Demokrasinin de kalite kazandığını ifade eden Sağlam, 12 Eylül mağdurlarının, kendi dava arkadaşlarının 'hayır' oyu vermesini anlamanın da mümkün olmadığını belirtti. Referandum çalışmaları kapsamında, memleketi Kahramanmaraş'ta bulunan Sağlam, anayasa değişikliğine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Referandumla ilgili kamuoyundaki tartışmalara bakıldığında; maddelerin, ülkenin siyasi hayatına, ekonomik hayatına, sosyal hayatına ve kişilerin kişisel hak ve özgürlüklerine neler kattığına dair konular gündeme gelmediğini vurgulayan Sağlam, "Genellikle, anayasa paketinde oylanacak olan konuların dışında sanki bir genel Seçim varmış gibi, siyasi partilerin daha önce yaptıkları, yapacakları ve birbirleri ile ilgili genel tartışmalar söz konusu oluyor." diye konuştu. Yapılan değişikliklerin, mevcut anayasa ile mukayese edildiğinde, Türkiye'ye hatırı sayılır bir ufuk açtığını kaydeden Sağlam, maddelerin hiçbir kişiye, gruba, siyasi partiye bakmaksızın bir takım haklar ve özgürlükler getirdiğinin altını çizdi. Anayasa değişikliğinin, Türkiye'yi yepyeni bir aşamaya getireceğine, yürekten inanılarak hazırlandığını belirten Sağlam; arkadaşlarımız, bir bütün halinde büyük bir özveri göstererek, bu metni çıkardılar. Bunu hafife almamak lazım. Çünkü Türkiye evet çıktığı zaman, gerek kişisel hak ve özgürlükler bakımından, gerekse ülkemizin siyasi sistemi, sistemin işleyişi bakımından, yargı, yürütme ve yasama organının ilişkileri açısından fevkalade değişik bir sabaha uyanacak inşallah." değerlendirmesinde bulundu. Maddelerin tek tek sıralayan ve getirdiği yeniliklere de vurgu yapan Sağlam, özellikle yasama, yürütme ve yargı alanındaki konulara dikkat çekti. Devletin en önemli gücü olan yasama gücünün 11 kişilik bir yargıçlar heyetine bırakıldığını ve her türlü konuda karar verip, her türlü kararı iptal edecekleri hale getirildiğine vurgu yapan Sağlam, "Yürütme gücünü Danıştay'a havale etmişler. Yargı ise 13 bin hâkim ve savcıdan oluşuyor. Ama bunu 3'ünü Yargıtay'ın seçtiği, ikisini Danıştay'ın seçtiği, 5 kişilik seçilmiş heyet ve esasen kendilerinin de hiç istemediklerini, ilan ettikleri Adalet Bakanı ve müsteşarından oluşan 7 kişiye teslim edilmiş yargı gücü. Demek ki devletin yasama organı Anayasa Mahkemesi'nin, yürütme organı Danıştay'ın, yargı organı da 5 kişilik seçilmiş HSYK'nin vesayetinde. Yapılan bu vesayetleri kaldırmak. Türk siyasetinin önü açılıyor, yasama organının önü açılıyor, Türk demokrasisi kalite kazanıyor." şeklinde konuştu. MAĞDURLARIN HAKLARINI ARAMAK İNSANLIK BORCU DEĞİL Mİ? 12 Eylül mağdurlarına da değinen Sağlam, şöyle konuştu: "Biz demiyoruz ki şu veya bu şekilde 90 yaşındaki Evren Paşa oturup yargılanacak. Ama ortada şöyle bir şey var; 12 Eylül'ün yalnız konsey kararları, Evren ve arkadaşları konusu yok. 12 Eylül'ün uygulamaları sırasında 3 yıla yakın 12 Eylül yönetimi olmuş. Yani 12 Eylül 1980'de anayasamızın ortaya konması ve 83 seçimlerine kadar 3 yıla yakın. Bu müddet zarfında işkenceye uğrayan birçok insan var. Haksızlığa uğrayan insan var. İnsanlıkla bağdaşmayacak muamelelere uğramış insanlar var. Bunlar haklarını arayabilsinler. Bunlar haklarını aramasın diyebilir miyiz? Böyle bir şeyi düşünmek bile mümkün müdür? O dönemde yapılan hiçbir işlem veya eylem aleyhine mahkemelere gidilemez diyordu 15'inci madde. Hâlbuki o dönem süresince haksızlığa uğradığına inananlar, kendisine işkence yapıldığına inananlar, işine son verilenler, şu veya bu şekilde günlerce, aylarca, yıllarca hapishanede kalıp da sonradan beraat edenler, mahkûm olanlar, bir haksızlığa uğradıkları kanaatindeyseler, bunlar neden haklarını arayamasınlar? Bunların haklarını aramaları insanlık borcu değil mi hepimiz için?" 12 Eylül'de mağdur olduğunu iddia eden insanların, haklarını aramalarına kendi dava arkadaşlarının bugün hayır diye karşı çıkmalarını anlamanın mümkün olmadığını söyleyen Sağlam, "O arkadaşlarımıza bir kez daha seslenmek istiyorum. 12 Eylül'de zarar gören, şikâyeti olan arkadaşlarınızın, niçin bu şikâyetlerini yapabilmelerine imkan sağlayan bir anayasa değişikliğine hayır diyebilirsiniz? Gerçekten bir kere daha düşünmelerinde yarar var." değerlendirmesinde bulundu. Sağlam, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin 'İmkân olsa mezardakileri bile kaldırarak o referandumda 'evet' oyu kullandırmak lazım.' yönündeki ve 'evet' Oyunun yapılan işi takdir meselesi olduğuna yönelik yaptığı açıklamayı da yorumladı. Sağlam, şöyle konuştu: "Tabi ki ölüler oy vermezler, tabi ki ölüler yerlerinden kaldırılmazlar. Bunu Hocaefendi hepimizden daha iyi bilir. Ama vurgulama bir temsille vurgulamaydı ve çok yerinde oldu. Çok büyük de yankısı oldu Türkiye'de. Gerçekten Türkiye'nin önüne çok önemli bir fırsat düşmüş. Her zaman bu fırsat ele de geçmez. Onu vurgulamak istedi belli ki. Oyunun kurallarını düzenleyen, siyasetin, sosyal hayatın, ekonomik hayatın önünü açan bunun gibi fırsatlar çok nadir gelir. Bakın 29 senedir bu anayasa yürürlükte. Bütün siyasi partiler programlarına bu anayasayı değiştirmeyi koymuşlar. Ama 29 senede yapılamamış demek ki. Onun için bu kadar önemli konuların bu kadar uzun zaman sonra ele geçen fırsatın kaçırılmamasını vurgulamıştır Hocaefendi. Belki de çok önemli sayabileceğimiz bir yol açmaya büyük katkısı olmuştur. Bunu burada mutlaka vatandaşlarımızın da takdir etmesi gerek ki önemli fırsatlar her zaman önümüze gelmez. Yiğit bir yaşar, fırsat bin düşer derler. Bu bir fırsat, Türk toplumunun, siyasi, ekonomik ve sosyal gelişimi için çok önemli bir miladı. 13 Eylül'de inşallah yaşayacağız."