti’nin iptali söz konusu olur mu?

Kurulduğu deklare edilmedi henüz. 

Yani, kurulacağı kesin değil mi? 

Tabii ki kesin değil. 

Neden böyle ayrık sesler çıkıyor? Dışarıdan bakıldığında bu işin profesyonelce yönetilemediği izlenimi uyanmıyor mu?

Devletin ve siyasetin önceliklerinden kaynaklanan bir durum bu... HDP barajı aşmak istiyor, bunun için de Batı’daki oylara ihtiyacı var ve Erdoğan karşıtlığı üzerinden kendini tahkim etmek istiyor. HDP başlangıçta daha savruk durumdaydı, sabah erken kalkan, sorumluluk duygusu duymadan açıklama yapıyordu. Şimdi biraz disipline oldular. 

AK Parti cephesinde de “Çözüm süreci yürüsün, ama milliyetçi oyları da kaybetmeyelim” hassasiyeti var. Bu da bir çelişki değil mi? 

Bir tarafta MHP diğer tarafta HDP’nin olduğu bir tahterevalli siyaseti var. Bu ikisi parkta oyun oynar gibi siyaset yaparken biz merkezi dengede tutmaya çalışıyoruz. MHP sabah akşam bize “Hainler, bölücüler, ülkeyi sattılar, bayrağa ihanet ettiler” diyor. MHP’nin dili merkeze sirayet ederse, siyasetin merkezini kaybederiz. 

Erdoğan’ın son günlerdeki tepkisinin altında hükümet çözüm sürecini yürütürken AK Parti’nin milliyetçi oyları kaybetmemesi hesabı yatıyor olabilir mi? 

Tayyip Erdoğan, bir güven merkezi olarak duruyor ve tabii ki farklı kesimlerin kaygılarına cevap olacak ifadeler kullanacaktır.

‘SEÇMENİN KAFASINDA ÜÇ SORU İŞARETİ VAR’  
AK Parti’nin seçim stratejisi şekillenmeye başladı mı? 

Seçimin psikolojisi henüz oluşmadı ama ipuçları görünüyor. Seçmenin kafasında üç konuda soru işareti var. Birincisi, sürdürülebilirlik. İnsanlar ekonomik standartlarıyla ilgili kaygılanmak istemiyor. Bizde kriz anlayışı, doların artışına endekslidir. Dünyadaki hareketlenme sonucu doların yükselmesi geçmişte oluşan kriz travmasını yeniledi. İkincisi ülkenin birliği, beraberliği, düzeni konusundaki kaygılar. Gezi ve 6-8 Ekim Kobani olayları bir travma oluşturdu. Bu da toplumda asayişle ilgili güvensizliği ortaya çıkardı. Muhalefetin şiddetle karşı çıkmasına rağmen yaptığımız kamuoyu araştırmalarında İç Güvenlik Paketi’ne yüzde 70’lerin üzerinde destek görüyoruz. Üçüncüsü de seçmenin, AK Parti’nin kendi içindeki birlik ve bütünlüğü konusundaki hassasiyeti. Kısacası bu seçimdeki psikolojinin temelinde ekonomik açıdan sıkıntıya düşülmemesi ve kamu düzeninin bozulmaması, AK Parti’nin bütünlüğünün korunması yatıyor... Kampanya diline dönüştürecek olursak, seçmen “İstikrar sürsün, Türkiye büyüsün” diyor ve kaygılarının dikkate alınmasını istiyor. 

Ya öteki yüzde 50’nin AK Parti’ye bakışı? 

Kamuoyu araştırmalarından yola çıkarak söylüyorum, AK Partili olmayan seçmenin AK Parti’ye bakışı rasyonel değil. Yüzde 36-42 bandında değişen, “Asla AK Parti’ye oy vermem” diyen bir kesim var. AK Parti’nin ülkeyi böleceğinden, zarar vereceğinden, diktatörlük getireceğinden söz ediyorlar. Bunlar tamamen duygusal tepkiler.

‘MISIR’LA İLİŞKİLERİMİZ DEVAM EDEBİLİR MİYDİ DİYE DÜŞÜNÜYORUM’ 
 
Ünal’dan AK Parti’nin 12 yılını değerlendirip özeleştiri yapmasını istedim. Yanıtı şöyle oldu: 

“Öncelikle kültür ve eğitimde kaliteyi artırmamız gerekiyor. Eğitim altyapısı için çok şey yaptık ama eğitimin bir felsefesi, bir ruhu olması gerekiyor. İkincisi, söylemdeki sıkıntılar... Demokratikleşme paketlerinden tutun da hak ve özgürlükleri değiştirecek düzenlemelere kadar birçok şey yapıldı, ama söylem bazında yanlış bir algı oluştu. Üçüncüsü, dış politikada reel politik ile değer politik arasındaki dengeyi kurma çabalarından kaynaklanan semptomlar. Örneğin Mısır Dostluk Komisyonu Başkanı olarak ‘Mısır’la ilişkilerimizi devam ettirebilir miydik?’ diye düşünüyorum. Son olarak bir de kadınlara karşı kullanılan eril dil sıkıntılı. Kadınlara çok karışıyoruz. Kadın meselesi konusunda çokça reform yapmamıza rağmen fazla eril bir dil kullanıyoruz.”

BİLMEYENLER İÇİN MAHİR ÜNAL
 
- İlahiyat mezunu. Sosyoloji yüksek lisansı yapmış. 2009’dan beri AK Parti’de siyaset yapıyor. 

- Partinin entelektüel isimlerinden biri. Çeşitli üniversitelerde medeniyet tasavvuru üzerine seminerler veriyor. Hukuk felsefesi okumaları yapan özel bir grupları var, her çarşamba toplanıyorlar. 

- Psikolojiyle de yakından ilgili... Aile, sistematik ve stratejik terapi için psikoloji eğitimi almış. Türkiye’de ilk kez yaşam koçu terapilerini veren isimlerden biri... 

- Seçim kampanyaları konusunda uzman. Malezya’da, Irak’ta, Gürcistan’da, Kıbrıs’ta, Mısır’da, Tunus’ta seçim kampanyaları yönetmiş. AK Parti seçim kampanyalarını yürüten şirkete danışmanlık yapmış. 

- İyi yemek yapıyor. Elbistan tava, sac kavurma, biber dolması, pirinç pilavı ve zeytinyağlılarda iddialı!
- Şehir Üniversitesi’nde psikoloji okuyan bir kızı var. 

- 2001-2006 arası Beşiktaş Kulübü’nün altyapısına mental antrenörlük yapmış. 

- Başak burcu. Evde çok titiz ve düzenli. Eşi avukat. 
‘DEMİRTAŞ’IN KONUŞMASI BAŞARILI’ 

Demirtaş’ın geçen haftaki grup konuşmasını nasıl buldunuz?

İçeriğinden bağımsız, taktik olarak, hedef kitle açısından son derece başarılı... Erdoğan fobiklere karşı net bir mesaj verdi. Aldığı bölgedeki oyları koruması ve gezici oyları toplaması gerekiyor. Bunun için de bir denge oluşturması gerekiyor. Ne var ki bir yandan “Çözüm kıymetlidir” derken diğer taraftan çözümü dinamitleyen söylemler kullanması çelişkili elbette.

YOLSUZLUK İDDİALARI: ‘AK PARTİ’NİN OYLARINI DÜŞÜRMEZ’  
Otoriterleşme konusunda AK Parti’ye yöneltilen eleştirilere ne diyorsunuz? 

Söylem bazında siyasetin doğasından kaynaklanan bazı ifadeler kullanılmış olabilir ama AK Parti hiçbir zaman otoriterleşme eğiliminde olmadı. 

“Kutuplaşma arttı, AK Parti kendi yüzde 50’sini konsolide etmeye yönelik strateji izliyor” eleştirisinin haklılık payı yok mu? 

Siyaset öncelikle kendi tabanınızı konsolide etmek değil midir? AK Partili seçmen kutuplaşmanın sorumlusu olarak AK Parti’yi görmüyor. Kutuplaşmanın temel sebebi, muhalefetin rekabet edememesi... AK Parti 12 yıldan beri söylemleri ve siyasetiyle bütün alanı kapatmış durumda. CHP de MHP de yeni bir söylemle çıkış yapacak bir alan bulamıyor. HDP bu anlamda, CHP ve MHP’den daha enerjik, güçlü ve taze duruyor. Sokağın dilini siyasal bir söyleme çeviremediğiniz zaman, biriken öfkeyi alıp siyaset diline dönüştürüyorsunuz. Dolayısıyla nefret dilleri dönüp kendi tabanlarındaki öfkeyi büyütüyor. Bu tehlikeli bir kısırdöngü... 

Ya özgürlükler konusundaki talepler? 

Seçmen, demokratik siyasetin işini yapmasını istiyor ve sokak çağrısı, direnme hakkı gibi şeylerden rahatsız oluyor. 

Yolsuzluk iddialarından AK Parti tabanının da rahatsız olduğu söyleniyor. Bu konu oylarınızı düşürür mü?

Kamuoyu araştırmalarında AK Partili seçmenin bu konuyla ilgili bir kaygısı görülmedi çünkü seçmen, yolsuzluk iddiası üzerinden bir suikast girişimi olduğunu gördü ve desteğini çekmedi.