Aktifhaber.com’un sorularını cevaplayan Sedef Kabaş, gündemle ilgili değerlendirmelerde bulundu. 

İŞTE O AÇIKLAMALAR:

CUMHURBAŞKANI’NI ÖVEN, PR’CILIK YAPAN GAZETECİLİK İSTENİYOR

Bir tweet yüzünden bu olaylar benim başıma geliyorsa herkesin başına gelebilir. Gazetecinin en temel hakkı aslında bu tür konuları gündeme taşımak, soru sormak, sorgulamak ve yerine göre de eleştiri yapmaktır. Dolayısıyla da ben, bu hak ve sorumluluğumu dikkate alırsanız bu çerçevede bir tweet attım ve arkasındayım. Burada herhangi bir suç unsuru yok, hedef gösterme yok, tehdit, şantaj yok. Bu dünyanın her yerinde nerede olursa olsun okunduğunda, bir gazeteci yorumu ve eleştirisi olarak değerlendirilecektir. Ama bu bile terörle mücadele eden kişilere karşı hedef gösterme olarak yorumlanıyorsa bu düşündürücü bir tablo. Biz böyle eleştiriler de yapamayacak ve böyle sorular da soramayacaksak o zaman niçin onca gazete, kanal, program var. O zaman hepsi bıraksın gazeteciliği PR’cılık, reklamcılık yapsınlar. Bugün istenen soru soran gazeteci, gerçek anlamda araştıran, haber yapan gazeteci değil, bol bol hükümeti öven, Sayın Cumhurbaşkanı’nı öven, PR’cılık yapan, sorgulamayan, olmayan şeyleri varmış gibi gündeme taşıyan sözde bir gazetecilik türü.. Bunu bir yansıması olarak görüyorum.

BASIN ÖZGÜRSE BİZ NİÇİN BÖYLE MUAMELE GÖRÜYORUZ? 

Dünyanın hiçbir yerinde böyle uygulamaları yapıp, bizde basın özgürlüğü var diyemezsiniz. Amerika’daki basın özgürlüğü bizde yok. Ben Amerika’da çalışmış belki de ender Türk gazetecilerden bir tanesiyim. Dünyada da nasıl habercilik yapıldığını biliyorum, CNN’de de çalıştım. Bu beyanların doğru olmadığını, gerçekleri yansıtmadığını gayet iyi biliyoruz. Eğer özgür bir basın varsa o zaman biz niçin böyle bir muamele görüyoruz? Dolayısıyla nefes almamız lazım ve ben maalesef bu noktada basınımızın da tek vücut hareket etmediğini düşünüyorum. Bakın ben gerçekten çok haber oldum, gazete ve televizyonlarda. Hakikaten dünyanın her yerinde haber olacak nitelikte bir olay yaşadım. Ama yine de ben basının tek vücut davrandığını da görmedim. Beni hem şahsen, hem mesleki olarak tanıyan, takdir eden nice köşe yazarları kalem oynatmaya çekindiler. Burada ciddi bir baskı hissediliyor. Hem aslında çok özgürüz söylemleri, hem de tweet de atsa evine polis göndeririz ama bizden özgürü yok dendiği zaman komik oluyor. En azından böyle açıklamaların yapılmaması gerekiyor.

GAZETELERİN HER GÜN HİDAYET KARACA’YI YAZMASI LAZIM

Bence hergün gazetelerin bir dizi senaryosundan 26 gündür tutuklu bulunan Hidayet Karaca olayını yazması lazım. Bu insan hakları açısından da sorunlu, demokrasi açısından da sorunlu, basın özgürlüğü açısından da sorunlu. Bir yorumdan, eleştiriden korkmayacağız. Filmden, karikatürden korkmayacağız. Farklı düşünenlerden korkmayacağız. Elinizdeki mevkiyi, konumu, gücü, hukuku böyle kendi çıkarlarınız için mi kullanıyorsunuz yoksa kamu çıkarları için mi kullanıyorsunuz? Bu noktada herşey aslında bağlanıyor. Dolayısıyla ben Hidayet Karaca’yı tanımıyorum, ne olursa olsun aynı düşüncede olmayabilirim. Sen şunu yazdın, sen şu tweet’i attın, sen bu soruyu sordun... Biz sabahtan akşama kadar diyeceğiz ki; ‘Harika bir hükümetimiz var, her şey süper, yere göğe sığdıramıyoruz Sayın Cumhurbaşkanı’nı...’ Hep böyle yani, bunları yazalım, çizelim, bunları konuşalım, saatlerce kanalda böyle yorumlar yapalım. O kadar harikayız ki, çok özgürüz biz. Bunları hep söyleyeceğiz yani. Bunların dışında bir şey söylendiği zaman ciddi bir rahatsızlık. Dünyanın neresinde böyle bir şey var?

4 ESKİ BAKAN NE ZAMAN Kİ MAHKEME ÖNÜNE ÇIKAR, O ZAMAN AKLANABİLİR

4 eski bakanın aklanmadığını herkes biliyor. Komisyon’un yaptığı araştırmaların da ne kadar siyasi çıkarını mı, yoksa kamu çıkarını mı, halkın çıkarını mı gözettiğini gördük. Ama nihayetinde adli bir merci değildir komisyon, Meclis de adli bir merci değildir. Siyaseten böyle bir karar verilmiş olması, bu bakanların aklanmış olduğu anlamına gelmez. Yarın öbür gün Meclis’te gizli bir oylama mı yapılacak, yoksa zorunlu olarak açık bir oylama mı yapılacak bunu da göreceğiz. Velev ki, açık oylama yapıldı ve bu siyaseten Meclis tarafında yine Yüce Divan’a gönderilmemesi kararı çıktı, bu yine bakanlarımızın aklandığı anlamına gelmez.Ne zaman ki mahkemeye çıkacaklar, savunma yapacaklar, bütün o elde edilen deliller gerçek anlamda değerlendirilecek o zaman aklanabilirler. Ve en önemlisi vicdanlarda aklanmaları.

BİLAL ERDOĞAN DA GİDİP İFADE VERSİN

Ortada bir suç yoksa, hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet alıp verme yoksa bence gitsin Sayın Bilal Erdoğan da ifade versin. Korkacak bir şeyi yoksa insanın, biz nasıl gidiyoruz, ifade veriyoruz, gidecek, ifade verecek. Niye mahkemeden korkalım, neden adaletten korkalım? Dürüst insan korkmaz ki... Suçsuz insan mahkemeye gitmekten korkar mı, yargı karşısına çıkmaktan korkar mı?
Bana da soruyorlar korkmuyor musun diye; niye korkayım ki ben? Çalmadım, çırpmadım, hırsızlık yapmadım, niye korkayım? Ya hapse atarlarsa? Atsınlar, haksız yere insanları hapse atıyorlarsa onlar korksun.