Pakdil, memleketi Kahramanmaraş'ta yerel ve ulusal basın mensuplarıyla bir araya geldi. Türkiye'deki gelişmeler ve AB süreci hakkında değerlendirmelerde bulunan Pakdil, gazetecilerin '10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'nü kutlayarak, basın mensuplarının zor şartlar altında görevlerini icra ettiğini söyledi. Gazetecilerin de gündeme ilişkin sorularını cevaplandıran Pakdil, BDP'li Emine Ayna'nın terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'a siyaset hakkı tanınsın söylemlerinin sorulması üzerine Türkiye'de siyaset yapabilecek kişilere tanınan hakların belli olduğunu ifade etti. Öcalan'ın yargılanan ve mahkum edilen biri olduğunu kaydeden Pakdil, "Abdullah Öcalan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin hukuk sistemi içerisinde yargılanmış ve mahkum edilmiş olan bir insandır. Türkiye'de siyasetin kimleri yaptığı, siyasi hakları kimleri nasıl kullanacağı da açıktır. Mevcut hukuk sistemi içerisinde, bu şartlar içerisinde mahkumiyeti belirlenmiş bir insanın siyaset yapma şansı bu anlamda yoktur. Ha birilerinin böyle bir arzusu olabilir ama hukuk sistemi içerisinde, mevcut hukuk sistemi içerisinde böyle bir şey mümkün değildir. Çünkü mahkum olduğu hususlar çok açık ve nettir ona bu imkanı vermiyor" diye konuştu. Muhalefetin erken seçim beklentisi hakkında da açıklamalarda bulunan Pakdil, Türkiye'de bir seçim ortamı görünmediğini dile getirdi. Muhalefetin seçim istemesinin oldukça doğal olduğunu işaret eden Pakdil, "Siyasi partilerin seçim istemesi, seçim arzularını dillendirmeleri gayet doğaldır. Ama bunların bir kısmı zaman zaman ihtiyaçtan doğan hususlar gibi gözükür, bir kısmı da siyaseten söylenen sözlerdir. Ben şu anda Türkiye'nin bir seçim ortamı içerisinde olduğunu veya kontrol edilemez bir kısım işler bulunduğu kanaatini taşımıyorum. Bu hususta Sayın Başbakanımız da net tavrını söyledi, ifade etti. Türkiye şu anda bir seçim ortamı içerisinde değildir ama siyasi parti mensuplarının böyle konuşmalar yapmaları mümkündür. Ama Türkiye de bir seçim ortamı görmüyorum ve seçimlerin normal zaman içerisinde yapılacağı kanaatindeyim" ifadelerini kullandı. Türkiye'nin izlediği dış politikalar hakkında da düşüncelerini aktaran Pakdil, Türkiye'nin bölgesinde söz sahibi bir ülke olduğunu ve komşularıyla çok iyi ilişkiler kurmaya başladığını vurguladı. Dünya siyaset sahnesinde Türkiye'nin öneminin her geçen gün arttığının altını çizen Pakdil AB sürecinde izlenen yol hakkında da bilgiler vererek şunları söyledi: "Türkiye hakikaten bölgenin güçlü bir ülkesidir. Hem coğrafi, hem nüfus, hem de geçmişten getirdiği siyasi birikimlerle bu ortadır. Dikkat ediyorsunuz dünya siyaset sahnesinde Türkiye'nin her geçen gün önemi artıyor. Şu anda Türkiye dünyanın başta Afrika olmak üzere, bütün ülkelerinde büyükelçilikler açmak gayreti içerisindedir. Bu çalışmalar da sayın dışişleri bakanımızın da açıkladığı yönde devam edecektir. Bu gün Afrika'da algılanan farklı bir Türkiye vardır, Orta Asya'da algılanan farklı bir Türkiye vardır, Avrupa Birliği süreci içerisinde kıymeti her gün takdir edilen bir Türkiye vardır. O günkü şartlarda rahmetli Menderes ve İnönü döneminden itibaren Türkiye'nin ab süreci başlamıştır. Bu günde bu iyi niyetini devam ettirmektedir. Avrupa'da Türkiye'nin üyeliğine karşı olan bazı siyasiler olduğu gibi Türkiye'nin üyeliğini sonuna kadar destekleyen ülkeler ve siyasetçiler de vardır. Şuna inanıyorum ki AB sürecinde, Türkiye'nin üye olması bizden daha çok AB'nin işine gelecektir. Çünkü bu kadar genç bir nüfusa sahip büyük bir ülkeyi AB'ye taşımak AB'nin siyasi gücünü de artıracaktır. Tabi ki burada rekabet hisleri olacaktır. Türkiye'nin AB'nin içerisinde olmasını kendi siyaseti açısından uygun görmeyen insanlar olacaktır ama bizim bu yürüyüşümüz devam edecektir. Türkiye bu konudaki davranışlarında samimidir ve üzerine düşen tüm görevleri de yerine getirmektedir. Bundan sonraki görev AB'ye düşmektedir. Ümit ediyoruz ki onlarda bu görevlerini en iyi şekilde yerine getirecektir." Orta Asya Türk Devletleriyle geliştirilen ilişkilere de değinen Pakdil ilerleyen yıllarda ortak bir alfabenin ortaya çıkabileceğini söyledi. Türkiye'nin giderek dünya da söz sahibi olan katalizör bir devlet konumuna geldiğini belirten Pakdil, sözlerini şöyle tamamladı: "Türk devletleriyle münasebetlerimiz her geçen gün gelişmektedir. Ümit ediyoruz ki ileriki yıllarda geçmişte de çok telaffuz edildiği gibi ortak bir alfabenin ortaya çıkması bu ülkeler arasında birlik ve beraberliği o anlamda pekiştirecektir. Hakikaten ciddi bir Türk dünyası vardır. Yeraltı ve yerüstü zenginliklere sahip olan bu ülkelerin birbirleriyle olan münasebetlerin artması, birbirleriyle olan kültürel ilişkilerin artması hem Türkiye'nin, hem de onların lehinedir. Bu husustaki gerekli adımlarda atılmaktadır. En son bizlerin de içerisinde bulunduğu çalışma grubu ile ortaya çıkan 'Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenterler Asamblesini' Azerbaycan'da kurduk. Biliyorsunuz kısa adı TÜRKPA olan bir kuruluşun genel sekreterliği tesis edildi ve nasıl çalışmalar yapılacağı belirlendi. Türk dili konuşan ülkelerle öğrenci projeleri devam ediyor. Türkiye bu insanlarla çok ciddi bir iletişim içerisinde bu iletişimlerde Türkiye'nin önünü açacaktır. Yani şunu söylemek istiyorum. Gerek bu coğrafya da gerekse dünyanın diğer bir coğrafyasında atılacak olan adımlarda büyük ülkelerde Türkiye'nin bu hususta ne düşündüğünü ne yapmak istediğini, Türkiye'nin bu husustaki görüşlerini hesaba katmak durumundadır. Türkiye artık bir katalizör rolü oynuyor ve bu dünyadaki oyun sahnesi içerisinde de ciddi bir görevi ve sorumluluğu vardır, diğer ülkelerde bunu biliyorlar. Yani Türkiye'nin katılmadığı bir kısım organizasyonların eksikliğini onlarda fark ediyorlar." Pakdil, 5084 sayılı yatırımların teşviki kanunuyla ilgili olarak Kahramanmaraş'ın da içinde yer aldığı çalışmanın bakanlık nezdinde devam ettiğini belirterek, kentin teşvikten faydalanmaya devam edeceğini sözlerine ekledi.